Kıbrıs’ta “geçmişle yüzleşme” konusunda neler yapıldı? (1)

Sevgül Uludağ

“Geçmişle yüzleşme”, barışa giden yolda “olmazsa olmaz”lar arasında olmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda ne kadar çok çalışma yapılırsa, adamızda bir barış kültürünün oluşturulmasına o kadar yakın olacağız kanısındayım...

“Geçmişle yüzleşme”den kastettiğim nedir? Kıbrıs’ta 1950’li yıllardan başlayarak 1963-64’te ve bundan sonraki on yıl içinde 1974’e kadar olan süreçte yaşananların açığa çıkarılarak Kıbrıs’taki tüm toplumların dikkatine getirilmesidir. Çünkü her bir “taraf”, yaşananları kendince yorumlayarak, kendini olayların “tek kurbanı” olarak görerek ve kendi “tarafını” hiç suç işlememiş, elini hiç kana bulamamış, “sütten çıkmış ak kaşık” gibi göstererek yaşanmış olayları bastırmakta, bunları görmezden gelmekte, içinden yalnızca kendi işine geleni cımbızla çekip çıkarmaktadır.  Gerek Kıbrıslıtürk, gerekse Kıbrıslırum “tarafı”nın egemen çevreleri, Kıbrıs sorununda yalnızca kendilerinin “mağdur edildiğini” ileri sürmekte ve “öteki tarafın acısını” tümüyle görünmez kılmaktadır. Tüm yapılanlar da bu temel çarpık anlayış çerçevesinde yapılıyor: Okullardaki eğitim, açıklamalar, törenler, anma etkinlikleri, kültürel etkinlikler, hep kendi taraflarının “haklılığını” kanıtlamak maksadıyla düzenlenmiştir. Hatta iki “taraf”, bu süreçte çok büyük acılar çeken ve ağır bedeller ödeyen Kıbrıslıermeniler, Kıbrıslımaronitler ve Kıbrıslılatinler’i de görmezden geliyor, onların acılarını da görünmez kılıyor...

GÖRÜNMEZ KILINANLAR...

Her iki “taraf” da kendi “taraflarının”, kendi toplumlarından insanları sırf farklı düşünüyorlar diye terörize ettiğini, onlara işkence ettiğini, onları öldürdüğünü itiraf etmek istemiyor, bu konuyu “geçitiriyor” yıllardır. 1958’li yıllarda sırf solcu oldukları için öldürülmüş olan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar, terörize edilerek yurtdışına kaçmaya zorlananlar, yıllarca yurduna dönemeyenler olmuştur. 15 Temmuz 1974’te de EOKA-B’ciler Yunan cuntası önderliğinde Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yaparak, pek çok Kıbrıslırum solcuyu öldürmüş, Makarios taraftarlarını terörize etmişti... Tüm bunların da “geçmişle yüzleşme”nin önemli bir parçası olması gerekir ve herşeyin konuşulması gerekir...

GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYLE BİR ARAYA GELMEK...

“Geçmişle yüzleşme” aslında toplumlarımızın bir araya getirilmesinin bir başka biçimidir... Toplumlarımızdan insanlar bir araya getirildiğinde ve bu belli bir çerçeve içerisinde gerçekleştirildiğinde, hem karşılıklı anlayışın oluşmasına, hem de bir barış kültürünün kurulmasına katkıda bulunulur...

NELER YAPILDI...

Kıbrıs’ta gerek “iki toplumlu”, gerekse “çok kültürlü” anlamda “yüzleşme” çabaları farklı grupların çabalarıyla yıllardır sürdürülüyor…

Bu konuda “Geçmişle yüzleşmeye” dair yapılmış olan çalışmaların kısa bir tarihçesini 2016 yılında bu sayfalarda özetlemeye çalışmıştık. Bunu biraz daha genişleterek tekrar yayımlamak ve yapılanları hatırlatmak istiyoruz unutanlar ya da bilmeyenler için...  Eksiklerimizi eminim okurlarımız tamamlayacaktır – mutlaka eksiklikler olabilir, bunun için de okurlarımızın katkılarını bekliyoruz...

Elbette bu listelere sırf “proje parası almak” maksadıyla kurulmuş ve aslında toplumlarımızda fazlaca bir yankı yaratmayan, toplumlarımızdan çok kendi egolarına ya da kendi ceplerine hizmet eden grupları dahil etmedik. Onların gerçek anlamda “yüzleşme”yle bir ilgileri yok çünkü...

AYSOZOMENO OLAYLARI...

İlk yüzleşme denemesi Kıbrıslırum film yönetmeni Panikos Hrisantu tarafından Aysozomeno (Arpalık) hakkında çektiği bir filmdi. Bazı Kıbrıslırum fanatikler tarafından tümüyle yok edilmiş olan bu köyü gördüğünde Panikos Hristangu “İşte bu, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın ilişkisinin özeti… Eğer Kıbrıs’ta barışı inşa etmek istiyorsak, acılarımızdan, bu yıkımdan hareket etmeliz” diyerek bu belgesel filmi yaptı.

DUVARIMIZ...

