“Geçmişle yüzleşme”, barışa giden yolda “olmazsa olmaz”lar arasında olmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda ne kadar çok çalışma yapılırsa, adamızda bir barış kültürünün oluşturulmasına o kadar yakın olacağız kanısındayım...
“Geçmişle yüzleşme”den kastettiğim nedir? Kıbrıs’ta 1950’li yıllardan başlayarak 1963-64’te ve bundan sonraki on yıl içinde 1974’e kadar olan süreçte yaşananların açığa çıkarılarak Kıbrıs’taki tüm toplumların dikkatine getirilmesidir. Çünkü her bir “taraf”, yaşananları kendince yorumlayarak, kendini olayların “tek kurbanı” olarak görerek ve kendi “tarafını” hiç suç işlememiş, elini hiç kana bulamamış, “sütten çıkmış ak kaşık” gibi göstererek yaşanmış olayları bastırmakta, bunları görmezden gelmekte, içinden yalnızca kendi işine geleni cımbızla çekip çıkarmaktadır...
Kıbrıs’ta gerek “iki toplumlu”, gerekse “çok kültürlü” anlamda “yüzleşme” çabaları farklı grupların çabalarıyla yıllardır sürdürülüyor…
Bu konuda “Geçmişle yüzleşmeye” dair yapılmış olan çalışmaların kısa bir tarihçesini 2016 yılında bu sayfalarda özetlemeye çalışmıştık. Bunu biraz daha genişleterek tekrar yayımlamak ve yapılanları hatırlatmak istiyoruz unutanlar ya da bilmeyenler için... Eksiklerimizi eminim okurlarımız tamamlayacaktır – mutlaka eksiklikler olabilir, bunun için de okurlarımızın katkılarını bekliyoruz... Yazımızın devamı şöyle:
SLOVAKYA BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖNCÜLÜĞÜNDE ATALASSA’DA SAVAŞ KURBANLARINI ANMA ETKİNLİĞİ...
Geçmişle yüzleşmeye dair hem sembolik bakımdan bir ilk, hem de en önemli etkinliklerden birisi de Kıbrıs’ta barışı savunan her iki taraftan siyasi partilerin savaş kurbanlarını anma etkinliği olmuştu Atalassa’da. Etkinlik 9 Ekim 2018’de Atalassa toplu mezarında gerçekleşmişti. O günlerde bu sayfalarda bu konuda şöyle yazmıştık:
“Dün Kıbrıs’ta bir “ilk” yaşandı ve Slovakya Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde 1989’dan bu yana her ay düzenli olarak ortak toplantılar yapmakta olan iki toplumdan siyasi partiler, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar”ın birlikte gömülmüş olduğu tek yer olan Atalassa’daki toplu mezarları ziyaret ederek iki topluma çağrıda bulundular…
İki toplumdan kamuoyuna seslendikleri ortak açıklamada siyasi partiler, “Bilenler konuşsun, kayıpların gömü yerleri bulunsun, ailelerin acıları dindirilsin” dediler ve Kıbrıs’taki savaş kurbanları anısına ortak bir barış anıtı yaptırmanın artık zamanının geldiğini belirttiler.
Kıbrıs’ın kuzeyinden CTP, TDP, YKP, BKP ve KSP ile Kıbrıs’ın güneyinden AKEL ve EDİ’den temsilcilerin katıldığı etkinlikte, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları örgütü “BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınları da hazır bulundu. Etkinlik, Slovakya Büyükelçisi Jan Skoda’nın kısa konuşmasıyla, Atalassa’daki Lefkoşa Genel Hastanesi basın salonunda başladı.
1974’te Türk savaş uçakları bombardımanında Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde bulunan yaklaşık 32 kişi öldürülmüştü ve bunlardan üçü de Kıbrıslıtürk hastalardı. Hastane koğuşlarının bombalanması sonucu ölen ve bomba kraterlerine gömülen Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum hastalar, hiçbir zaman “kayıplar” listesine konmamış olduğu için, Atalassa’daki kazı çalışmalarını Kayıplar Komitesi değil, Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği yürütmüştü. Çok uzun yıllar boyunca Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıplar”ın bulunması için Kayıplar Komitesi’nde Kıbrıslırum Üye Yardımcısı olarak çalışmış olan ve halen İnsani İşler Komiserliği danışmanlığı yürütmekte olan ve de Atalassa kazısını yürüten Ksenofon Kallis, 2017’de ve 2018’de Atalassa’da yürütülen kazılar hakkında siyasi parti temsilcilerine ve kayıp yakınlarına fotoğraflarla bir sunuş yaparak ayrıntılı bilgi verdi.
