Kıbrıs’ta ‘adım adım çözüm’ün önündeki engel, sadece KıbrıslıTürklerin ifade ettiği ‘ya KıbrıslıRumlar federasyon hedefinden cayıp otonomi ile işi bitirmek isterlerse!’ korkusu değildir.
Benzer korkuyu KıbrıslıRum iyiniyetliler de ifade ediyor: ‘Ya KıbrıslıTürkler yarı yolda fikir değiştirirse ne olacak?’
Çözüm konusunda samimi olan KıbrıslıRum iyiniyetliler, KıbrıslıTürkler’in ‘çözüm yönünde ilk adım olan otonomiyi elde ederek kısıtlamalardan kurtulunca, federasyon yerine ayrılığı/bağımsızlığı talep edebileceğini’ ve böylece bölünmenin dayatılacağını düşünebilir.
İlk bakışta ikna edici gibi görünen bu düşüncenin, aslında yersiz bir korkuya dayandığı açıktır.
Belki de böyle bir durumda KıbrıslıTürkler arasında bazıları ayrılma talep edecektir.
Aynen KıbrıslıRumlar arasında bazılarının ‘KıbrıslıTürklere otonomi yeterlidir’ diyebileceği gibi!
Ama, KıbrıslıTürk toplumunun çoğunluğu açışından, çözüm sürecinin ilk adımında federasyon hedefine bağlı kalmaya devam etmenin, yani ‘gemileri yakmanın’ sayısız nedenleri vardır. Sadece birkaçını sıralayalım:
- Bilindiği gibi KıbrıslıTürk tarafı Türkiye’nin de destek ve teşvikiyle 1983 yılından beri bağımsızlık talep etmektedir. Bu talep şimdiye kadar, BM GK kararlarında da ifadesini bulduğu gibi, uluslararası toplum tarafından kabul görmemiştir. Müzakerelerin çıkmaza girdiği, tarafların köprüleri attığı dönemlerde bile ‘ayrılık’ siyasetine destek vermeyen uluslararası toplum, çözüme dönük adımların atıldığı bir ortamda bu tutumundan niçin vazgeçsin?
KıbrıslıTürkler’in çoğunluğu bunları bildiği için yolun yarısını gitmişken geri dönmeyecektir! Yani gemileri yakacaktır.
- KıbrıslıTürk toplumu, Kıbrıs sorununun sürüncemede kaldığı her an, en fazla zarar gören taraf olduğuna inanmaktadır. Mevcut durumda bile, çıkarının federal çözümde olduğunu düşünen, kısıtlamalardan ancak federasyon hedefine ilerleyerek kurtulabileceğini anlayan bir toplum, bunu elde etmek için adım attığı bir durumda, bu hedeften niye vazgeçsin?
- KıbrıslıTürkler Kıbrıs’ın tümünde azınlık olmayı reddederken, Kıbrıs’ın kuzeyinde, yani bir çözümle birlikte kendi yönetimleri altında olacak olan bir bölgede, birileri tarafından demografi oyunlarıyla azınlık durumuna düşürülmeye çalışıldığını biliyor ve haykırıyor. Bu gidişata son verecek adımları atmak yerine, niçin korkulanın gerçek olmasını arzu etsin?
- Önce otonomi elde edip, bir geçiş hükümetine katılmak ve oradan da siyasal eşitliği barındıran bir federal devletin ortağı olarak, birleşmiş bir Kıbrıs içinde, uluslararası toplumun parçası haline gelmek varken, KıbrıslıTürkler niçin federasyon hedefinden vazgeçerek yeniden bir alt yönetim altında yaşamaya razı olsun?
Yoksa KıbrıslıTürkler başkaları tarafından yönetilmek için can mı atıyor?
- Yükseltilen tüm ayrılıkçı propagandanın etkisine rağmen mevcut durumun çıkmaz yol olduğunu gören; seçimlerine ve yönetim süreçlerine yapılan ağır müdahaleleri her gün yaşayarak isyan noktasına gelen; sivil toplumuna yapılan saldırılara ve yargısının kararlarının hiçe sayılmasına artık dur demek isteyen; seçtikleri temsilcilerin tehdit edildiğini gören KıbrıslıTürkler, tüm bu olumsuzluklardan kurtulmanın eşiğine geldikten sonra, bir anda, federal çözüm hedefinden niçin uzaklaşsın?
- AB vatandaşlığının bireysel düzeyde sağladığı yararları görüp, yaşamında hisseden KıbrıslıTürkler, toplumsal-siyasal sistemlerinin de bir dönüşüm geçirerek AB normlarına doğru evrilmesini niçin istemesin? Bu yönde atılacak adımlara niçin yüz çevirsin?
Yoksa KıbrıslıTürkler bugün kendilerini kuşatan otoriter normlardan, seyahat haklarının engellenmesinden, sadece siyasal haklarının değil, bu coğrafyadaki varlıklarının da reddedilmesinden çok mu memnundurlar?
İşte tüm bunlardan ötürü KıbrıslıTürkler, çözüm için adım atarken, geriye dönüşü engellemek için gemileri de yakmış olacaklardır!
Ortak bir federal devlet için KıbrıslıTürk otonomisini tanıyıp federasyon hedefiyle uyumlu bir statüyü kabullenmeyi ‘ada bölünür, Kıbrıs Cumhuriyeti yok olur’ korkusuna kurban edecek olan KıbrıslıRum dostlarımızı haklı kılacak herhangi bir neden yoktur.
Not: Tek suçunun KıbrıslıTürk lider Akıncı’nın resmi basın ofisinde resmi görev üstlenmek olduğu anlaşılan Ali Bizden’in Türkiye’ye girişi, ‘Türkiye’nin güvenliği’ bahane edilerek yasaklanmış! O nedenle, geri gönderildi! Başka ve gerçek bir neden var mıdır? Olsaydı çoktan açıklanmış olurdu…. KıbrıslıTürk kamuoyu işte bu nedenle ayağa kalktı. Ama işin başka bir boyutu daha vardır. Ali Bizden’in Kıbrıs’a dönüşüne hem ailesi ve dostları hem de tüm KıbrıslıTürkler sevinmelidir! Eğer ‘şu ya da bu’ terör örgütüyle ‘iltisaklı’ olduğu iddia edilip ‘Türkiye’ye girişine’ izin verilseydi ne yapacaktık?
Bu nedenle Ali Bizden’in geri gönderilmesine şahsen sevindim!