Araştırmacı-yazar Ulus Irkad, geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Baf’tan iki Kıbrıslı insanımızı, İlker Kılıç ve Ertan Boran’ı anlatıyor…
ULUS IRKAD
Şimdi İlker Kılıç’ı nasıl anlatsam diye bir tutukluluğum olmadı. Onu nasıl biliyorsam ve onunla aramdaki ilişkiler nasıldı diye düşündüm. İlker abim elbette ailemizin her zaman gurur duyduğu büyük bir insandı. Baf’a gelmiş geçmiş en zekalı, en çalışkan, en başarılı öğrencilerden biriydi. Kendisi Büyük Dayım rahmetli Ahmet Hamdi Kılıç’ın oğluydu. Dayım 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’na katılmış, daha sonra Alman Nazilerine esir düşmüş ve 1945 yılında savaş biter bitmez sağsalim dönmüştü. Döner dönmez de Ülkü Yurdu Kafeteryasını devralmış ve 1974 yılına kadar bu kafeteryayı idare etmişti. Dayım okumayı çok seven ve zekası bayağı yüksek olan kültürlü bir emekçiydi. Bu yüzden evlatlarının okumasına da önem vermişti.
Kendisiyle aslında bir de ideolojik benzerliğimiz vardı ve bu yönde de kendisini çok takdir ederdim. Gerçi farklılıklarımız da oldu hatta bu yönde tartışmadığımız da olmadı değil ama bu temas veya ilişki bir abi-yeğen düzeyinde oldu. Zaten, 1973 yılında ODTÜ’den (Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden) daha yeni mezun olmuştu ki toplumsal sorumluluğu gereği CTP kurucularından ve Baf Bölgesi temsilcilerinden de olmuştu ama o dönemlerde siyasi hoşgörü maalesef şimdikinden de daha zayıftı. CTP’de aktif olduğu duyulur duyulmaz, aktiviteye başlar başlamaz, partisiyle birlikte tehditler gelmeye başladı. 1973 Cumhurbaşkanlığı Muavinliği seçimleri sırasında tutuklandığını, parti başkanı rahmetli Sayın Berberoğlu’nun çeşitli baskılarla karşılaştığını, Berberoğlu’nun evinin silahlı milisler tarafından kuşatıldığı ve özgürlüğünün kısıtlandığını, BBC gibi yabancı yayın araçları da devamlı olarak dış dünyaya duyurmaktaydı. Hatta bir gece Kıbrıslırum kanalı PIK, Berberoğlu’nun arabasının altına bomba konduğunu ama patlatılmadığını da haberlerde söylemişti.
İlker Kılıç abimizin Türkiye’de de DEV-GENÇ çevresinde bayağı tanındığını, Deniz Gezmişlerle tanıştığını, Baf’ta bilmekteydik. Bunu Baf “BEY” Yönetimi de bizzat eniştesi olan babama (Annem halasıydı) duyurmuşlar ve Kılıç’ı uyarmasını istemişlerdi. Babam bir gün eve gelmiş ve anneme durumu anlatmıştı. O günlerde bunu babama bildirmek için bizzat Lefkoşa’dan birileri gelmişti. Babam İlker abimi uyarmıştı ama belli ki İlker abimizin çevresindeki kuşatma oldukça büyüktü ve bu onu bayağı rahatsız etmekteydi. 1973 yılında, daha seçimler yapılmadan, İlker Kılıç bir gün Baf’ı da, Kıbrıs’ı da terk ederek İngiltere’ye gitti. Tabii bilindiği gibi o baskılardan sonra “Tek Adam” kalan son Lider, eski lideri de alt ederek, artık uzun dönem 1974 sonrasında da hükümranlığını sürdürecek ve Türkiye’nin güvenilir tek adamı olacaktı.
İlker Kılıç, İngiltere-Londra’da da boş durmadı. Londra Belediyesi’nde önemli bir kariyeri oldu. Londra Şehir Planı’nı o çıkardı ve şimdi yoğunlukla görülen bungalow tipi sosyal devlet evlerinin yapılmasında bir mimar-mühendis olarak büyük emeği geçti. Kılıç, Londra’da Demokrasi Derneği ve CTP Londra Derneği’nin de kurulmasında, faaliyete geçmesinde önemli rol oynadı. Kıbrıs’ta Kıbrıslıtürklerin Türkiye tarafından azınlığa düşürülmesi, asimilasyon ve bilinçli olarak nüfusun devamlı kalabalıklaşıp Türkiye’ye entegre edilmesi, Kıbrıslıtürklerin self- determinasyonuna yapılan saygısızlıklar, onun ilgi alanlarıydı ve bu konularda gerek oradaki yayın organlarına, gerekse Kuzey Kıbrıs’ta dergi ve gazetelere birçok makaleler yazdı. O, 1970’li yılların başlarında kurulan o öz CTP’ye, Kıbrıs Cumhuriyeti ilkelerine bağlı kalınmasını ve Kıbrıslıtürklerin şimdiki cendereden kurtulmaları uğraşı verdi.
Yazık, ölümüyle Londra’dan yükselen o devrimci demokrat Kıbrıslıtürk haklarını savunan ses geçen gün sustu.
