Tamam ya hu!
Kapıda karşılandı!
Aile fotoğrafında en arkaya köşeye saklansa da yer aldı!
Ve tamam, ev sahibi Gambiya’nın Başkan Yardımcısı ile görüştü!
Anladık, toplantıya da katıldı ve önündeki kartonda, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” yazıyordu!
-*-*-
Tamam, doğrudur, kabul ediyorum, akmazsa damlar!
İyi güzel, Türkilerden sonra, 53 Müslüman devletle de temas falan!
-*-*-
Peki, diyelim ki Türkiler ve Müslümanlar toplansa ve “KKTC’yi ya da Kıbrıs Türk Devleti adı verilen yenisini tanıdık!” dese ne olacak?
“Bu devletler KKTC’yi tanımak istemiyor” demek doğru değildir!
Elbette içlerinde, “ma nedir be bu iş, kardeşlerimiz çok acı çekti, haydi tanıyalım” düşüncesinde olan da vardır!
-*-*-
Ancak niye anlamıyorsunuz!
Sorun “tanımayı istemek veya istememek” değildir ki!
Sorun, kesinlikle tanınmayacağı gerçeğidir!
Hatta sorun, Türkiye’nin olası bir tanınma durumuna kesinlikle karşı duracağıdır!
-*-*-
Ayrılıkçılık, kabul edilebilir bir durum değildir ve olamaz!
Türkiye’de olduğu gibi, İngiltere’de, Belçika’da, Balkan ülkelerinde, Yunanistan’da, Romanya’da, Bulgaristan’da, Sudan’da, Bangladeş’te, İspanya’da “etnik temele dayalı ayrılık talepleri” söz konusudur…
-*-*-
Etnik ayrılıkçılık, Dünyanın hemen hemen tüm devletlerinde söz konusu olabilir… Dünyada neredeyse tüm devletler, çok etnikli olup, bu durum olası çatışmaların zemini anlamına gelir…
-*-*-
Etnik temele dayalı ayrı bir devlet kurmak hiç mi mümkün değil?
Ne münasebet!
Kıbrıs’ta Rum halkı ile Türk halkı oturup anlaşıp ayrılabilir tabii ki…
Peki bunun mümkün olabileceğine inanan var mı?
Rum halkı, “alın ulan ülkenin yüzde 35’i ve o yüzde 35’in neredeyse bizim etnik vatandaşlarımıza ait yüzde 85’i sizin olsun, dilediğiniz devleti de kurun” der mi?
-*-*-
Kıbrıs’ta, eşit egemen iki ayrı devletli çözüm imkansızdır!
Peki Türkiye neden bunu desteklermiş gibi yapıyor?
Çünkü işine öyle geliyor!
Mevcut Ersin Tatar siyaseti de bunu besliyor!
-*-*-
Haliyle “Gambiya’da kapıda karşılandı, aile fotoğrafında yer aldı, şununla gülüştü, bununla el sıkıştı” abartmalarının da sebebi, sürdürülen “ayrılıkçı ve çözüm düşmanı siyasete” destek vermekten başka bir şey değildir!
-*-*-
Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir; evet iki bölgeli, iki toplumlu, iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı, tek uluslararası kimliği olan “adını koymasak da olur” bir çözümden başka çözüm yoktur!
“Federal çözüm” çok ağrınıza gidiyorsa, değiştirin, ama “ayrı ve bağımsız, egemen ve eşit devlet” hayalinin sadece çözüm düşmanlığı olduğunu lütfen anlayın!
-*-*-
Bin kez yazdım; on bin kez daha yazarım, usanmadan!
Kıbrıs’ta ayrı ve bağımsız bir Türk devletine ilk karşı çıkacak olan devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir!
-*-*-
Sen değil Misak-ı Milli sınırları içerisinde, Suriye veya Irak topraklarında dahi beş Kürt’ün bir araya gelip, yüzlerini de Türkiye’ye dönerek halay çekmesini bile savaş sebebi sayacaksın; sonra Kıbrıs’ta Türk etnik temelinde ayrı ve bağımsız devlet kuracaksın!
-*-*-
Neymiş?
Tatar, kapıda karşılanmış!
