Kıbrıs’ta Bayram-1942-1

Eralp Adanır

40’lı yıllar Kıbrıs’ta en önemli günlerin başında Bayramlar gelmekteydi.

   İnsanların dinî günlerinden biri olmasından öte, sosyalleşme, eğlence gibi sosyal aktivitelerin de başında gelmekteydi.

‘40’lı yılların Kıbrısı’nda Bayram münasebetiyle Bayram yerlerinde oyun araçları yanında çeşitli yiyecek ürünleri de satılmaktaydı. Bunlara ek olarak tiyatro gösterileri, o zamanın değişiyle “Piyesler” de en revaçta olan sosyal kültürel etkinlikti.

   1942 yılının Kıbrıs’ında Aralık ayına denk gelen Kurban Bayramı için de çeşitli hazırlıklar yapılmakta, gazetelere reklâmlar verilmekteydi. İşte “Halk Kulübünün Senelik Müsameresi” de bunlardan biriydi.

 

“Halkın Sesi, 18 İlk Kanun 1942, syf:1

-İlân-

HALK KULÜBÜNÜN SENELİK MÜSAMERESİ

Lefkoşa Türk Yoksullar Kurumu Menfaatine

Kurban Bayramının İkinci Cumartesi Günü Öğleden Son Saat 2’de

Macik Palas Tiyatrosunda “İZMİRİN KURTULUŞU”

3 Perdelik Millî Piyes. Yazan Nahit Sırrı

“YAŞASIN NEŞE” 1 Perdelik Komedi

Fevkalâde olarak Türk Hava Kurumu menfaatine bir de piyanko tertip edileceğini sayın halkımıza ayrıca müjdeleriz.

Halka bir kolaylık olmak için biletler şimdiden çıkarılmıştır:

Localar 20 şilin, Birinci mevki 3 şilin, İkinci mevki 2 şilindir.

Dr. Fadıl (Fazıl ismini daha sonra kullanmaya başladı ea.) Küçük Kliniğinden, Şekerci Kâzım Bedevi Ticaret evinden ve Şükrü Veysi Satış yerinden elde edebilirsiniz.”

 

   Piyeslerden elde edilen gelirler mutlaka bir kuruluşa yardım olarak verilmekteydi. 1942’nin Kıbrıs’ında dayanışmanın en güzel örneklerinden biriydi piyesler. Nitekim yukarıda belirtiğimiz piyesten elde edilecek gelir, Lefkoşa Türk Yoksullar Kurumu’na bağışlanmasına, etkinlikte gerçekleştirilecek piyango çekilişinden elde edilecek gelir de, Türk Hava Kurumu’na bağışlanacaktı.

   Halkın Sesi gazetesinin önemli köşe yazarlarından biri olan YAVUZ ise, GÜNÜN CİLVELERİ köşesinde Kurban Bayramı’na değiniyordu. 

 

“Halkın Sesi, 18 İlk Kanun 1942, syf:2

GÜNÜN CİLVELERİ-Yavuz-

Kurban Bayramı

  Buna Hacılar Bayramı da derler. Fakat ister Kurban Bayramı, ister Hacılar Bayramı deyiniz. Ne deseniz eski bayramlardaki zevk ve neşesinden eser kalmadı. Eskiden hangi sokaktan geçseniz her evden koyun sesleri, kuzu melemeleri işitir ve çarşılarda davar sürülerine tesadüf ederdiniz. Fakat şimdi öyle mi ya?.. hayvan kıtlığını göz önüne alan makam bile bu dinî günde yalnız 75 Türk ailesine kurban kesmesi için ruhsat vermiştir. Esasen kocanene olmuş bir koyuna sekiz on lira verecek gözü tok fazla aile reisi nerede?

   Bu günün dinî vazifesini kurban kesmekle değil onun bedelini, yani arzu ettiğiniz miktarı Hava Kurumuna vermekle hem dinî, hem de millî vazifenizi yapmış olmuyor musunuz? İşte ben de aynı fikre hizmet ederek kurban bedelini Hava Kurumuna verdiğimden vicdanen hissettiğim huzuru tariften acizim. Fakat bizim bayanın ille de kurban diye tutturması hatırıma şu hikâyeyi getirmiştir:

   “Bir Bektaşi dedesi Kurban Bayramının sabahı mahmurluk bozmak için rakısını hazırlarken namaza yetişmek için cübbesini savurarak koşan imam, Bektaşiyi görmüş. Herkes ibadete giderken dedenin böyle sabah sabah ağzını haram su ile bulaştırdığına fena halde hiddetlenen imam, pencerenin önüne gelince durmuş ve iki elini dedeye uzatıp haykırmış.

