Tuncer Bağışkan
Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin “Güzel Sanatlar Müzesi” adıyla 1975 yılında ziyarete açtığı Girne’nin batısındaki Latomia’nın tarihi geçmişini çok uzun yıllar bilmeyişimi büyük bir eksiklik olarak görmekteydim. En sonunda Costas Georghiou’nun 2013 yılında yayınladığı “British Colonial Architecture in Cyprus” adlı kitabında binanın tanımı yer aldığından bir eksikliğimi de böylece gidermiş oldum.
Aslında bu bina 1974 yılında Kıbrıs’taki İngiliz Sömürge döneminin en seçkin sivil mimari örneği olarak görüldüğünden korunmasının sağlanması amacıyla çevresindeki 8 dönüm araziyle birlikte Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne verilmişti. O sıralarda boş olan bu bina çok iyi bir durumdaydı. Bu nedenle Girne’nin antika tüccarı Fieros’un (Fierou’nun) evi ile Dome Otel yanındaki dükkânından toplanan sanat eserleri bu eve taşınıp envanterleri kırmızı kaplı bir deftere yapılmış, 1975 yılında ise “Güzel Sanatlar Müzesi” adıyla ziyarete açılmıştı. Bu bilgileri de o sıralarda müzede görev yapan değerli meslektaşlarımdan Nusret Kemal Mahirel, Hüseyin Şaban Aygın ve Günser Tekman’dan öğrenmiştim.
Müzenin açılışı yapıldıktan sonra tanıtılması gerektiğinden K.T. Müzelerini ve Eski Eserleri Sevenler Derneği adına 1978 yılında kaleme aldığım “Girne Bölgesi Müze ve Eski Eserleri” adlı tanıtım broşüründe müzeden şu şekilde söz etmiştim: “Girne’nin batısındaki Paşabahçe sokağında yer alan bina 1933 yılında inşa edilmiş ve 1975 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğünce hizmete açılmıştır. Müzede sergilenen eserler üç grupta sunulmuşlardır. Birinci grupta çeşitli tarzda verilmiş yağlı boya tablolar yer almakta olup bunlardan bir kısmı orijinal, bir kısmı ise kopyadır. İkinci grup, müzenin en zengin kısmını oluşturmaktadır. Uzak doğuya ait olan bu eserler, ülkelerinin zarif ve büyüleyici sanatını bir nebze de olsa bize verebilmektedir. Lâke üzerine sedef ve fildişi kakmalar, ipek kumaşlar üzerine renklendirilmiş ipek ipliklerle işlenmiş el işleri, kumaş ile kâğıt üzerine yapılmış resimler ve metal ile porselen kaplar hayranlıkla izlenen eserlerdir. Avrupa porselen işçiliğini yansıtan üçüncü gruptaki en seçkin eserler arasında yer alan yemek takımları, sürahi, bardak, vazo ve çeşitli lambalar sergilenmektedir.”
LATOMİA’NIN SAHİBİ VE TARİHİ GEÇMİŞİ
Girne’nin batısında denize uzanan bir burunda yer alan Latomia, Liverpool’daki Danimarka konsolosunun oğlu ve İngiltere’nin en ünlü mimarlarından biri olan William Douglas Carae’ye aittir. 1933 yılında “İngiliz Sanatı” ile İngiltere’deki “Zanaat Hareketi” stilinde kendisi tarafından tasarlanıp yapılmıştır. Çok yönlü bir kilise mimarı olmasının yanı sıra eski binalar ile tarihi kiliselerin konservasyon uzmanı olarak da bilinmekteydi. 1895-1938 yılları arasında İngiltere’deki 5 katedralin ve 1920-1930 yılları arasında ise Trodos’daki St. George Kilisesi’nin mimarlığını yapmıştır. Bunlardan ayrı olarak taşra evleri, eğitim binaları, ofis yapıları, mobilya, nakış, anıt, abide, metal işleri ve daha nice işlerin tasarımcılığında ünlü olduğu da kaydedilmektedir.
