DOKTOR İHSAN ALİ’NİN 1963 OLAYLARINDAN DOLAYI İNÖNÜ’YE MEKTUBU...
“Ekselansları Sayın İnönü,
Başbakan,
Ekselansları,
Kıbrıs Sorunu şu anda bir krize doğru gidiyor. Ekselanslarının hoşgörü ve yumuşaklığına dayanarak, Türkiye’nin sorunla ilgili şimdiki tavrının ne Kıbrıslı Türklere ne de Türkiyeli Türklere bir faydası olacağını belirtmem gerekir. Kıbrıs üzerindeki politikasıyla insanlığı yüzyıllardır sömüren İngiltere, durumdan faydalanmaktadır. Kıbrıs’ta seksen sene süren İngiliz İdaresi sırasında Kıbrıslı Türkler İngiliz’in kötü muamelesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu görüşü tasdik etmek için size yalnızca iki tane örnek vereceğim.
Belediye Yasası Türklerin haklarını garanti etmediği halde sık sık bunun değiştirilmesi için müracaat ettiler. Fakat İngiliz Hükümeti ricalarını reddetti.
Türkler, Hükümet hizmetlerinde memurlarının sayısının %18’den yüzde 20’ye çıkartılmasını istedikleri zaman, İngiltere tekrar başvurularını reddederek Hükümet memurluğunun toplumların nüfus oranına göre belirleneceğinde ısrar etti. Bunun için, şimdi, İngiltere’nin zıt tavrının görüşü içinde, Türk Cumhuriyeti ve Türk Kamuoyu Taksim ve Federasyon üzerinde onların samimiyet derecesinin farkına varamaz mıydı? Fakat, maalesef, bu gerçekleşmedi ve İngiltere, politikası ve ajanları vasıtasıyla Türkiye ve Kıbrıs'taki Türklerin ulusal hislerini sömürerek her iki toplumu gırtlak gırtlağa getirdi.
Türklerin büyük çoğunluğu, İngiliz’in “böl ve yönet” politikasına hizmet edenlerin Türk Hükümeti’ni devirmek için Kıbrıs Sorunu’nu kullanmak, Türkiye’deki ucuz politikacılarla işbirliği yaptığını gözlemlemiştir. Türkiye’nin Kıbrıs Halkı’na kötü niyetli dış politikacılar tarafından empoze edilen Londra- Zürih Andlaşmasında ısrar etmesi şayanı hayrettir.Gerçekte, Türk toplumu bu andlaşmadan bir fayda elde etmemiştir. Yarar sağlayanlar Liderlik ve takipçileridir. Çünkü bu andlaşmaların kendilerine verdiği konuşma özgürlüğünü kısıtlama hakkını kullanarak Menderes İdaresi’nden daha da kötü bir düzen sağlamışlardır. Ellerindeki yetkileri suistimal etmişlerdir. İngiltere’nin Evkaf’a vermiş olduğu bir milyon sterlinin yanında alınan Türk yardımı da geniş bir boyuttaydı. Kıbrıs Hükümeti’nin tahsisi genel bütçenin takviyesinin dışındaydı ve Türk Cemaat Meclisi’nin toplumdan topladığı vergiye rağmen toplumun gelişmesine harcama yapılmadı. Bundan başka Türk Cemaat Meclisi’nin geçen yıl yayınladığı bir rapora göre Evkaf, 6000 sterlin üzerinde borçlu bulunmaktaydı.
Sayın Dirvana’nın “Milliyet” Gazetesi’ndeki makalesinde açıklığa kavuşturulduğu gibi Liderlik toplumun gelişmesi için tedbirler alacağına, gereksiz yere Rumlarla kavga etmekteydi. İyi karakterli ve bilinçli Türklerin Evkaf’ın mali statüsünü öğrendikten sonra ne hissedeceklerini merak ediyorum.
Şimdi Kıbrıs’taki Türk-Rum ilişkilerine değinmek istiyorum; Adadaki Rum ve Türkler Türk-Yunan Savaşı’nda bile ilişkilerinin bozulmasına izin vermediler. Ve kesinlikle söyleyebilirim: Eğer yalnız başlarına bırakılmış olsalardı geçmişte olduğu gibi kardeşlik içerisinde yaşamaya devam edeceklerdi. Türkleri de içine kapsayan trajik durum için sorumluluk Türk Liderliği’ne ve gangsterlerine dayanmaktadır, Rumlara değil. Hemen hemen her gün bir masum insan vahşice dövülmekte veya bir çeşit işkenceye tabi tutulmaktadır. Türk Hükümeti kötü niyetlileri cesaretlendiren işgal tehditlerini tekrarlayacağına merhum Hüseyin Cahit Yalçın’ın (Meşhur bir Türk yazarı) bir zamanlar yazdığı gibi Kıbrıs’ın Akdeniz’de bağımsız ve turistik bir ada olması için elinden geleni yapmalıdır.
