“Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acılarını dindirebilmek için yardım ediyorum... Bu acıyı çok iyi biliyorum... Babam ve amcam hala kayıptır...”

Sevgül Uludağ

Trulli’deki kuyu hakkında bilgi sahibi olan yaşlı bir görgü tanığından kuyunun bulunduğu bölgeyi öğrenerek bildiklerini Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşan Kıbrıslırum kayıp yakını Ksenis Hallumas’ın da babası ve amcası 1974’ten beridir Tremeşe’den “kayıp”...

Konuyla ilgili olarak bize konuşan Ksenis Hallumas, “Ben yıllardır gerek Kıbrıslıtürk, gerek Kıbrıslırum kayıpların gömü yerlerinin bulunması için canla başla çalışıyorum... Çünkü kayıp yakınlarının çektiği ızdırapları çok iyi biliyorum. Benim de babam ve amcam hala kayıptır. Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının da acılarını dindirebilmek için gönüllü ve insani biçimde yardım ediyorum” diye konuşuyor...

BABASI VE AMCASI PARA İÇİN ÖLDÜRÜLMÜŞ...

Ne yazık ki Ksenis’in hem babası, hem de amcası bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülerek 1974’te “kayıp” edilmiş… Yıllardır onları nereye gömmüş olduklarını arıyoruz… Yıllar önce bazı okurlarımız onların Tremeşe ile Trulli arasındaki yolda – burası şimdilerde askeri bölgedir – görülmüş olduklarını anlatmışlardı. Bu bölgede bir miktar kazı yapılmış ancak onlardan geride kalanlar henüz bulunmamış…

Tremeşe’den (Erdemli) bazı Kıbrıslıtürkler’in para hırsı ve açgözlülüğü nedeniyle öldürülmüşler: Kooperatif sekreterliği yapan Hallumalar, kooperatifin parasını çalmak isteyen bazı Kıbrıslıtürkler tarafından hınçla öldürülmüşler… Oysa Hallumalar, hayatları boyunca tek bir Kıbrıslıtürk’ün kılına bile zarar vermemişler, köylerinde ihtiyaçlı olan Kıbrıslıtürkler’e her zaman yardımcı olmuşlar… Kooperatif sekreteri olarak öncelikle Kıbrıslıtürkler’den alınan arpanın buğdayın bedelini ödemeye her zaman özen göstermişler...

Ksenis işte böylesi bir acıyı taşıyor senelerdir – “kayıp” babasını ve “kayıp” amcasını arıyor… Ancak kendi “kayıplar”ı da gözlerini kör etmiyor – Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın gömü yerlerinin bulunması için senelerdir, canla başla çaba harcıyor…

PETROFAN VE TRİKOMO’DA YARDIMCI OLMUŞTU...

Hallumas, Petrofan’dan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’le ilgili yürütülen kazılarda başlangıçta herhangi bir sonuca ulaşılmayışı ardından bölgeye gitmiş ve kuyudan çıkarılmış olan topraklar arasında insan kemiklerinin göründüğüne tanık olmuş, Kayıplar Komitesi’ne bu durumu bildirmişti... Hallumas, Trikomo’da bir kuyuda gömülü olan Sevilay Berk’in sevgili anneciği Şefika Hüseyin ve babacığı Hüseyin Ahmet Kamber’in gömü yeri için de çaba harcamış olduğunu hatırlatıyor... Çok değerli okurumuz Haşmet Özmusa’nın çok değerli yardımlarıyla biz de bu kuyuyu, bir görgü tanığı olan ve kendi oğlu da Sihari’den “kayıp” edilmiş olan rahmetlik Ksenofontas’la birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik. Sonuçta yapılan kazılarda öldürülerek kuyuya atılmış olan Kıbrıslıtürk kayıplar Şefika Hüseyin ve Hüseyin Ahmet Kamber’den geride kalanlar bulunmuş, kimliklendirilmiş ve cenaze törenine rahmetlik Ksenofontas’la ve diğer Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarıyla birlikte gitmiştik... Sevilay Berk ve kardeşçikleri, en sonunda huzura kavuşmuşladı...

LİVADYA’DA DA OLASI GÖMÜ YERİ GÖSTERMİŞTİ...

Bundan tam 11 sene önce, 2011 yılında Ksenis Hallumas bize ve Kayıplar Komitesi’nin o günkü yetkililerine iki Kıbrıslıtürk’ün gömülü olabileceği olası bir gömü yeri göstermişti Livadya’da ancak bu konuda herhangi bir kazı yürütülmüş olduğunu duymadık. Bir kez daha bu konuyu gündeme getirmemize de vesile oluyor Hallumas... O günlerde yani 25 Mart 2011’de bu sayfalarda yayımlanan yazımızda şöyle yazmıştık:

“Babası ve amcası 1974’te “kayıp” olan Ksenis Hallumas, 1963 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’in bulunmasına yardım ediyor: Livadya’da “kayıplar”ın izinde...