İlker Kılıç abimin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
ERTAN BORAN’I UNUTMAYIN
Ertan Boran Baflı bir gençti. Onun 1964 öncesi ayaklarında çivili ayakkabıları ile yarışlara, bilhassa kısa mesafeli yarışlara katılışını hatırlamaktayım. Ertan Boran sadece atletizmde değil çeşitli spor branşlarında da yarışan çok kabiliyetli bir Baflı gençti ve Baf Kurtuluş Lisesi’nin de başarılı öğrencilerindendi. Basketbol ve Voleybolda başarı gösterdiği, performansıyla göz doldurduğu branşlardandı. 1964 toplumlararası çarpışmalardan önce gerek adanın birçok yerinde yapılan yarışmalarda, gerekse 1963 yılında Baf’ta yapılan en son atletizm yarışmalarında kırdığı rekorlar ve gösterdiği başarılarla dikkat toplamıştı. Bildiğim kadarıyla kısa mesafeli yarışların vazgeçilmeziydi ve 1960’lı yıllarda arkadaşı Nuıman Kanatlı ile kırdıkları rekorlar, ben 1969 sonrasında Baf Kurtuluş Lisesi’nde öğrenci olduğumda okuduğum rekorlar kitabında yer almaktaydı. 100 metre ve 200 metrede, 4x100’de rekorları daha 1969 yılında, ne onun ne de Numan Kanatlı’nın kırdığı rekorlar kırılmamıştı. Bu arada gene diğer atlet arkadaşlarının da gerek uzunda gerekse güllle ve cirit atmada rekorlarının olduğunu ve bunların rekorların kayıtlarında okuduğunu hatırlamaktayım.
Pek tabi ki 1963 sonrasında Baf Kurtuluş Lisesi çok kan kaybetmişti. Eski okul binası daha önce Kıbrıslıtürklerin de bulunduğu eski Osmanlı Mezarlığı üzerine kurulmuştu. O binanın çok modern binaları ve salonları bulunuyordu. Baf Kurtuluş Lisesi’nin 1964 öncesindeki binası aynen Namık Kemal ve 19 Mayıs Liseleri gibi adada modernlik ve çağdaşlık bakımından örnek gösterilmekteydi. Aslında o yıllarda Birinci lige yükselen Ülkü Yurdu takımının da taze kanı Baf Kurtuluş Lİsesi öğrencileriydi. Ertan Boran, Tezel Muharrem Doğa, Derviş Muharrem Doğa, Celal Canova, Aşar Ustaoğlu, Ali ve Alpay Volkanlar ve daha birçok öğrenci Baf Kurtuluş Lisesi’nde spora ve futbola adım atarak, Ülkü Yurdu takımında da yer almakta ve Ülkü Yurdu o dönemlerde başarılarına başarılar eklemekteydi.
Ne yazık ki Toplumlararası çarpışmalar Baf’ı mahvetti. Baf çarşısı ve %50’ye yakın Baf şehri zarar gördü, yıkım gördü ve Baf Kurtuluş Lisesi gibi binalar terkedildi. Baf, üç mahalleye, Mutallo, Lazana ve Vikla arasına gelip sıkıştı. Bunun acısını Baf Kurtuluış Lisesi 1970’li yıllara kadar çok çekti ama Ülkü Yurdu takımı bu yıllarda tekrar kendini bulmaya başladı. Maalesef bu defa da 1974 savaşı çıkageldi.
Ertan Boran savaş sonrasında da Baflı sporseverlerin, arkadaşlarının ve de Ülkü Yurdu’nun yanında oldu. Mücadeleci, sağlam bir kişiliği ve çok dürüst bir karakteri vardı. Her zaman için insancıl ve sevecendi. Sessiz ama saygılı bir kişiliği vardı. Yaptıklarıyla pek övünmedi ama büyüklüğü başarılarında gizliydi. Birçok arkadaşı bu sırada göç etmişlerdi. Numan Kanatlı ve Tezel Doğa ayrı ayrı ülkelerde sporu icra ediyorlardı. Hatırladığım kadarıyla kendisi 1974 öncesi Türkiye’de Spor Akademisi’nden mezun olarak 1974 öncesi birkaç okulda görev aldı. 1974 savaşı sonrasında da Ertan Boran Baflıların gelip yerleştiği Maraş Bölgesi’nde Canbulat Lisesi’nde spor öğretmeni olarak görev aldı ve Akın Uçar’la birlikte bu okulda birçok başarıya imza attı. Hatta bu okulun atletizm yarışmalarında başarılar kazanmasında da önemli emeği oldu. Geçen hafta çok genç yaşta kaybettiğimiz Ertan Boran arkasında birçok başarılar ve başarılı efsanevi bir geçmiş bırakarak bizi terketti.
Ertan Boran ve İlker Kılıç, Baf Kurtuluş Lisesi’nde sınıf arkadaşıydılar, aynı dönemdendiler…
Yıldızlar hep yoldaşı olsun. Hep aydınlıklar içinde kalsın…
(ULUS IRKAD – 28.9.2019)