Hazırlayan: Sevgül Uludağ
Kıbrıs’ta kadınlar yalnızca çatışmaların ve savaşın kurbanları olmadı, aynı zamanda aktif biçimde barış hareketinin parçası oldular, kendi örgütlenmelerini oluşturarak çeşitli çevrelerin büyük oranda görmezden gelmesine karşın kadın barış hareketini her zaman bu topraklarda var ettiler...
Bu araştırmamızda, yakın geçmişimizden başlayarak Kıbrıs’ta kadın barış hareketinin kısa tarihçesini ele almaya çalıştık. Aslında bu çalışmayı, Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü’nün bundan sekiz yıl önce düzenlemiş olduğu bir etkinlik için hazırlamaya girişmiştik ve Lefkoşa’da Yeşil Hat üzerinde, ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde geniş bir sunum yapmıştık. Bu sunumla, görünmez olanı görünür kılmaya çalışmıştık... Bugün bu sunumdan kısa bir özet paylaşmak istiyorum... Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle, Kıbrıs’ta kadın barış hareketinin kısa tarihçesini ve bu harekete gönüllü olarak katkıda bulunmuş olanları anmak istiyorum... Elbette arada gözden kaçan örgütlenmeler ve isimler olabilir ancak onları da okurlarımızın yardımlarıyla ekleyebiliriz... Araştırmamız devamla şöyle:
SAĞ VE SOL ARASINDA İLK KEZ KONSENSÜS
İlk kez sağdan ve soldan kadın örgütlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir konsensüs sağlamış olması, toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilinçlendirme kampanyaları yürütmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve barış, kadın ve politika, çatışmaların çözümü temel becerileri ve örütlenme becerileri hakkında gerek kırsal, gerekse kentsel alanlarda atölye çalışmaları yürütmesi ve en az 500-1000 civarında kadını bu konularda eğitmesi, kayda değerdi...
Kadın Platformu, Ledra Palas Oteli’nde çeşitli atölye çalışmalarında Kıbrıslırum kadın örgütleriyle de bir araya gelmeye başlamıştı – Amerikan Elçiliği’nin ve Fulbright’ın barikatı geçebilmek için izinler konusunda yardımcı olmasıyla birlikte, Kıbrıslı kadınların sorunları ve karşılaştıkları engeller, iki toplumdan kadın örgütlerince tartışılmaya başlanmıştı.
Elbette bu süreçten rahatsız olan çevreler vardı ve Kadın Platformu’na dıştan müdahaleler gecikmeyecekti... 2000 yılına geldiğimizde artık Kadın Platformu’nun bu dış müdahalelerle ayakta kalması imkansız hale gelince, kendiliğinden bu süreç de noktalanmış oldu. Ancak kadın hareketi tarihimizde en önemli yere sahip olan çok özgün bir deneyim ve çok ciddi kazanımlarla ve herhangi bir fona başvurmaksızın, tümüyle gönüllü olarak ne kadar çok iş yapılabileceğini de kanıtlayarak noktalandı.
KADINLARIN BARIŞ İÇİN SİVİL GİRİŞİMİ...
Kadın Platformu’nun etkinlikleri dış müdahaleler sonucunda sona ererken, 2000 yılında üç kadın örgütünün oluşturduğu Kadınların Barış için Sivil Girişimi ortay açıkacaktı. Yurtsever Kadınlar Birliği, Barış ve Federal Çözüm için Kadın Hareketi ve Kadın Araştırmaları Merkezi’nin birlikte oluşturduğu bu girişim, “kadın ve barış” konusunda çalışmalar yapacaktı. Kuzey İrlanda Kadınlar Koalisyonu’yla temas kurarak Kuzey İrlanda’nın barışa giden yoldaki deneyimlerini, yaşadıkları zorlukları ve neler yaptıklarını aktaran atölye çalışmaları düzenleyecek, Türkiye ve Yunanistan’dan kadın örgütlerinin oluşturduğu WINPEACE ile temaslarını geliştirecekti. Kadın ve barış konulu atölye çalışmaları düzenleyecekti Kadınların Barış İçin Sivil Girişimi...