   -Behey Allahtan korkmaz, peygamberden utanmaz el’alemden sıkılmaz zındık herif! Mubarek bayram günü şu günahı kenbairi (büyük) işlerken vicdanen olsun bir azap duymuyor musunuz? siye tıraşa başlamış. Bektaşi telâş etmeden rakısını hazırlamakta devam ederken imamın lâfını kesmiş:

   -Hocam, acele etme. Şu mubarek gün dediğin nedir anlat da ona göre iş yapalım? İmam Bektaşiyi yola getireceği ümidiyle bayramın sebebini anlatmış:

   -Bu mubarek gün haccı ekber eden, Beytulallaha yüz süren Haccacı Müslimin ‘Arafat’ denen cebali mukaddesten inip haccı ikma ettiler. İşte bunun şerefine kurbanlar kesilir, bayram edilir. Anladın mı bre habis?...

   Fakat işin kendine ait olmadığını öğrenen Bektaşi derhal kadehi kaldırıp yuvarlamış ve aman hocam dedmiş. Arafat nerde ben nerede! Onu hacce gittiğimiz zaman düşnürüz.”

   İşte Bektaşinin dediği gibi biz de şimdi bu pahalılıkta kurbanı bir tarafa bırakalım da istediğimiz miktarda onun bedelini Türkiye Hava Kurumuna verelim olmaz mı? Bolluk ve ucuzluk zamana yetiştiğimizde o vakit kurban işini biz de düşünürüz.

   “Sana söylerim kadınım, sen işit gelinim” kabilinden hikâyem yalnız bizim bayana değil hepimize aittir. Ha!...

   Her ne hal ise sayın okurlarım. Bayramınız kutlu, günleriniz şen olsun!.. Müsaadenizle üç gün sonra yine görüşürüz.”

 

   Yavuz’un yazısından da anlaşılacağı gibi; 2. Dünya Savaşı’nın hüküm sürdüğü o günlerde bırakınız kurban kesmek yemek bile bulmak pek de kolay değildi. Kaldı ki yazıdan edindiğimiz bilgi neticesinde, müslüman adetine göre kurban kesme için, İngiliz yönetiminin izni gerkliydi. Bu elbette yokluk döneminin de bir getirisiydi. Fakat Yavuz’un da söylediği gibi herhangi bir kuruma bağış yapmak da bu dinî görevi yerine getirme şeklinde sayılabilirdi. Tabii dikkatinizi eminim çekmiştir; Kıbıslı Türkler, o ekonomik sıkıntı içerisinde Türkiye’nin Türk Hava Kurmu’na bağış yapmaktan da geri durmamıştır.

   Yine aynı gün Halkın Sesi gazetesinde yayınlanan Bayram etkinliğiyle ilgili üç piyes duyurusunu da sizlerle paylaşalım.

 

“Halkın Sesi, 18 İlk Kanun 1942, syf:2

-İlân-

TUZLA TEMSİL KOLU MÜSAMERESİ

Bayramın 1’inci Cuma akşamı saat 8’de MAKRİDİS Tiyatrosunda

“ORDULAR HEDEFİNİZ AKDENİZDİR” ve “ARAPÇA DEĞİL Mİ UYDUR UYDUR SÖYLE”

1 perde komedi ve BİR ZELZELE FACİASI adlı Bay Nidai Hasan’ın Monoloğu oynanacaktır.”

 

“Halkın Sesi, 18 İlk Kanun 1942, syf:2

LEYMOSUN TÜRK SPOR KULÜBÜNÜN

FevkalâdeMüsameresi “RIALTO” Tiyatrosunda Kurban Bayramının 1’inci Cuma günü akşamı saat 8.30’da

“YA ÖLÜM YA İSTİKLÂL” 2 perdelik Millî ve ictimaî piyes

Komedi, Balet, Zeybek, şarkı ve şiirlerle süslü, zengin bir program dahilinde tertip edilmiş bu müsamereyi kaçırmayınız.”

 

“Halkın Sesi, 18 İlk Kanun 1942, syf:2

-ilân-

TİYATRO

   Poli Türk Kulübü tarafından Kurban Bayramının birinci günü gecesi Poli’de, Bay Osman Talât’ın yazmış olduğu 3 perdelik millî YÜKSEL piyesi oynanacaktır.”