Kallis, 2017 ve 2018’de yürütmüş oldukları kazılarda bomba kraterlerinin birinde 11, morgun karşısındaki alanda birkaç noktada da 6 kişiden geride kalanları bulmuş olduklarını anlattı. Yapılan DNA testlerinde, Kıbrıslıtürk hastalardan birinin kimliğinin belirlenmiş olduğunu da anlatan Kallis, Atalassa bombardımanında öldürülen Kıbrıslıtürkler’in ailelerinin bulunmasında emeği geçen araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’a (bize), bu süreçte yardım eden Birleşmiş Milletler ve diğer Kıbrıslıtürkler’e de teşekkür etti. Çeşitli nedenlerle bazı ailelerin DNA örneği vermemiş olabileceğine dikkati çeken Kallis, kazılarda bulunan kalıntıların tümünden de DNA çıkarabildiklerini ancak bunların eşleşebilmesi için ailelerin DNA vermesi gerektiğini söyledi. Atalassa bombardımanı ardından açılan kraterlere gömülen bombardımanda ölmüş olan hastaların listesinin Eylül-Ekim 1974’te yapılmış olduğunu, bu listeye göre 32 kişinin bombardımanda öldüğünün belirtildiğini söyleyen Kallis, bu listenin tamam olmayabileceğini de ifade etti.
1974’te Türk uçaklarının bazı hastane koğuşlarını bombardımanı ardından Temmuz ayının aşırı sıcakları nedeniyle, ölen hastaların bombaların açmış olduğu kraterlere gelişigüzel gömülmüş olduğunu anlatan Kallis, bu alanda oldukça zor kazılar yürüttüklerini, çeşitli engellerle karşılaştıklarını ancak tüm bunları sabırla aştıklarını anlattı.
Ardından Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi parti temsilcileri, Slovakya Büyükelçisi ve “kayıp” yakınlarının ortak örgütü “BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınları hep beraber Atalassa’da Lefkoşa Genel Hastane morgu arkasında bulunan ilk toplu mezara ve bu mezarın tam karşısında bulunan diğer toplu mezar yerlerine ziyaretlerde bulundular.
Etkinlikte Kıbrıs’ta barış ve dostluğun sembolü haline gelen, “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden “kayıp” yakınları Sevilay Berk ve Maria Yeorgiadu, birlikte, bir zamanlar hastanenin “kadınlar koğuşu” olan ve yalnızca zemini kalan, kazılarda bu zeminin bulunup çıkarılmış olduğu yerde, Atalassa’da ölenler anısına beyaz çiçekler bıraktılar…
Ardından Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi partilerinin ortak açıklamasını Slovakya Büyükelçisi Jan Skoda basına okudu.
İki toplumdan siyasi partilerin ortak açıklamasında şöyle denildi:
“Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk siyasi partilerinin liderleri ve temsilcileri, 9 Ekim 2018 tarihinde Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nin 1974’te bombalanması ardından ölenlerin gömülmüş olduğu gömü yerini ziyaret ettiler ve adadaki askeri eylemlerin sivil kurbanlarıyla ilgili üzüntülerini belirttiler.
Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk siyasi partileri, Kayıplar Komitesi’nin ister sivil, ister asker olsun, tüm geriye kalan kayıpların bulunup kimliklendirilmesi yönünde yürttüğü çabaları ve ailelerin acılarının dindirilmesini desteklemektedirler. Bu hedefe ulaşabilmek amacıyla, her iki toplumdan kamuoyuna seslenerek daha doğru bilgilerin verilmesi ve böylece gömü yerlerinin bulunarak kayıpların kimliklendirilmesinin sağlanması çağrısını yapmaktadır.
Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk siyasi parti liderleri ve temsilcileri, Kıbrıs çatışmasının tüm kurbanları anısına, uzlaşmaya yönelik ortak bir anıt yaptırılmasının zamanının gelmiş olduğu ve bunun düşünülmesi gerektiği inancındadırlar.”
TOPLU MEZARLARA ZİYARET...
Slovakya Elçiliği’yle birlikte etkinliklerimiz devam etti ve 5 Aralık 2018’de bu kez Oroklini ve Galatya’daki toplu mezarlara Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi parti temsilcileriyle birlikte ziyaretlerde bulunduk. O günlerde bu sayfalarda yer alan TAK ve YENİDÜZEN’in haberlerinden derlenen haberde şöyle denilmişti:
“Slovakya Büyükelçisi’yle birlikte bazı Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi parti temsilcilerinden oluşan heyet ilk kez Kıbrıs’ın güneyinde ve kuzeyinde “kayıplar”ın bulunduğu toplu mezarları birlikte ziyaret etti.
Heyet önce 11 Kıbrıslıtürk “kayıp” şahsın kalıntılarının bulunduğu Pile yakınlarındaki Oroklini köyündeki kuyunun olduğu yeri, ardından ise Mehmetçik (Galatya) gölünde 17 Kıbrıslırum “kayıp” şahsın kalıntılarının bulunduğu toplu mezarları ziyaret etti.
İki gömü yerine ziyaretler, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları “Birlikte Başarabiliriz” isimli sivil toplum örgütü ile Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs’tan siyasi partiler için ara bölgede toplantılar düzenleyen Slovakya Büyükelçiliği işbirliğinde düzenlendi.
Slovak Büyükelçi Jan Skoda, toplantılara katılan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi partilerin mutabık kaldığı ortak açıklamayı her iki ziyarette de okudu.
