Mart 1942 yılında yayın hayatına başlayan Halkın Sesi gazetemiz, elimde olan ve beni 1942 yılına götürebilecek kaynağım. Bu bağlamda gazetedeki sosyal kültürel olayları takip edebileceğim de bir başlangıç yılıdır 1942.
Milli günler denilen kutlamalar bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin milli günleridir. 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos ve elbette 10 Kasım. Ama tüm bunların dışında bir de dini bayramlarımız vardır ki 1942 yılından itibaren süreci taradığımızda, Kıbrıs’ta özellikle sosyal ve futbol kulüplerinin bayram eğlencelerinde büyük rol oynadıkları görülebilmektedir.
1943 yılına doğru zaman tüneline giriyoruz. O yıllarda daha gazetelerde aylar, bildiğimiz şekilde dile getirilmiyordu. Örneğin “İlk Kanun” Aralık ayını “İkinci Kanun” Ocak ayını kapsıyordu. Biz Aralık 1943’te yolculuğumuzu, Kıbrıs’taki Kurban Bayramı hazırlıklarına ve kutlamalarına doğru gerçekleştiriyor ve ilk gazete ilânlarıyla başlıyoruz. Elbette kurumlara “bağış” yine her zaman dile getirilmekteydi.
“Halkın Sesi, 02 İlk Kanun 1943, syf:1
İlân: KIBRIS TÜRKÜ
Anavatanın selâmetini, semalarının emniyetini, öz kardeşlerimizin refahını temin edecek ancak çelik kanatların çoğalmasıdır. Dini ve milli en büyük vazifemizi yerine getirmek istersek, keseceğimiz kurban bedellerini “TÜRK HAVA KURUMUNA” bırakalım.”
O yıllarda tiyatronun sahnelenmesi olayına sıkça kullanılan “müsamere” denilmekteydi. İşte Kurban Bayramı için Çetinkaya Spor Kulübünün ve Lefkoşa Türk İzci Grubunun, diğer bir ilânda da Halk Kulübü’nün (Lefkoşa) bayrama yönelik duyuruları...
“Halkın Sesi, 02 İlk Kanun 1943, syf:2
İlân: Çetinkaya ve Lefkoşa Türk İzci Grubunun Fevkalâde Müsameresi
Bayramın Birinci günü akşamı MACIK PALASTA 8.45’te TOHUM, Milli Piyes 3 Perde
Yazan: Necip Fazıl
Vaka Milli Mücadele sıralarında Maraş’ta geçer. Bir perde de komedi ÇAPANOĞLU”
“Halkın Sesi, 02 İlk Kanun 1943, syf:2
İlân: Halk Kulübünün Yıllık Büyük Müsameresi
Bayramın 2’inci Perşembe günü akşamı MACİK PALASTA saat 8.45’te MUCİZE, 3 Perde 3 Tabio, Milli Piyes
Yazan: Muzaffer Gökmen
K.A.T.A.K. ve Yoksullar Kurumu Menfaatine
Eserin rejisörlüğünü Türk sahnesinin tanınmış rejisörü Avukat Bay Fadıl N. Korkut yapmaktadır.
Biletlerinizi: Mehmet Yağcıoğlu, Hayri Avkıran ve M. Kemal Ticarethanelerinden alabilirsiniz.”
Halk Kulübünün sahneye koyacağı oyunun “rejisörü” olarak belirtilen kişi, bugün birçoğumuzun bildiği hukuk insanı Fadıl Niyazi Korkut’tan başkası değildi.
Az önce değindiğim gibi, yardıma muhtaç kurumlara kurban derilerinin bağış yapılması çağrıları yer almaktaydı gazete sayfalarında. Örneğin, “Türk Yoksullar Kurumu”, “KATAK”, “Yoksul Talebeler Menfaatine gösteriler.” Hatta soyadından Ermeni olduğu anlaşılan Viktorya Deyirmencian hanımın, merhume ebe Hacer Mulla’nın istirahatı ruhu için kurban bedeli olarak 5 lira’yı yoksullar kurumuna bağışladığını da görüyoruz.
Kurban Bayramı etkinliklerinin yorumunu ise, gazetenin önemli yazarlarından biri olan YAVUZ’dan öğrenerek bu yolculuğumuzu tamamlıyoruz...
“Halkın Sesi, 14 İlk Kanun 1943, syf:2
Günün Cilveleri - Cingöz Bakış ile Bayram Görüşleri
-YAVUZ-
Sabahın berrak ve hafif üşütücü alaca karanlığında Bayram namazını eda etmek üzre cicilere bürünmüş küçüklü büyüklü her müslüman Ayasofya camisine akın ederken, diğer taraftan Hintli müslüman askerleri de bu akına katılarak o muazzam Tanrı evini baştan başa doldurmuşlardı. Camide temiz bir kalp ve sağlam bir imanla dinin en büyük bayram namazı eda edilirken, kutsal bir vazifeyi üzerlerine alan çift çift genç Türk kızları da sokak başlarını işgal etmişler ve Yoksullar Kurumu menfaatine taktıkları rozetlerle herkesin göğsünü süslüyorlardı. Genç kızlarımız tarafından rozet tevzii öğleye kadar devam etmiş ve 63 küsur lira gibi hatırı sayılır bir para toplamağa muvaffak olmuşlardır. Uyuşturucu ve ürkek yapıcı kara peçe ve çarşaf denilen prangadan kurtulup kendilerini hayat ve hürriyete atan Türk kızlarının milli, kudsi ve ictimai sahalarda gösterdikleri canlılığı takdirle karşılarken, yokluk içinde çırpınan zavallılar için, rozet tevziinde ibraz ettikleri faaliyetten dolayı da kendilerini ayrıca candan tebrik ederiz.
