KIBRIS’TA BARIŞ için neler yapılabilir?

KIBRIS’TA BARIŞ için neler yapılabilir?

 

Neriman CAHİT

*Eğer Türkler ve Rumlar olarak, ‘BARIŞI’ gerçekten istiyorsak: Öncelikle Bireyler, Kurum ve Kuruluşlar olarak kendimizi sorgulayarak, İdare-i maslahatçılıktan vazgeçerek, samimi olmak durumundayız…

*Sonra, Kıbrıs’ta ‘SAĞLIKLI BARIŞI’ kurmak için, aynı çabayı gösterecek olanların: Birlik, iletişim ve ortak çalışmalarına ihtiyaç var.  Özellikle gençler + aydınlar ve S.T.Ö. (Toplumsal ve Toplumlararası)

*Umut + Güven + Hedef = Vizyon…

*Siyasal Partileri de etkileyerek, toplumun önüne kitleleri ateşleyecek, geleceğe dair umutları, özellikle de ‘BARIŞI’ yeşertecek projeler geliştirelim…

*Geçmişi, durmadan hortlatmaktan vazgeçip, günümüzü ve geleceğimizi de tahrip etmesine engel olmak. Unutmayalım: “Dün, geçip gitti… Ama gelecek daha gelmedi… Ve bu gelecek…  Bizim değil, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğidir… Onlara, bizi yıllardır yiyip bitiren bu ‘hastalıklı dokuyu mu’ bırakacağız !.. Dünya, olumluya doğru gitmeli… Bize düşen: Onu yaratma çabasında olanlara uymaktır…

*Tepkiyi sürekli canlı tutmak… Fakat bu konuda da çok dikkatli olmak: Çünkü, bu tip hareketlerde kolay raydan çıkma, manipüle edilme ve kolay ehlileştirme riskleri var.  Ana konu ve eylemden sapmamak gerek…
Karşılıklı birimler oluşturarak, her iki toplumda da ‘Eğitimden Başlayarak’ yumuşamayı, birbirini anlayarak bağışlamayı ve geleceğe dair ‘Ortak Projeler’ üretmeyi hedeflemeli…

*Birbirimizin ‘farklılıklarını’ kabul edip onları, aramızda bir sorun değil de farklı renkler olarak algılayıp “benzerliklerimizi” bulabiliriz; bu da ancak, karşılıklı ‘Saygı ve Empati’ ile olasıdır. Bu ülkede, paylaştığımız 8-9 bin yıllık bir kültür var.  Bu kültürde de, birbirimizi etkiledik de etkilendik de…
Karagöz oynatan ‘Rum Karagözcüler’,  Türk Düğünlerinde Rum Çalgıcılar vardı. Ben, bunları çok iyi anımsıyorum. Bugün, Türkçe’de  “Zeytin” diyorsak, Hititçe’de bunun:  ‘SERTUN’ dendiğini bilmek bana mutluluk veriyor. Tıpkı,  ‘Yaseminlerin Kokusunun’  her iki tarafta da aynı olması gibi… Tıpkı, Staoculuk  Felsefesi’nin kurucusu Filozof Zennon’un, Aşk Tanrıçası Afrodit’in, tu topraklardan çıkmış olduğunu bilmenin mutluluğu gibi…
Her anlamda ve mercide hem toplumsal, hem de toplumlararası bir “İletişim ve Koordinasyon” şart. (Partiler, Sivil Toplum Örgütleri…”
Hatta daha da ileri giderek diyebilirim ki: Bu koordinasyon, bir organ gibi çalışmalı, kadroları ve mümkünse ‘Merkezi bir Yayın Organı’ olmalı. Bu olgu kimsenin tekelinde olmamalı, eşit katılım sağlanmalı…

*Halka geniş şekilde “bilgi” verilmeli. Olayları anlayıp inisiyatif geliştirmesi ve katılımı sağlanmalı.

*Sadece, Siyasal ve Ekonomik bir Toplum yaratmak yerine, insanlarımızın yitirdikleri moral değerleri yeniden kazanabilmeleri için… Şiiriyle, şarkısıyla, umutları, hayalleri ve ütopyalarıyla… Bizi – Biz yapan şeyleri – yeniden yerli yerine oturtmalıyız…

*Yeni, ‘Pozitif Enerjiler’ üretmeliyiz… Eskinin kalıp ve Enerjisi ile Yeniyi / Geleceğimizi ve Barışı kuramayız. Yeni çözüm araçları bulmamız – denememiz gerekiyor: Temelinde insan olan, insana dair…

*Medyayı, sağlıklı ve işlevsel olarak kullanma: Gazete, Dergi, Radyo Tv. gibi…

*Ortak: ‘Asgari Müştereği’ olan her kişi, örgüt ve kurumun katılımını ve ‘Eylem Birliğini’ sağlamak…  
 
       (Sürecek)

Dergiler Haberleri