SINIRI AŞAN ELLER...
2001 yılında ise çok değerli arkadaşım, iki toplumlu çatışmaların çözümü eğitmenler grubumuzdan Keti Ekonomidu’yla birlikte yeni bir sürece başlayacaktık... 1998-1999-2000-2001 yıllarında Keti’yle birlikte gerek Kıbrıs’ta, gerekse yurtdışında çeşitli buluşmalarımızda uzun uzun konuşuyor ve “iki toplumlu bir grup” değil de ortak bir kadın örgütü kurmanın düşünü kuruyorduk. 1997’de çatışmaların çözümü gruplarının Ledra Palas buluşmalarına Türk tarafı izin vermemeye başlamıştı... Bu yüzden bazı gruplar Pile’de buluşmaya başlamıştı fakat bu da son derece zahmetliydi ve bazı sol çevreler de Pile buluşmalarına o kadar sıcak bakmıyordu... Bu süreçte Kıbrıslırum işadamı Dinos Lordos, Pile’de bir bina kiralayarak, iki toplumlu buluşmaların bu binada yapılabilmesi için olanak yaratmaya çalışmıştı... Bazı gruplar bu binada toplanabiliyordu. Ancak Pile buluşmaları sürekli taciz altındaydı... Rejimin tetikçisi medya da Pile buluşmalarına vargücüyle saldırmaktaydı...
Keti ve benim düşümüz iki toplumlu bir grup kurmak değildi – tek bir ortak örgütlenmeydi. Bu konularda çalışmalar yapmış olan çok değerli bir arkadaşımız vardı: Cynthia Cockburn... Cynthia, dünyanın çatışma bölgelerinde işbirliği yapan kadın örgütlenmeleriyle çalışmış ve haklarında kitap yazmış bir akademisyen/gazeteci/yazardı... Bir barış aktivistiydi... Keti’yle birlikte Londra’da onu birlikte ziyaret ettik ve aklımızda ortak bir kadın örgütü kurmanın bulunduğunu ona aktardık. Ondan yardım istedik. Cynthia, Londra’daki “Women in Black” (“Siyahlı Kadınlar”) aktivist grubunun da parçasıydı. İrlanda ve Kuzey İrlanda’da, Bosna-Hersek ve Balkanlar’da, İsrail ve Filistin’de kadın örgütleriyle birlikte olmuş, onları dinlemiş, onların deneyimlerini aktardığı kitap ve makaleler kaleme almıştı. Ondan yardım istedik. O da bizi kırmadı. Kıbrıs’taki British Council’la temasa geçerek “Bölünmüş toplumlarda iletişim: Kadınlar ne yapabilir” başlıklı bir konferans düzenlemek için girişim başlattı. Bu girişimde Kadınların Barış için Sivil Girişimi de vardı başlangıçta, konferans sürecinde... Ancak sonradan, kendiliğinden bu girişim bu harekette yer almayacaktı...
İki günlük konferansın bir günü güneyde, bir günü kuzeyde yapılacaktı. Cynthia, yurtdışından daha önce birlikte çalışmış olduğu çatışma bölgelerinden kadınları bu konferansa konuşmacı olarak getirecekti... Konferansa kadın hareketinin deneyimli simalarını – örneğin Oya Talat, Canan Öztoprak gibi – da davet edecektik, herhangi bir deneyimi olmayan, yeni yüzleri de... 60 kişi davet etmeyi hedefliyorduk – bunlardan 30-40 kadarının ilerleyen dönemde kopup gideceklerini ancak birlikte çalışabileceğimiz 20 kadar kadının kalabileceğini hesaplıyorduk. Nitekim öyle de olacaktı kabaca... İki günlük konferans – barikatların kapalı olduğu dönemden bahesediyoruz – binbir zorluk ve engelle karşılaşılarak gerçekleştirildi. Türk tarafı, konferans için Kıbrıs’ın güneyine ancak 10 Kıbrılsıtürk’ün geçebileceğini, aynı şekilde kuzeydeki konferansa da ancak 10 Kıbrıslırum’un katılabileceğini belirterek geçişlere engellemeler çıkarmıştı. Güneyde ise sağcılar çok öfkelenmiş ve medyada saldırıya geçmişlerdi. Bu sağcı güruh, konferansa katılacak kadınların tıpkı Kuzey İrlanda’da hainlere yapıldığı gibi, saçlarının traş edilerek kel bırakılmalarını, kısacası “hain” ilan edilmelerini istiyordu ve bunu yazarak korku ve kuşku yaratmaya çalışıyorlardı.