Uzun boylu Tremeşeli Ksenis Halluma, “kayıp” babasından ve şimdi artık hayatta olmayan sevgili annesinden devralmış olduğu mirası yaşatıyor... Onun için paranın, pulun değeri yok – en önemlisi insan sevgisi. Biliyor ki tonlarca paraya sahip olsa dahi, kaybettiği bir sevdiğini hiçbir şekilde geri getiremez... Tremeşe’nin ünlü Halluma ailesinin mirası onda ve kardeşlerinde yaşıyor – tıpkı babası Mihalis ve amcası Prokopis gibi yardımsever... 1963’lerde de, 1974’lerde de, bütün ömürleri boyunca Kıbrıslıtürkler’e en çok yardım eden, köy kooperatifinde köylülerine ve civar köylerden Kıbrıslıtürkler’e kolaylık gösteren, hastalara ilaç, köylülerine ekmek, süt, hellim veren, verdiklerine karşılık hiçbir zaman tek kuruş almayan gönlü zengin insanlardı Hallumalar.. Bir gün Tremeşe’ye (Erdemli), Meluşa’ya (Kırıkkale), Arçoz’a (Yiğitler) yolunuz düşerse, yaşlı Kıbrıslıtürkler’e Hallumalar’ı sorun: Herkesin anlatacağı bir öyküsü vardır onlarla ilgili ve bu öykülerin tümü de Hallumalar’ın Kıbrıslıtürkler’e yaptığı iyiliklerden söz edecektir. Onların aleyhine konuşacak tek bir kişi dahi bulamayacaksınız... Çünkü yaşamları boyunca, yalnızca iyilik yapmışlardı, cömerttiler ve çok zengin bir aile olmalarına karşın, parada pulda gözleri olmamıştı...

Oğluları Ksenis Hallumas’ın yüreği kanıyor: Güneşin her doğuşunda ve batışında, “kayıp” babasını, “kayıp” amcasını düşünmediği tek bir gün bile geçmiyor... Çok üzülüyor ve içi kanıyor: Bu kadar iyilik yapmış olan sevgili babacığı ve sevgili amcacığının nereye gömülü olduğunu bir kişi çıksa ve söylese, ne olurdu... Hayattan beklediği çok fazla bir şey değil: Kurulmuş işi, Avdellero’da inek çiftliği var... Harika bir eşi, mutlu bir yuvası var... İngiltere’de okuyan evlatçıkları var... Tek istediği, babasının ve amcasının nereye gömüldüğünü bulmak, onları alıp bir cenaze töreni yapmak, onları toprağa vermek – mezarlarına bir çiçek götürmek...

“Kim öldürdü, nasıl öldürdü hiç önemli değil benim için çünkü ortada bir savaş vardı... Belki öldürenlerin ailelerinden birileri öldürülmüştü... Belki çok acı çekmişlerdi... Belki gençtiler ve savaşta kendilerini öyle bir ortamda bulmuşlardı. Bunların önemi yok... Gerçekten hiç önemi yok benim için... Babam ve amcam onca iyilik yaptı Kıbrıslıtürkler’e, tek istediğim nerede gömülü olduklarını bilenlerin çıkıp bunu söylemesi. Çok şey mi istiyorum Sevgül?” diyor...

Annesi Kondealı’ymış... Ksenis’e hep “İnsanları sevecen” dermiş... “Başka birşeyin önemi yok...”

Ksenis Hallumas, ödüllendirilmesi gereken bir “kayıp” yakını çünkü kendi ailesinden iki “kayıp” bulunduğu halde, Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın bulunması için elinden gelen yardımları yıllardır yapıyor. Petrofan’dan (Esendağ) “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in bulunması için çok uğraşmış. Aynı şekilde, Trikomo’da (Yeni İskele) bir kuyuda gömülü iki Kıbrıslıtürk’ün bulunması için uğraş vermiş... Bugün onunla buluşacağız ve birlikte Livadya’ya gideceğiz. Livadya’da 1964’te öldürülüp bir kuyuya gömülen iki Kıbrıslıtürk’ün izini süreceğiz...

Livadya, Trulli ve Celya (Yıldırım) köyleri yakınında bir köy... 1964 yılında, iki Kıbrıslıtürk Livadya’da öldürülmüş ve bir kuyuya atılmış. Ksenis Hallumas, pek çok kez Livadya’ya giderek buradaki yaşlılarla konuşmuş – ona çok sert tepki gösterenler de olmuş...