Panikos Hristantu, ardından Kıbrıslıtürk akademisyen Niyazi Kızılyürek’le tanıştı.    İki toplumlu ilk “yüzleşme” denemesi, Panikos Hrisantu ile akademisyen Niyazi Kızılyürek tarafından 1990’lı yıllarda çekilen “Duvarımız” filmi oldu. Bu filmde, o güne kadar iki toplumlu biçimde daha önce sinemada ele alınmamış “kayıplar” ve diğer “tabu” konular ele alındı… Her iki toplumdan insanların yaşadıklarını anlattıkları bu ilk ortak belgesel dünyada çok iyi karşılandı ancak Kıbrıs’ta başına gelmedik kalmadı. Kıbrıslırum devlet televizyonu RİK bu filmi göstermedi, yıllar sonra BRT bu filmi göstermeye kalkınca, BRT müdürü aleyhine aşırı sağcı Kıbrıslıtürk basını tarafından yürütülen yoğun karalama kampanyası sonucunda o günlerin BRT Müdürü Hüseyin Gürşan görevinden alındı/ayrıldı. 2016’da “DUVARIMIZ” filmi, YENİDÜZEN ve POLİTİS gazetelerinin işbirliğiyle Lefkoşa’da POLİTİS gazetesi yanında bir duvar üzerinde halka açık olarak gösterilerek ortak barış mesajı verildi…

TEMAS GRUBU, BARIŞ DERNEĞİ, BARIŞ KONSEYİ...

1980’li yıllarda “İki Toplumlu Temas Grubu”, iki toplumdan aydınların ve aktivistlerin bu konuda birlikte kafa yorduğu önemli insiyatiflerden biriydi… Yine 1980’li yıllarda iki toplumdan Kıbrıs Türk Barış Derneği ile Barış Konseyi bu konuda çeşitli faaliyetler yürüttüler… Tüm bu temaslar, barikatların kapalı olduğu, geçişlerin çok ama çok zor olduğu koşullarda yapılmaktaydı...

ÇATIŞMALARIN ÇÖZÜMÜ SÜRECİ...

Bundan sonraki “yüzleşme” denemeleri, 1994-1997 yılları arasında iki toplumlu çatışmaların çözümü (conflict resolution) gruplarında çok yoğun biçimde yaşandı. Barikatların henüz açık olmadığı ve Lefkoşa’da ara bölgede bulunan Ledra Palace Oteli’ne gitmek için yetkili makamlardan “izin” gerektiği koşullarda, iki toplumlu çatışmaların çözümü gruplarında Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar birbirlerine yaşanmışlıklarını anlattılar. Oluşturulan pek çok grupta, Kıbrıs’taki çatışmaların ardında yatan nedenler, barışa giden yolda atılması gereken adımlar, her grubun özelliklerine göre (eğitimciler grubu, kadın grupları, gençlik grupları) ele alınarak ortak birer vizyon oluşturulmaya çalışıldı ve her grup kendi aktivitelerini düzenlemeye çalıştı…

KADIN PLATFORMU...

1995-2000 yılları arasında beş Kıbrıslıtürk kadın örgütünün oluşturduğu “Kadın Platformu” döneminde de “yüzleşme” çabaları Ledra Palace’ta düzenlenen iki toplumlu kadın grubu toplantılarına katılımla sürdürüldü. Buraya evladını kaybetmiş, babası “teşkilat” tarafından öldürülmüş kadınlar katılarak yaşanmış olan acıları paylaştılar, ortak bir vizyon oluşturulmasına katkıda bulunmaya çalıştılar… Kadın Platformu’nun beş yıllık faaliyetleri süresince, kadınların gerek kırsal, gerekse kentsel alanlarda eğitim programlarında bu konu da ele alındı ve temel eğitim programının parçası oldu.

BARIŞ İÇİN KADIN İNSİYATİFİ...

 “Kadın Platformu”nun sona ermesiyle birlikte 2000 yılından itibaren üç Kıbrıslıtürk kadın örgütünün oluşturduğu “Barış İçin Kadın İnsiyatifi” de yüzleşme çabalarını başka bir boyuta taşıyarak, yurtdışında benzer süreçler yaşamış olanların, örneğin Kuzey İrlanda deneyimlerinin Kıbrıslıtürk kadın hareketine seminerlerle aktarılmasını sağladılar…

GENÇLİK GRUPLARI...

İki toplumlu çatışmaların çözümü (conflict resolution) gençlik grupları da “yüzleşme” konusunda Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum gençler arasında ilk adımların atıldığı gruplar oldu. “YEP” Grupları uzun süre – henüz barikatlar açık olmadığı için – Ulus Irkad, Ekrem Varoğlu, Sarper İnce ve Nikos Anastasiu’nun eğitmenliğinde geçmişte yaşananları birlikte aldılar, okullarda okutulan “tarih kitapları”nda anlatılmayanları birbirlerinden öğrendiler…

Gençlik grupları daha sonra “Cyprus Friendship Programme”a (“Kıbrıs Dostluk Programı”) dönüşerek geliştirildi ve geçmişte yaşananlar iki toplumdan gençlerle ele alınmaya ve bu alanda çeşitli etkinlikler yapılmaya devam ediliyor… Gençler “Elders” grubuyla ve iki toplumdan “kayıp” yakınlarıyla da belgesel bir film çekimine katıldılar, tüm “kayıplar” için her yıl çeşitli anma etkinlikleri düzenlediler.

(Devam edecek)