Aile fotoğrafında da yer almış!
Başka?
Avustralya’ya da gidecekmiş!
Bizim yeğenlere selam söylesin!
Ahbabım bedavaya geziyor!
Kafa aynı kafa!
Başpiskopos Georgios, Cumartesi günkü Paskalya mesajında, “Türkiye diyalog arayışında değil. Kabul edilemez pozisyonlarını bizim tarafımıza empoze etmeye çalışıyor” dedi…
Cyprus Mail’in haberine göre, Başpiskoposun mesajı tüm kiliselerde okundu.
-*-*-
Papazların başı, “Milli onurumuzu savunmak, ülkemizin özgürlüğünü yeniden kazanmak görevimizdir” ifadesini de kullandı!
-*-*-
Başpiskopos, “Türkiye'nin Kıbrıs'ı işgalinin 50’nci yıl dönümünün hüzünlü bir yıl dönümü” olduğunu söyledi…
“… milli meselemizin karamsar tabloları, bu yıl yeniden diriliş sevincinin gölgesinde kaldı" diye konuştu.
-*-*-
Halkı devam eden işgal karşısında rehavete kapılmamaya, Kıbrıs'ın savunmasını güçlendirmeye ve insan hakları için mücadele etmeye çağırdı… Başpiskopos, Yunanistan ile Kıbrıs arasında "ulusal meseleyi desteklemek için" tüm cephelerde ortak hareket etmenin gerekli bir koşul olduğunun altını çizdi.
-*-*-
Başpapaz, "Avrupa Konseyi'nin Yunanistan'ın tavsiyesiyle alınan Kosova hakkındaki son kararıyla ilgili özellikle endişe duyduğunu" belirtti.
-*-*-
Başpapaz’ın bir sözü de şöyle:
“Yunanistan'ın Türkiye'nin Kıbrıs sorununun aralarındaki ilişkilerin gelişimini etkilememesi yönündeki tavsiyesini kabul ettiği yönündeki söylentilerin doğrulanmasıyla ilgili korkularımız arttı."
-*-*-
Bizim taraftakilerden de Başpiskopos gibilerden de “çözüm” beklemek, “barış mesajı” beklemek çok zor!
Zorlu Töre Omorfo’ya bayrak çekti, bir daha indirmez derken; Başpiskopos, milli onurdan, ülkesinin özgürlüğünden, milli meseleden, yeniden dirilişten, Yunanistan’ı kışkırtmaktan vaz geçmiyor!
İkisi de “Anavatan, Anavatan” diyerek bir gün elbette ölecek ama olan gelecek nesillere olacak!
Bilmem anlatabildim mi?
Biraz da kardeşlik, barış be canlarım!
Vazgeçin bu kafadan!
Özeleştiri!
Gazze’de İsrail’in katlettiği insan sayısı 35 bine ulaşıyor…
Amerika’da bazı üniversitelerdeki protestolar dışında sesini çıkaran yok!
Uluslararası medyada bu konu tartışılmıyor bile…
-*-*-
Konu haber değerini bile yitirdi!
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar hala öldürülüyor…
İsrail’de 4 aydır tutuklu olan tanınmış Filistinli ortopedi uzmanı Dr. Adnan Al-Bursh, hapishanede yaşamını yitirdi…
Tıss yok kimsede!
-*-*-
Ve mesleki açıdan olaya bakıp yazacak olursak, Ekim 2023’te İsrail saldırıları başladığından bu yana Gazze’de 109 gazeteci öldürüldü…
Bunların 102 tanesi Filistinli…
-*-*-
Geçtiğimiz Cuma günü, yani 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde – belki bir gün sonrasında, ya da olmadı Pazar günü, ülkemizdeki gazetecilik mesleği ile ilgili örgütler belki bir toplantı düzenler, ne bileyim belki çok ses getiren bir eylem yapardı!
-*-*-
Göremedim…
Bir tek Güney Kıbrıs’taki Gazeteciler Birliği Başkanı Giorgos Frangos bir açıklama yayımladı…
İsrail’i “hafiften” kınarken, “görevini yaparken hayatını yitiren gazetecilere dayanışma duygularını” iletti!
Üzgünüm!