“Sen daha ananın karnında değilken meydana gelmiş bu olayı ne maksatla soruşturup durun?” demiş bazıları...

“Mentaliteye bak” diyor bana...

“Merak etme, bizim tarafta da aynı kafada insanlar var” diyorum Ksenis Hallumas’a... “Bana da zaman zaman telefon açıp, ‘Yani bu yazıları yazmakta maksadın nedir?’ deyip tepki gösteren insanlar olur... Ama onlar istese da, istemese da, biz ilerlemeye devam edelim...”

“Evet” diyor...

Sonuçta bir kişi bulmuş ve o kişi kendisine, duymuş olduklarını anlatmış.

“Bulduğum bu şahıs, görgü tanığı değildir... Birşeye bulaşmış bir kişi de değildir” diyor.

“Zaten birşeylere bulaşmış olanlar asla konuşmazlar, her iki tarafta da bu böyle...” diyorum.

“Evet... Bu iki Kıbrıslıtürk’ün öldürülüp içine atıldığı kuyunun olduğu yere pek çok inşaat yapıldı... Bakalım kuyu bulunabilecek mi...” diyor.

Livadya’nın girişinde buluşuyoruz ve birlikte Livadya’ya gidiyoruz. Bu buluşmamıza katılmaları için Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal ve Ksenofon Kallis’i de davet ettim, onlar da bizi kırmayıp bizimle birlikte Livadya’ya geliyorlar. Kayıplar Komitesi görevlileri Turgut Vehbi ve Zaharias Zahariu da bizimle geliyor.

Livadya’ya 22 Mart 2011 Salı günü gidiyoruz... Göçmen bölgesine vardığımız zaman yağmur sıklaşıyor... Yağmurun altında durup fotoğraf çekiyorum, bölgenin koordinatlarını alıyorum. Bu koordinatlar,  Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’in, bölgenin 60’lı yıllarda havadan çekilmiş fotoğraflarını bulmasına yardımcı olacak...

Kallis, bu konuda oldukça seri ve titiz çalışıyor: Gittiğimiz bölgelerin uydudan çekilmiş fotoğraflarını alıyor, 1963’te havadan çekilmiş eski fotoğrafları bulduruyor ve böylece, bölgenin o günlerdeki hali ile şimdiki hali kıyaslanabiliyor. Eski fotoğraflarda, kuyuların yerleri açıkça görülebiliyor... Eğer birileri bir “ohto”nun üstüne gömülmüşse ve o “ohto” şimdi bulunamıyorsa, bu eski fotoğraflar Kayıplar Komitesi’nin tam olarak hangi noktada kazı yapması gerektiği konusunda çok işine yarıyor. Bu çok eski, havadan çekilmiş fotoğraflarda eski yollar, eski evler, herşey ama herşey çok ayrıntılı görünüyor. Ama bizi en çok ilgilendiren kuyular çünkü özellikle 1963’lü yıllarda, kuyular öldürülen insanların gömüldükleri yerlerdi. Fakat tüm kuyular “kayıtlı” olmadığı ve zamanla üzerleri örtüldüğü için, bu kuyuları bulmak kolay değil. Kimisi çoban kuyusu, kimisi kör kuyu ve zamanında “vergi vermekten kaçınmak için” sahipleri bazı kuyuları “kayıt” yaptırmamış... Bu yüzden Kallis’in buldurduğu fotoğraflar, “kayıp kazıları” için altın değerinde... O günlerde diyelim ki çobanlık yapıp da bu kuyuların yerini bilen insanlar şimdi artık çok yaşlı olduğu ve teker teker göçüp gittiği için, bu fotoğraflar çok önemli...

Ksenis Hallumas, iki Kıbrıslıtürk’ün öldürülüp gömüldüğü bölgeyi bizlere bir şey beklediği ya da bir şeyin karşılığı olarak göstermiyor: Yüreğinde iyilik olduğu için yapıyor bunu... Bir “kayıp” çocuğu olarak başka “kayıp” çocuklarının acısını yüreğinde hissedebildiği için yapıyor bunu... Kendisine ağır laflar edenler çıksa da, “Maksadın nedir be senin?” diye meydan okuyanlar olsa da, aldırmadan bildiği yolda yürüyor: Onun yolu, tıpkı “kayıp” babası Mihalis Hallumas ve “kayıp” amcası Prokopis Hallumas’ınki gibi iyilik yolu, sevgi yolu, insanlık yolu... “Düşmanlığın”, “kör nefretin” hayatına sızmasına asla izin vermemiş... Babasından, anasından böyle görmüş ve evlatlarını da böyle yetiştiriyor...