Bayramın birinci günü akşamı Çetinkaya ve İzci grubu gençleri tarafından Macik Palas’ta Tohum piyesi temsil ve sonunda bir perdelik, bir de komedi oynanmıştır. Çetinkaya gençleri, muhtelif sanatlara mensup, sahne hayatında tecrübesiz olmalarına rağmen “Tohum” gibi yüksek bir eseri temsilde hakikaten muvaffak olmuşlar ve hiç bir falsoya meydan vermemişlerdir. Çetinkaya’nın bu enerjik gençleri, bir perdelik komediyi daha gürültüsüz ve biraz daha kısa yapmış olsalardı, sporda olduğu gibi, milli sahnede dahi birinciler sırasına geçeceklerine hiç şüphe yoktu. Binaenaleyh “Tohum”da istisnasız olarak gösterdikeri muvaffakiyetten dolayı Çetinkaya’nın esnaf çocuklarını takdir eder ve kendilerinden daha parlak başarılar temenni ederiz.
Bayramın ikinci günü öğleden sonra saat 2.30’dan 5’e kadar Lefkoşa Haydarpaşa erkek ve Ayasofya kız okullarının otuz kadar fakir talebesi ile kız öğretmenleri arasında samimi bir eğlencede çocuklara muhtelif oyunlar yaptırılmış, mektep şarkıları çağırtılmış ve Viktorya Türk Kız Okulu mezunlar cemiyeti azaları tarafından hazırlanan leziz pastalarla hazirun telezzizi dimağ edilmişlerdir. İşbu samimi eğlenceyi tertip edenleri candan tebrik eder ve ünlü günlerimizde bu gibi toplantıların sık sık yapılmasını temenni ederiz. Bayramın ikinci günü akşamı yine ayni binada Halk Kulübü tarafından, Katak ve Yoksullar Kurumu menfaatine Muzaffer Gökmen dostumuzun, “Mucize” namındaki milli piyesi temsil edilmiş ve sonunda bir de komedi oynanmıştır. Milli savaş günlerinin bir sembolünü hazin vak’alarla canlandıran bu temsilde rol alan gençler, istisnasız olarak hepsi de muvaffak olmuş ve sürekli alkışlarla karşılanmışlardır. Bilhassa yüzbaşı Şeref rolünde Bay Teki, gözlerini gaip ederek harp dönüşünde malûl bir asker rolünü o kadar muvaffakiyetle başarmıştır ki, sahnede adeta içten gelen hazin vaziyetler ve müessir konuşmaları ile seyircilerin bir çoğunu ağlatmıştı.
Halk Kulübünün dramı ile seyircilere hazin, göz yaşları akıttığı gibi, bir perdelik komedi de herkese kahkaha yaşları akıtmıştır ki, Halk Kulübünün iki taraflı muvaffakiyeti işte bu suretle parlamıştır.
Her iki tiyatroya halkın gösterdiği rağbet tiyatro binasının baştan başa dolması ile göze çarpmıştır. Binaenaleyh eserin muharririni tebrik ederken, Halk Kulübünün temsilde gösterdiği muvaffakiyet, esere bir kat daha kıymet verdiğini de ilâve etmekte kendimi alamıyorum. Son birkaç sy zarfında verilen temsiller arasında Halk Kulübünün “Mucize”’de gösterdiği başarı, efkârı umumiyenin takdirine mazhar olmuştur ki, gençlerimiz için bundan daha kıymetli bir mükâfat tasavvur edilemez zannederim.
Dört gün devam eden kurban bayramının gündüzleri güneşin altın, ve geceleri mehtabın nurani ışıkları içinde bayram meftumlarını bol bol gezdirmiş ve bu sayede sayısız genç çiftler de neşe içinde, -bizim gibi ahretliklere- pek haklı olarak çalım ve kurumlarını yapmakla hiç şüphe yok, deruni bir haz duymuşlardır. Devam eden dört gün dini bayramda, Girne kapusu caddesi ile meydanlığı sabahtan akşamlara kadar bir neşe içinde çalkanmış ve o civar şerefli bayrağımızla süslenmiştir. Gönül arzu eder ki dini bayramları benimseyen ve her gününü neşeli gezintilerle geçiren bizler, milli günlerimizi de benimseyerek ayni neşe ile tesit edelim. Fakat; yapmadık, yapamıyoruz ve asıl Türkün bayramı olan milli günlerimizde müthiş bir gaflet deryasına dalıp uykuya dalıyoruz. Yazık!..”