Kıbrıs’ta iki toplumlu ilk sözlü tarih projesi, araştırma enstitüleri İKME ve BİLBAN tarafından gerçekleştirilmişti. “Kıbrıslılar’ın Sözlü Tarihi” başlıklı bu çok değerli röportajlar dizisi, özetleriyle İKME’nin web sitesinde okunabiliyor, röportajların orijinallerini isteyenler de İKME’den temin edebiliyor.
Bu röportajlardan özetler yayımlamaya devam ediyoruz…
Leymosunlu Kiriakos Kiriakidis, “Limanda çok sayıda Kıbrısıtürk arkadaşımız çalışırdı, işten sonra ucuz tavernalara gider, keyfimize bakardık” diye anlatıyor ve şöyle diyor:
“Kıbrıslıtürkler’in düğünerinde dini seremoni bölümüne katılmazdık ancak yeme içme kısmında hazır bulunur, yer içer, eğlenirdik. Birlikte çiftetelli, arabiye ve diğer dansları ederdik. Aramızda hiçbir ayırımcılık yoktu. İlişkilerimiz şahaneydi. Ucuz tavernalara gittiğimizde aynı masada oturur, yer içerdik, Kıbrıslıtürk arkadaşlarımız domuz yemekten kaçınmazdı, dinlerinde buna yönelik sınırlama olsa da… Bir Kıbrıslıtürk kız arkadaşım vardı, onunla Türk mahallesinde yaşardık, bu ilişkiye herhangi bir tepki almamıştık.
1 Ekim 1952 tarihinde Kıbrıslıtürk meslektaşlarımızla birlikte çok büyük bir greve gittik. 13 Ocak 1953 tarihine kadar bu grevi birlikte devam ettirdik. Bu eylemden zaferle çıktık, tüm taleplerimizi yerine getirdiler.
Grevde olduğumuz günlerde, başka meslektaşlarımız bizim için para topluyordu, destek olmak üzere… 1963-64 olayları çıktıktan sonra, limandaki Kıbrıslıtürk meslektaşlarımız limandan ayrılmıştı…
1974’ün en üzücü olaylarından birisi, bazı Kıbrıslırumlar’ın davranışlarıdır. Tüm Kıbrıslıtürk erkekleri toplayarak onları esir olarak tuttular. Geceleri bazı Kıbrıslırumlar, kadınları silahlarıyla korkutmak ve taciz etmek niyetiyle Türk mahallelerine giderdi. Bu çok üzücü birşeydi…”
“Büyük bir uyum içinde yaşardık…”
Leymosun’dan Andreas Themistokleus, “Kıbrıslıtürk komşularımız ve Leymosunlu Kıbrıslıtürkler’le büyük bir uyum içinde yaşardık” diyor. “Onlarla dostluk ve ailevi ilişkilerimiz vardı…”
Themistokleus şöyle anlatıyor:
“Kıbrıslıtürkler de, Kıbrıslırumlar da, babamın seramik atölyesine gelirdi iş aramak için. Aralarında hiçbir zaman ayırım yapmadık. O eski günlerde işsizlik yaygın olduğu için, daha ihtiyaçlı ailelerden insanlar istihdam ederdik. Kıbrıslıtürkler’le kendi aramızda Rumca konuşurduk. Benim gibi bazı Kıbrıslırumlar ise Türkçe konuşuyorduk.
Kadınlar mahallelerde birbirleriyle kaynaşırlardı. Yiyecek ve tatlıları paylaşırlardı. Paska’da ve Kurban Bayramı’nda yiyecek ve tatlı verirdik birbirimize.
Ben Belediye’de uzun yıllar çalıştım, pek çok Kıbrıslıtürk meslektaşımla çok iyi ilişkilerim oldu. 1963 olayları ardından Belediye ikiye bölündüğü halde, eski meslektaşlarımız gelip bizi ziyaret ederdi düzenli olarak.
Pek çok Kıbrıslıtürk çok yoksuldu ve hayatta kalmaları büyük oranda Kıbrıslırumlar’a bağlıydı. Bunu takdir ediyorlar ve her fırsatta buna müteşekkir olduklarını gösteriyorlardı.
Fanatiklerin direktifleri üzerine 1963 sonrasında Kıbrıslıtürkler ayrı bölgecikler oluşturduklarında dahi ben onların bölgesine gitmeye devam ediyordum. Tanıdığım iki Kıbrıslıtürk beni uyardı ve yolumu değiştirmemi, başka bölgelerden gelen fanatiklerin benim için tehlike oluşturduklarını söyledilerdi.
1974’te Kıbrıslıtürkler’i toplayıp Leymosun Stadyumu’na kapattıkları zaman oraya gidip eski arkadaşlarımı buldum, herhangi bir şekilde onlara yardım edip edemeyeceğime bakmaya gitmiştim.
Ne yazık ki bazı Kıbrıslırumlar, bizleri utandıran şeyler yaptılar. Yağmalama, yakıp yıkma, tecavüzler gibi…”
“Kıbrıslıtürkler’le daha iyi anlaşırdık…”
Leymosun’dan Efstathios Paraskeva şöyle anlatıyor:
“Kıbrıslırumlar’dan çok, Kıbrıslıtürkler’le daha iyi anlaşırdık. Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırumlar’a kıyasla daha açık yürekli ve daha sosyaldiler. Sonraları fanatizm aramıza girdi ve herşey değişti…
1948 ile 1957 yılları arasında Girne Kapısı yakınlarındaki kahvelere ve lokantalara giderdik Kıbrıslıtürk arkadaşlarımızla, burada birer kahve ya da içki içerdik.
Lefkoşa’da Bodosaki’nin Dokuma Fabrikası’nda Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler, birlikte çok güzel çalışırdık. Birlikte bir greve de gitmiştik fakat bazı grev kırıcılar yüzünden başarısız olmuştuk.
Sonra ben trol gemilerinde iş bulmuştum. Gemide Kıbrıslıtürk meslektaşlar da vardı. Bir keresinde Türkiye’ye okutmaya oğlunu göndermiş olan bir Kıbrıslıtürk meslektaşıma, ona destek olmak üzere ödünç para vermiştim. Bir başka defasında, bir deniz kazası geçirdiğimde bir Kıbrıslıtürk hayatımı kurtarmıştı. Ben de bazı meslektaşlarımın hayatlarını kurtarmıştım denizde.
Bir keresinde Larnaka’ya demir atmıştık, Türk mahallesinde bir terziye takım ısmarlamaya gitmiştim. 1963’te takımı terziden almaya gittiğim zaman beni neredeyse öldürüyorlardı. Bazı başka Kıbrıslıtürkler araya girdi ve oradan ayrılmama izin verilmişti nihayet…
1963-64 olaylarından sonra bazı Kıbrıslıtürk meslektaşlarımız Leymosun limanındaki işlerine dönmüşlerdi. Uyum içerisinde birlikte çalışıyorduk, herhangi bir sorunumuz yoktu. 1969 yılında bir Kıbrıslıtürk bir deniz kazası geçirdiğimde hayatımı işte o zaman kurtarmıştı.
Her zaman işimiz olmuyordu, çoğu zaman parasız geziyorduk. Bir kere elimize para geçti miydi, derhal gidip bunu kutlamak ve bira içmek istiyorduk. Bir keresinde bir Kıbrıslıtürk arkadaşım tüm paramı içkiye yatırmamam için bana takılmıştı!”