Onun için bu “kayıp” yakınını, bu sayfalardan selamlıyorum ve ona sonsuz teşekkürler diyorum... O ve onun gibi iyi kalpli, merhametli insanlar olmasa, bunca “kayıp” insanın izini bulamazdık...”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler... Sevgül Uludağ – 25.3.2011).

BÖLGEDE PEK ÇOK KİŞİ KAÇIRILARAK “KAYIP” EDİLMİŞ...

Larnaka yöresinde 1963-64’te çeşitli “gerekçeler”le, pek çok Kıbrıslıtürk kaçırılarak “kayıp” edilmiş... Ufak bir tarama bile bunların ikişerli, üçerli veya tek olarak yollardan kaçırılarak “kayıp” edildiklerini gösteriyor... Bu bölgede kaçırılarak “kayıp” edilen iki Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar, Kayıplar Komitesi’nin Maşera-Litrodondas yöresinde yürüttüğü kazılarda beş kişilik bir toplu mezarda bulunmuştu, bunlar aslen Bahçalarlı (Pervolia) iki Kıbrıslıtürk’tü ve aynı Kıbrıslırum faşist ekip tarafından kaçırılmışlar, esir değiş-tokuşunda bir Kıbrıslırum polise karşılık kullanılmak üzere tutulmuş, sonra da esir değiş-tokuşu olmayınca öldürülerek Maşera’da bir toplu mezara gömülmüşlerdi. Yine 11 Mayıs 1964’te Kıbrıslırum polis komutanlarından birisinin oğlu ve yanındaki iki Yunan subayı, Mağusa suriçine girmeye çalışırken bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülünce, buna “missilleme” olarak yine Larnaka bölgesinden çok sayıda Kıbrıslıtürk “kayıp” edilmişti. Bunlar arasında Yusuf Tosun’un otobüsünde bulunan toplam 11 Kıbrıslıtürk de bulunmaktaydı – onlar da kaçırılıp öldürülmüş ve Oroklini’de bir kuyuya atılmışlardı. Yıllar sonra bu kuyuda Kayıplar Komitesi kazı yapmış ve sözkonusu “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanlar kuyuda bulunmuş, kimliklendirilmiş ve defnedilmek üzere ailelerine küçük tabutlar içerisinde verilmişti...

Ancak bölgede tahminen aynı Kıbrıslırum faşist ekibin kaçırmış olduğuna inanılan başka “kayıp” Kıbrıslıtürkler de var... Larnaka’nın içinden tutun da üsler bölgesine yakın noktalardan kaçırılan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömü yerleri de aranıyor... Hallumas’ın bulunmasına katkıda bulunduğu Trulli’deki kuyuda Kayıplar Komitesi’nin yürttüğü kazılarda kalıntılarına ulaşılan üç Kıbrıslıtürk’ün kimler olduğu ancak DNA testleri yaptırılıp da kimliklendirmeleri bilimsel biçimde gerçekleştirilince anlaşılacak.  Livadya’da 11 sene evvel bize göstermiş olduğu ve iki Kıbrıslıtürk’ün gömülü olduğunun söylendiği kuyunun varlığını bir kez daha Kayıplar Komitesi’nin dikkatine getirmek istiyoruz... Bu kuyuyla ilgili Kayıplar Komitesi daha derin araştırmalar yürütmeli ve bu olası gömü yerinde Kıbrıslıtürkler’in gömülü olup olmadığı araştırılarak sonuca ulaştırılmalı, konu temize havale edilmelidir.

Biz de Ksenis Halluma arkadaşımıza “İnsaniyetin için yürekten teşekkürler” diyoruz ve Tremeşe’de 1974’te “kayıp” edilmiş olan Ksenis Halluma’nın babası ve amcası hakkında bilgi sahibi okurlarımızı, isimli veya isimsiz olarak bizi 0542 853 8436 numaralı telefondan aramaya, bildiklerini paylaşmaya davet ediyoruz.

Bu konuda Kayıplar Komitesi’yle temasa geçmek isteyen okurlarımız ise, isimli veya isimsiz olarak 181 ihbar hattını arayabilirler.

Elbirliğiyle “kayıp” yakınlarının acılarını hafifletelim bir nebzecik... İnsaniyetimizi paylaşalım... Biz bunu yapmazsak, hiç kimse bizim için bunu yapmayacaktır, bunu da bilelim...


Bundan 11 sene önce Hallumas'ın Livadya'da iki Kıbrıslıtürk'ün olası gömü yeri hakkında yazdığımız yazı... Tarih 25 Mart 2011...


Kıbrıslırum kayıp yakını Ksenis Hallumas, Trulli'deki Kayıplar Komitesi kazı ekibiyle birlikte...