Kıbrıs’ta Lunaparkın geçmişi - 2 –

Kıbrıs’ta Lunaparkın geçmişi - 2 –

Nurperi Özgener

Yavaş yavaş yine dönüş yoluna çıkarlar yeniden Bağdat’a doğru… Yolda giderken bir karpuz kamyonuyla kaza yapmışlar. Ölen bir kişi olmuş, o da kaçak bir yolcuymuş. Onlardan habersiz kamyonlarından birine binip arada sıkışıp ölmüş. Uzun bir süre mahkemelerde koşturmuşlar. Nihayetinde tekrar Basra’ya dönmüşler.  Burada bir Otel işletmecisi Otelinde Lunaparkın kurulmasını istemiş. Yaşadıkları kötü olaylardan sonra bu Otel işi bal gibi gelmiş, yüzleri gülmüş sonunda...
İlerleyen zamanlarda işin esasını anladıkları zaman Bataryacı Cemal organize işlerle daha fazla ilgilenmeye, aracı koymadan işi yürütmeyi öğrenmişler. Önceleri Araplar gelip kendilerini buluyordu şimdi kendileri aracılar bulup işi daha organizeli yürütmeye başlamışlardı. Bu kez bir mühendis olan İranlı Abbas Pedersani ile sözleşme imzalayarak yeni bir ortaklık kurarlar. Adanın ilk Lunaparkı, sahipleriyle birlikte bu kez İran yolculuğuna çıkar... Abadan, Tahran derken birkaç yıl sonra Lunapark yeni bir ortakla daha tanışır. Kemal Ali’nin oğlu Ali Aldağ’la...
1951 yılında Alaniçi’nde (Peristerona) doğan Ali Aldağ babasının Lunaparkıyla  5-6 yaşlarında iken tanışmış. Babası elinden tutardı, Lunaparkta eğlendiğini hayal da olsa hatırlıyor.

İran’da Şah devriliyor

Ali Aldağ, Türkiye’de istediği bölümü kazanamayınca 1972 yılında İran’da bulunan babasının yanına giderek Lunapark macerasının başlamasına neden olur.  Mesleğinin inceliklerini öğrenir. Hesap işlerinin yanında Lunaparkın bakım onarım işlerini üstlenir. Ali Aldağ Tahran’da kurulan Lunapark sayesinde yeni bir dünyanın içine girer. Ali Aldağ’ın anlattığına göre Tahran bir Avrupa şehri kadar düzenli ve yeniliklerle doluydu. Fakat 1979 yılında İran’da bir gecede Şah döneminin çöküp dini bir düzen kurulunca Kemal Ali’nin Lunaparkı tarihi bir değişime tanıklık etmiş, zor günler onun için de başlamıştı. Ali Aldağ geçirdikleri o dönemi şöyle anlatıyor;
“Bir gece yattık, sabah kalktığımızda bütün hanımların başı bağlı, örtünmüş, polis ve asker her yerde kol geziyordu. Etrafta ne kadar işsiz güçsüz adamlar varsa silahlanmış Lunaparkın dört bir yanını sarmışlardı.  Onların gözetiminde çalışırdık. Oyunlara binecek olan karı koca aynı  anda oyunlara beraber binemezdi. Önce erkekleri bindirirdik... Erkekler iner kadınları bindirirdik. Oysa Şah’ın zamanında her şey serbestti. Bir iki sene böyle devam etti. Fakat artık para kazanamıyorduk.  İndirip bindirmesi zaman kaybı demekti ve çalışamıyorduk. Şehirde gezmeler zorlaşmıştı. Bir yere gittiğiniz zaman geri dönüp dönmeyeceğiniz belli değildi. Sizi sokak ortasında öldürebilirlerdi. Kimsenin bir güvencesi yoktu. Hatta yemek,  ekmek bile bulmakta zorlandık. Ekmek almak için karneye bağlamışlardı. Karneyle ekmek alabiliyorduk. Böyle bir dönem geçirdik. Daha sonra İran-Irak savaşı çıktı. Bir gün sonra Lunaparkı toplayıp ambarlara koyduk ve İran’dan kaçmak istedik. Gümrükte bazı sorunlar çıkınca Lunaparkı Tahran’da bırakmak zorunda kalarak o baskı ortamından kaçmayı başardık. Adaya döndükten sonra malımızı satmak için geri döndük satmamıza da izin vermediler. Oradaki Fuar yönetimi Lunaparka el koydu. Adaya geldikten bir iki sene sonra, ‘gelin Lunaparkı çalıştırın’ diye bir adam gönderdiler, fakat biz kabul etmedik. Çünkü orada güvencemiz kalmamıştı. İran’a geri dönmedik.”