Açıklamada, iki toplumlu Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 1963, 1964 ve 1974 olaylarında, sivil veya askeri kayıp olarak listelenenlerin bulunması ve kimliklerinin tespit edilmesi çalışmalarını; kayıp yakınlarının acılarına merhem olmak adına destekledikleri kaydedildi.
Açıklamada, kayıp arama çalışmalarına yardımcı olabilmek adına, gömü yerleriyle ilgili bilgisi olanlara bu bilgileri Komite ile paylaşma çağrısında bulunuldu.
Açıklamada, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi partilerin, kayıplarla ilgili her iki tarafta, kayıpların anısına resmi bir adım atılması gerektiği zamanının geldiği kanaatinde olduğu belirtildi ve bu çerçevede, Kıbrıs olaylarında hayatını kaybeden Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar için ortak bir anıt ve kayıpların anılması için bir gün belirlenmesi çağrısında bulunduğu kaydedildi.
Sivil toplum örgütü adına Oroklini’de konuşma yapan araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ, Oroklini’de kuyuya öldürülerek gömülen 11 Kıbrıslı Türk’ün 14 Mayıs 1964 tarihinde Larnaka’dan çalıştıkları Dikelya üssüne otobüsle giderken kaçırılarak öldürüldüğünü, bu olaydan 2 gün önce de Mağusa’da iki Yunanlı ile dönemin Lefkoşa Kıbrıslırum polis müdürünün oğlunun öldürülmesi olayının gerçekleştiğini anlattı.
Uludağ, Mağusa’daki hadise üzerine Oroklini’de kuyuya atılanlar da dahil toplamda 30-40 Kıbrıslı Türk’ün “intikam” gerekçesiyle bu dönemde “kayıp” edilmiş olduğunu hatırlattı…
Oroklini’deki kuyunun bulunmasının o dönem Kayıplar Komitesi’nde Kıbrıslırum Üye Yardımcısı olarak görev yapan Ksenofon Kallis’in önemli rol oynadığını hatırlatan Uludağ, “kayıplar”dan geride kalanların Kayıplar Komitesi tarafından 2006’da kuyuda yapılan kazılarda çıkarıldığını ve 2009’da defnedildiğini belirtti. Uludağ, bazı Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kadınların Sınırı Aşan Eller Hareketi altında kuyunun olduğu yere 2009 yılında ilk zeytin ağacı diktiğini, 2010, 2011, 2012 yıllarında da “kayıp” yakınlarının bölgeye zeytin ağacı dikmesi için yardımcı olduklarını kaydetti.
Uludağ, Oroklini köyünden Yeni Kuşak isimli sivil toplum hareketinden Eleni Michael’in süreç içerisinde bu zeytin ağaççıklarının yaşatılıp kök salmaları için yardımcı olduğunu ve “kayıp” yakınlarının köyü ziyaretlerinde ağırlanması ve çok iyi karşılanmasında insani bir rol oynadığını belirtti.
Eleni Mihail’e, kuyuda kalıntıları bulunan “kayıplar”dan Kamil Dimililer’in oğlu Celal Dimililer tarafından insani yardımları için plaket verildi.
Heyet çiçeklerini “kayıp” yakınlarının kuyu üzerine dikmiş olduğu zeytin ağaçları çevresine bırakarak buraya gömülmüş olan Kıbrıslıtürk “kayıplar”ı saygıyla andı.
Oroklini’den sonra Galatya gölüne giden siyasi parti temsilcileri, “kayıp” yakınları ve Slovakya Büyükelçiliği yetkililerine burada bilgi veren YENİDÜZEN gazetesinden araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ, göldeki iki toplu mezarın kazılabilmesi için yaklaşık 12 yıl boyunca yoğun çaba harcamış olduklarını hatırlattı.
Sevgül Uludağ, Galatya gölünde birinde 11, birinde de 6 Kıbrıslırum’a ait kalıntıların olduğu iki toplu mezar bulunduğunu, bunların Mehmetçik’te (Galatya) savaş esiri olarak tutulan Kıbrıslırumlara ait olduğunu, Kayıplar Komitesi’nin kazılarında bu “kayıplar”dan geride kalanların bulunduğunu ve defnedilmek üzere ailelerine teslim edildiklerini anlattı. Uludağ, gölde başka “kayıplar”ın bulunup bulunmadığını bilmediklerini anlattı.
Göldeki toplu mezarlarda kazılar sırasında kalıntıları bulunan “kayıplar” arasında kardeşi ve babası da bulunan Komikebirli Hristina Pavlu Solomi Patça, Galatya’daki kayıpların bulunması için Selda Şafak ve ailesinin çok katkısı olduğunu belirterek kendisine insani yardımları nedeniyle teşekkür plaketi takdim etti. Heyet çiçeklerini göl kenarına bırakarak buraya gömülmüş olan Kıbrıslırum “kayıplar”ı saygıyla andı.”
Maria Yeorgiadu ve Sevilay Berk, Atalassa'daki toplu mezara çiçek koyarken...