Carae, villanın yapımında kullanılan kum taşlarını “taş ocağı” anlamına gelen bu civardaki Latomia taş ocaklarından sağladığından, villaya da bu adı vermiştir. 1857 yılında doğan Carae, kalp sorunları nedeniyle hayatının son on yılının kış aylarını Kıbrıs’ta geçirirken, villasını Ortadoğu’daki işleri için bir üs olarak da kullanıştır. Ancak bir iş için birkaç günlüğüne Girne’de bulunduğu 15.2.1938 tarihinde 80 yaşında vefat edince Girne’deki eski İngiliz mezarlığına defnedilir. Vefatından sonra Durhan Piskoposu Henley Henson’un onunla ilgili olarak 4.3.1938 tarihli The Times dergisine verdiği açılamanın bir kısmı şöyle: “O işini iyi yapan, eskiye meraklı ve engin tarih bilgisi olan başarılı bir mimardı”.
LATOMİA’NIN MİMARI YAPISI
Villaya güzel bir taş işçiliği olan güneydoğudaki ana giriş kapısından girilmektedir. Planı üç kanattan oluşmaktadır. Batı kanadında ana giriş kapısı, giriş holü ve salon-salomanje (misafir odası ve misafir yemek odası) bulunmaktadır. Buradaki üst kat odaları, batı ile kuzeyde deniz ile dağ manzarası gören sütunlu uzun bir açık hava verandasına açılmaktadır. Batı kanadının şemsiye şeklindeki hacimli çatısı altında bulunan veranda, yaz aylarında batı meltemine açıktır.
Villanın doğu kanadında bir koridor aracılığıyla ulaşılan dört yatak odası bulunmaktadır. Kuzey kanadında ise mutfak ile yardımcı odalar yer almaktadır. Tek katlı olan doğu kanadının üzerini, batı kanadında olduğu gibi semsiye şeklinde hacimli bir çatı örtmektedir. Çatıda çok sayıda ahşap kereste kullanılmış olup mimarın erken yapıları arasında bulunan Trodos’taki St. George kilisesi çatısının bir benzeridir. Üzeri kırmızı renkli düz kiremitlerle örtülmüştür. Çatıdaki yüksek şömine bacalarının “İngiliz Sanatı” ile “İngiliz Zanaat Hareketi’nin” etkisini taşıdığı kaydedilmektedir. Derin bir yapıya sahip olan çatının saçakları ahşap kalaslardan yapılmış olup kalasların uçları yontularak yapılmış olan taş dirsekler üzerine oturmaktadır. Çatının içindeki havanın devridaimi için kuzey ile güney kanatlarındaki saçaklarda aralıklar bulunmaktadır. Batıdaki yer katı verandasında düzgün yontulmuş başlıklı payandalar bulunmaktadır. Bu payandaların aralarında ise kiliselerdeki vaftiz kazanlarına benzeyen taştan yapılmış çiçeklikler bulunmaktadır. Gerek çiçeklikler, gerekse villada kullanılan diğer bazı detaylar Caroe’nin kiliselerde kullandığı mimari elemanların bir benzeridir.
Evin dış duvarlarının büyük bir kısmı yaklaşık dikdörtgen şeklinde sarı renkli kum taşı bloklarla yapılmış olup, bunların aralarında kireç harcı ile fellik taşlar kullanılmıştır. Villanın ana giriş kapısında, pencere çerçevelerinde, saçaklık altı kornişlerinde, bacalarda, payandalarda ve evin iç kısımlarındaki ocak, kemer ve basamaklarda düzgün kesilip düzgün birleştirilen kaplama taşlar kullanılmıştır. Taşların detaylarının şekillendirilmesinde geleneksel el aletleri kullanan yerel taşçı ustalarından yararlanılmıştır. Evin güneydoğusundaki ana giriş kapısı cephesinin zengin süslemeleri, “LATOMİA” yazısı ve evin yapılış tarihini yansıtan XCMXXXIII (1933) şeklindeki Romen rakamları rölyef olarak işlenmiştir. Evin içinde kullanılan kemerlerde, payandalarda ve çeşitli şekillerde tasarlanmış olan ocakların yapımında düzgün kesilmiş kaplama taşar kullanılmıştır.