Bu gibi gayretler iki toplumun işbirliğini sağlamak için imkanların yaratılması noktasında toplanmalıdır. Bu ayrıca Türkiye ve Yunanistan’ın menfaatinedir.
Büyük güçlerin küçük devletleri birbirleriyle kavga ettirdiği tarihi bir gerçek değil mi? Bu tarihi gerçekten hareket ederek Atatürk ve Venizelos Türk- Yunan dostluğunu teşvik etmişlerdir. Anglo-Saksonlar iki toplumun bölünmesine çalışıyorlar.
Kıbrıs’ın taksimi veya federasyonu hem Türk hem de Rumlar için kötü olacak, özellikle Türkler bundan çok acı çekeceklerdir. Ortak Pazar’ın oluşturulduğu ve bütün Avrupa ülkelerinin buna katılmaya hazırlandığı bir anda, adanın bütünlüğünden ayrılan 100,000 Türk’ün bu statükodan ne faydası olacaktır? Bu gerçeklerin ışığındadır ki Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin ihtiras sahibi olanların tuzağına düşmemeleri için elimden geleni yaptım.
Ankara Radyosu’nun kaba bir şekilde benim temiz eylemlerim için bana küfür ettiği bilgime gelmiştir. Eğer bu küfürler Menderes Rejimi sırasında gelseydi bunu doğal olarak karşılayacaktım. Fakat maalesef sizin partinizin bakanlığına bağlı bir radyo istasyonu tarafından küfredildim. Üzücü olan bir taraf da, Menderes hain olarak asılırken, diğer tarafta da onun rejimi sırasında sizin sempatizanlarınızı tehdit eden destekleyicilerinin bakanlığınızın idaresi altında olan radyo istasyonunun yayınlarına etki etmeleridir. Bu istasyon beni hain olmak ve Makarios’u savunmakla suçlamıştır. Bu doğru değildir. Ben yalnız adaleti savunuyorum. Eğer zayıf bir davanız varsa bu sizin şu anda zayıf tavrınızın varlığını gösterir ve geçmişteki yanlış hareketlerle de ilintilidir. Eğer biz toplum olarak yanlışlar yapmış ve ihmalci olmuşsak, şu anda şiddetle değil de barışçı tavrımızı düzeltebiliriz. Bu itibarla bir Türk olarak söylemem gerekir ki, Makarios’un ılımlı ve nazik politik konuşmalarıyla Ankara Radyosu’nun kullandığı küfürbaz dili karşılaştırdığımda utanç duymaktayım. Evet paşam, Menderes’in Radyo İstasyonu devamlı olarak Menderes’in kahramanlığını övmekte ve sizi de hain diye suçlamaktaydı, fakat kimin hain kimin de kahraman olduğunu zaman göstermiştir. Radyo’dan size küfür edildiği zaman ciddi olarak üzülmüştüm ve şunu da söyleyeyim, ne ben, ne de ailem size yapılanlardan dolayı radyo yayınlarını dinlemiyorduk. Ve şimdiki istasyon sizin bakanlığınızın sorumluluğu altına girmesine rağmen, üzüntümü belirtmem gerekirse bana karşı ayni iğrenç küfürleri ve ayni isnatları duydum.
Ancak, Radyonuz ne kadar iğrenç dil kullanırsa kullansın, iki toplumun geçmişte olduğu gibi uyum içerisinde yaşayabileceği inancımı söylemekten hiçbir zaman tereddüt etmeyeceğim. Bağımsız ve bağlantısız bir Kıbrıs’ta sömürge döneminden farklı olarak Türklerin daha mutlu ve verimli olacağına emin olun. Saygılarımla, Dr. İhsan Ali (**)”
Kaynakça:
(*) Avrupa Gazetesi,13 Haziran 1998.
(**) Dr İhsan Ali: Cyprus Today Dergisi, 1963- 64 Yıllığı.
(SESONLINE.NET – Ulus IRKAD – 25.4.2016)