Kıbrıslılar’ın sözlü tarihi… (13)

Sevgül Uludağ

 

Kıbrıs’ta iki toplumlu ilk sözlü tarih projesi, araştırma enstitüleri İKME ve BİLBAN tarafından gerçekleştirilmişti. “Kıbrıslılar’ın Sözlü Tarihi” başlıklı bu çok değerli röportajlar dizisi, özetleriyle İKME’nin web sitesinde okunabiliyor, röportajların orijinallerini isteyenler de İKME’den temin edebiliyor.
Bu röportajlardan özetler yayımlamaya devam ediyoruz…

“Köylüler birbirini korumuştu…”
Siligu köyünden Neofitos Panayi, şöyle anlatıyor:
“Bir zamanlar köyümüz Siligu’da 400 Kıbrıslırum, 300 Kıbrıslıtürk yaşardı, aramızda herhangi bir ayırımcılık yoktu, tam tersine dayanışma vardı.
Köyün Kıbrıslıtürk ebesi Emine, Kıbrıslırumlar’dan da kendi nineleriymiş gibi büyük saygı görürdü. Köyün çobanları Kıbrıslıtürkler’di, çıkan anlaşmazlıklar daha çok davarların arazilere verdiği zararlar konusunda olurdu. Siligulu Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar’a kıyasla daha az mal sahibi idi ve bazıları Kıbrıslırumlar’ın arazilerinde ağır işlerde çalışırdı.
Köyün biri Kıbrıslırum, biri Kıbrıslıtürk iki muhtarı vardı, her muhtar kendi cemaatından sorumlu idi. Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar ayrı mahallelerde yaşıyor olsalar dahi, kahvehaneler ortaktı. Zürih anlaşmaları imzalanınca ben de Türkçe öğrenmeye başladıydım. Köyümüzdeki tüm Kıbrıslıtürkler Rumca konuşabiliyordu, bazıları çat pat konuşsa da…
Köylülerimiz birbirlerinin üzüntülerini de, sevinçlerini de, bayramlarını da paylaşırlardı. Karma evlilikler azdı. Ancak Siligulu bir Kıbrıslıtürk, Leymosun Piskobosu’nun kızı ile evlenmişti.
Köylülerimiz hem 1963-64’te, hem de 1974’te birbirlerini saldırılardan korumuşlardı. Köylüler kendi aralarında aşırı uçların köye saldırması halinde birbirlerini koruma anlaşması yapmıştı ve bu anlaşma etkiliydi çünkü Siligulu hiç kimse aşırı görüşlüler tarafından öldürülmedi.”

“Vasilya’da evler talan edilmişti…”
1941 doğumlu Marulla Ortodoksu Vasilyalı ancak şimdi Polemidya’da yaşıyor. Karma bir köy olan Vasilya’yla ilgili şöyle anlatıyor:
“Köyde hiç kimsenin çift öküzü yoktu, ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun, tarla sürüleceğinde ödünç olarak bir öküz alınırdı köylülerden. Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar, hiçbir ayırım gözetmeksizin birbirlerine yardım eder, birbirlerinin tarlalarında çalışırlardı. Köy panayırına herkes katılırdı, civar köylerden insanlar da gelirdi. Dini bayramlarda Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar’a yoğurt sunardı. Lapta’dan bazı Kıbrıslıtürk kadın arkadaşlarım vardı. Köyümüzün kahvehanesine her zaman Kıbrıslıtürkler gelirdi. Köyde insanlar birbirlerinin çocuklarına bakardı, anneler tarlalara gittiğinde, komşular ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun mutlaka çocuklara bakardı.
Köyümüzde 1963-64 yıllarında bir öldürme olayı ve kavgalar çıkmış, köyümüzden çoğu Kıbrıslıtürk köyden ayrılarak Gönyeli’ye gitmişti. Zaman zaman gelip tarlalarında işlerlerdi. Kıbrıslıtürkler köyden ayrılınca, bazı Kıbrıslırumlar onların evlerini yağmalamıştı…”

“Eftagomi’den hatıralar…”
1935 yılında Eftagomi’de (Yedikonuk) dünyaya gelen Konstantis Loizi Kasianis, şöyle anlatıyor:
“Köylümüz Kıbrıslıtürkler’le barış ve uyum içinde yaşardık. Ben Kıbrıslıtürkler’in tarlalarını sürmeye giderdim traktörümle. Çok arkadaşım vardı, bunlardan biri de Emirali idi. Kıbrıslıtürk çobanlarla hiçbir zaman sorunum olmadı. Sürüler tarlalarımdan geçtiğinde, çobanlar bana “tazminat” olarak hellim, süt verirdi… Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar, davarlarını birkaç günlüğüne köy dışına çıkardıklarında çok yardımlaşırlardı. Eptagomili Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar birbirine güvenirdi. Bunun kanıtı ise, her zaman birlikte ava gitmeleriydi. Tüm panayırlarda ve düğünlerde birlikte kutlamalar yapılırdı. Benim kızımın düğününe başka köylerden Kıbrıslıtürkler de geldiydi.
Bir keresinde tarlamızda çalışan bir Kıbrıslıtürk kızın “kızkardeşim” olduğu şakasını yapmıştım, anneme benziyordu, “yoksa onu bir Kıbrıslıtürk kadına evlatlık mı verdin?” demiştim.  O günden sonra bu kızla çok iyi arkadaş olmuştuk, kardeş gibiydik. 1974’te bu Kıbrıslıtürk “kızkardeşim” beni korumuştu. Ben 1974 savaşından sonra 27 ay boyunca Eptagomi’de yaşadım. Buradaki Kıbrıslıtürkler’le hiçbir sorunum olmadı. Hatta yerleşiklerle de iyi ilişkilerim oldu, bazılarıyla arkadaş olduk.
1963-64 olayları ardından köydeki ilişkiler etkilenmeye başlasa dahi ben hiçbir Kıbrıslıtürk arkadaşımı kaybetmedim. Güneye geçmeye karar verdiğimde, Kıbrıslıtürk köylülerim eşyalarımı toparlamamda bana yardım ettilerdi…”