Çatı katına ulaşımı sağlayan taştan yapılmış spiral şeklindeki basamaklar Caroe’nin dini binalarda kullandığı mimari elemanlar arasında yer almaktadır. Taşları zengin bir işçilikle şekillendirilen oturma odasındaki (Salon-Salomanje) büyük ocak ile ocağın içindeki şöminende oturma yerleri bulunmaktadır. Çok eskiden İngiltere’deki büyük evlerde “Hearth” (ocak) adıyla bilinen bunun gibi büyük bir ocak, içinde ise daha küçük bir şömine bulunmaktaydı. Ev halkı soğuk günlerde bu ocağın içindeki sekilere oturup şöminedeki ateşte ısınırlardı. Saptayabildiğim kadarıyla villadaki altı ayrı şöminenin dördünün üst başında kabartma olarak yazılmış Latince ve Grekçe yazılar bulunmaktadır. Bu yazılar William Douglas Carae’nin mesleğiyle ilgili bilimsel kişiliğini, dini görüşlerini ve duygu - düşüncelerini yansıtmaktadır. Bu yazıların ise bir zamanlar onun öğrencisi olan ünlü İngiliz heykeltıraş ve tasarımcı Eric Gill tarafından tasarlandığı kaydedilmektedir. Villanın batı kanadındaki salon-salomanjede bulunan konutun en büyük ocağının üst başında mavi zemin üzerine yazılmış “A Dieu la Foy aux amis le Foyer” (Tanrı’ya iman, arkadaşlara evin ocağı/ev) cümlesi yer almaktadır. İkinci şöminede, “Sakin liman” anlamına gelen “İn portu quies” yazılıdır. Latince olan bu cümlede, İncil’in birçok yerinde insanları her türlü kötülüklerden koruyan şeyden ve/veya özellikle de fırtınalı havalarda sığınılan sakin limandan söz edildiği tahmin edilmektedir. Üçüncü şöminede Grekçe olarak yazılmış ve “Hayatını dağda imişsin gibi yaşa” (ζῆσον ὡς ἐν ὄρει) anlamına gelen bir cümle vardır. Dördüncü şöminede ise İsrail’in tanrısı (Yahweh) anlamına gelen “D’Israeli” yazısı bulunmaktadır.
Mimar Caroe, Latomia’nın tüm aksesuarlarını, demir işlerini, marangozluk, doğramacılık ve mobilya tasarımlarını kendisi yapmış ve bunları yerel zanaatkârlara yaptırmıştır. Tasarımını yaptığı mobilyaların bir kısmı halen Caroe’nin İngiltere’deki Surrey’de bulunan Hambledon köyünün dışına inşa ettiği Vann adındaki büyük evinde, bir kısmı ise erkek torununun dul eşinde bulunmaktadır. Şu anda evdeki ahşap giriş kapısı, bazı ahşap iç kapılar ile demir işleri, yemek odası dolapları ve bazı ahşap işlemeler Caroe’nin tasarımları arasında yer almaktadır.
Latomia Kıbrıs’taki İngiliz Sömürge dönemi mimarisinin en güzel son örneğini oluşturmaktadır. Yapıldığı dönemden sonra bu stil İngiltere’deki modern akımla birlikte bir yok oluş sürecine girmiştir. Villa uzun bir süre kullanım dışı kaldığından yapıldığı dönemin ihtişamından çok şeyler yitirdiği anlaşılmaktadır. Nitekim bir süre önce bu binayı inceleme olanağı bulan Mimar ve Şehir Plancısı Costas Georghiou, yayınladığı “Kıbrıs’ta İngiliz Koloni Mimarisi” adlı kitabında Latomia ile ilgili olarak şu yorumda bulunmuştur: “Ne yazık ki iyi korunmadığından son yıllarda bozulma sürecine girmiştir. Şimdilerde boştur. Binanın kuzey revağı ile yatak odalarının kemerli koridoruna düşüncesizce çelik pencereler eklemek suretiyle değişikliğe uğratılmıştır. Binanın eski doğal çevresi binayla uyum sağlamayan gelişmelerle ve özellikle de yüksek apartman bloklarıyla bozulmuştur. Yine de Latomia, yeniden döşenmeyi ve uygun bir kullanım verilmeyi bekleyen önemli bir kültürel miras olarak varlığını sürdürmektedir.”