Herşeye rağmen konferansımızı yaptık ve tam da beklediğimiz gibi oldu sonuç... Bazı kadınlar, çeşitli gerekçelerle aramızdan ayrıldılar konferans sonrası ancak hesapladığımız gibi bazıları bizimle kaldı ve böylece Pile’de düzenleyeceğimiz bir dizi atölye çalışmasıyla Sınırı Aşan Eller (Hands Across the Divide) kadın örgütünü kuracaktık. Tarihimizde ilk kez Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kadınlar aynı örgütteydi Kıbrıs’ta. Barikatlara ve Lefkoşa’da buluşma engellerine rağmen, Pile’de yoğun çalışmalar yapıyorduk. Pile’deki çalışmalarımız nedeniyle Pile’deyken ve Pile’den dönerken tacize varan müdahelelerle karşılaşıyorduk... Ama yılmadık ve Sınırı Aşan Eller iki toplumlu kadın örgütü kuruldu. 2002 yılında İngiltere’de tescil edildi çünkü Kıbrıs’ta iki toplumlu bir örgütü ne kuzeyde, ne güneyde tescil etmenin mümkünatı yoktu o günlerde. Pile’de atölye çalışmalarını Fatma Azgın ablamız yönetiyordu, Selma Bolayır, Tina Adamidu, Nana Ahilleas, Gülay Kaşer, Neşe Yaşın, Ferah Kaya, Destine Devecioğlu gibi arkadaşlarımız da aktif olarak bu örgütte yer alanlar arasındaydı...
İki taraf arasında geçişler olmadığı ve son derece sınırlı biçimde olduğu için bu örgütte en önemli rol elektronik yöneticideydi. Bir kadınlar grubu vardı elektronik ortamda ve onu yönetip yanlış anlamaları önlemek bu yöneticiye bağlıydı. Bu konuda Güney Afrika’da yetişmiş Kıbrıslırum arkadaşımız Magda Zenon becerilerini ortaya oydu ve Sınırı Aşan Eller, yüzyüze görüşmelerin yapılamayacağı ortamlarda oy vererek seçimler yapıyor, konuları tartışıyor ve kararlar alabiliyordu. Bu da önemli bir deneyimdi... İnternetin gündelik hayatta bugünkü gibi rahat kullanılmadığı bir ortamdan söz ediyoruz...
Sınırı Aşan Eller kadın örgütü, barikatların kapalı olduğu ortamda liderlerin müzakere öncesi buluşmalarında sokak eylemleriyle barış istencini ortaya koyuyordu.
2003 yılında barikatlar açıldıktan sonra atölye çalışmalarıyla Annan Planı’nı toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde ele alarak kendi alternatif barış planını önerileriyle birlikte ortaya koyan Sınırı Aşan Eller kadın örgütü, bu değerlendirmelerini BM yetkililerine ve tüm ilgili taraflara göndermiş, dijital ortamda da bu değerli belgeyi toplumlarımızla paylaşmıştı... Rahmetlik Cynthia Cockburn de ortak örgütümüz Sınırı Aşan Eller hakkında bir kitap yazacaktı: “Hat” (“The Line”) adını verdiği bu kitapta Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kadınların barış hareketini, örgütümüzü nasıl kurduğumuzu, neler yaptığımızı ve yaşadığımız sorunlarla aldığımız tehditleri dile getirecekti... Cynthia’yı birkaç yıl önce kaybettik, ışıklarda olsun değerli arkadaşımız...
(Devam edecek)
1995-2000 yıllarında faaliyet yürüten Kadın Platformu'nun bir toplantısı...
Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı'na katılan Kıbrıslı kadınlar bir arada...