SON SÖZ
Uzun bir süreden beridir kilitli olan müzenin durumunu görmek için bir süre önce gidip ziyaret etmiştim. Binanın çoğu kiremitleri kırılmış, güvercin ile yarasa barınağı haline gelmiş, damın akıtması nedeniyle çoğu eserler müzeden kaldırılmış, kısacası kapatılarak kaderine terk edilmiş bir durumdaydı. Daha da ürkütücü olan ise bazı pancurların açık, bazı pencere camlarının ise kırık olması itibarıyla binadaki envanterli eserlerin çalınma riski taşıyor olmasıydı. Binanın eski bakımlı durumuna gelebilmesi için elden geçirilip restore edilmesi gerektiği anlaşılıyordu. Yine de bir süre önce restore edilmek amacıyla bir çalışma başlatıldığı, hatta bu konuda bazı kişilerden teklif bile alındığı bilgime gelmişti. Damın restore edilmesi için Restorasyon ile Renovasyon işlerinde başarılı olduğunu duyduğum Lapta’daki Aphrodite Bros Estate Agents Direktörü Doğan Boransel’e başvurulduğunu öğrenmiştim. Yine damı örten özellikli kırık kiremitlerin yerlerine yenilerinin üretilmesi için Dizyn 74 Pottery’nin sahiplerinden Hasan Eminağa ile Tomrul Tomgüsehan’a başvurulduğunu ve kiremitlerin atölyelerinde üretilmesinin mümkün olduğunu da öğrenmiştim. Ancak gelinen aşamada konunun daha ileriyle götürülmeyip sonlandırılmadığı anlaşılıyor. Eğer müzenin yıllardır ziyaretçi çekmediği zamanında değerlendirilip binaya sürdürülebilir başka bir fonksiyon verilmiş olsaydı bugünkü kötü durumda olmayacağına şüphe yoktur. Ülkemizde halen yerel sanatçılarımızın tanıtılıp ürünlerinin değerlendirildiği herhangi bir mekânın olmadığı dikkate alınarak binaya böylesi bir kullanın getirilmesi düşünülebilirdi. Hatta kültür ve sanat alanında uzman olan kişi, kurum ve kuruluşlardan da bu konuda görüş alınabilirdi.
Ancak ne yazık ki bu tür eski yapıların restore edilmesi amacıyla 60/94 sayılı Eski Eserler Yasası altında oluşturulan “Eski Eserleri Koruma Fonu”nun kaynaklarına kısa bir süre sonra el konup devletin hanesine gelir olarak kaydedilmesi, dahası fonun kaynaklarının bazı mirasyedi hovardası yöneticiler tarafından amaçları dışında çar-çur edilmesine sessiz kalınması, bu tür yapıların bakım, onarım ve restore edilmemelerini beraberinde getirmiştir. Bu nedenle Hükümetlerin yasal mükellefiyetlerini yerine getirmeyip Eski Eserleri Koruma Fonu’nun kaynaklarına el koymayı sürdürdükleri, ayrıca fonun 60/94 sayılı Eski Eserler Yasası çerçevesinde kullanımına olanak yaratmadıkları sürece, Latomia ile Latomia gibi anıtsal yapıların korunmaları ile yaşatılmalarından söz edilemeyeceğinin altını çizerek bugünkü yazımı da bu şekilde sonlandırmış olayım.