Lunapark Kıbrıs’ta da darbe yiyor

Kemal Ali hangi tarihte Lunparkını işletmeye başladığını hatırlayamasa bile 1951 yılında doğan oğlu   Ali’nin doğum yılına bakarak bir tarihlendirme yapabilmekteyiz. Ali Aldağ hatırladığı kadarıyla 5-6 yaşlarında babası tarafından Lunaparka götürüldüğünü ve burada çok eğlendiğini hatırlamaktadır. Bu da bize 1950’li hatta 1940’lı yılların son zamanlarına denk geldiğini belirtmektedir... 1950’li yıllar olan bu yıl iki toplumu karşı karşıya getiren olaylarla doludur. 1955’de Eoka nın 1956 Volkan’ın ve 1958’de de TMT’nin kurulmasıyla Ada yangın yerine dönmüştü. Kıbrıs’ın Lunaparkı da işte bu yıllarda temelleri atılmış ve gelişmeye başlamıştır ki kendi topraklarında doğan Lunapark yüzünü yabancı topraklara çevirmek zorunda kalmıştı.
Kıbrıs’ta bir ilki başararak panayırlarda ve bayram yerlerinde Lunapark işleten Kemal Ali’nin ve Bataryacı Cemal’in 1963-1971 yılları arasındaki boşluğunu Berikli adında bir Rum doldurur. Kıbrıslı Türklerden Şinasi Ali Fehim Osman, Alirıza Nizam ve Eşref Günerman bu Rumun Lunaparkını kiralayarak bayram yerlerine kurmuşlar, kazancı ortak bölüşmüşlerdir.
1971 yılından sonra Zeki Beyaz adında heyecanlı bir genç gözünü bu işletmeye yöneltmiş sağlığının el verdiği 1982 yılına kadar devam etmiştir.
5 Ekim 1941 yılında Lefkoşa’da doğan Zeki Beyaz’ın ilk mesleği babasının yanında ekmek fırınında çalışmak olmuş. Eşi Muazzez hanımla 1961’de nişanlanmış. Lunapark fikrini de eşi Muazzez hanım koymuş aklına. 
Bir gün nişanlılar Muzzez hanımın annesini Baf’a ziyarete giderken yol kenarında insanı mıknatıs gibi üstüne çeken renk cümbüşüne ve seslere vurulan Muazzez hanım merak edip gitmek istemiş. Tam da Berikli’nin Lunaparkının üstüne çıkmışlar. O gün çarpışan arabalara, dönme dolaba binip çocuklar gibi eğlenmişler. Muazzez hanım o anda tutturmuş neden biz de böyle bir şey yapmayalım diye. Zeki bey nişanlısını sırf kırmasın diye, önemsemeden bildik cümlelerle, “Tabii ki yaparız! Sen yeter ki iste!” demiş. Fakat Muazzez hanım o kadar yürekten dilemiş ki;   ‘Allahım dilerim ki olsun!.. İşimiz bu olsun!..  başka bir şey istemem...’ demiş.

Çeşitli işler ve lunapark

Zeki Beyaz 1965’de askere gitmiş. Bir sene üniformalı polis olmuş. 1968 yılında 1 yıllığına Erkek Lisesinin kantinini çalıştırmış. Buradan, Lozan Otobüs Şirketinin yanında bir alan kiralayarak Langırt, atari, bilardo oynatmaya başlamış. İlk işini kurduğunda ortak olarak Luricina’ya vermiş. Kısa bir süre sonra 35 lira değerinde olan makinenin bir hafta sonra bozulduğu bildirilince Zeki beyin morali hayli bozulmuş. Sonra gidip görmüş ki makine dolmuş, boşaltılması gerekiyor… Çalışmamasının nedenini anladıktan sonra keyfi yerine gelmiş… Devam etmiş işletmeye…
Girne kapısında 8 makineyle başlatmış olduğu işini tüm Kıbrıs’ta 300 makineye ulaştırmış. Zamanında bu alanda en büyük iş sahibi olmuş.
Zeki beyin en büyük destekçisi olan Muazzez hanım Lunapark işine girmeden önce de diğer işlerinde hep destek olmuş. Önceleri makinelerin yanında farklı oyunların merakı da düşmüş. Evden sürekli kaybolmaya başlamış. Bir gece eve dönüşünde elinde kocaman bir bilardo masası Muazzez hanımla başlamışlar oynamaya. Muazzez hanım beğenirse bu iş tutacak inancıyla, bilardo, topcuk işine girişmiş. Yıllarca bütün Kıbrıs’a dağıtmış. Fazlasıyla kazanmış. Fakat savaşın yıkımı onları da vurmuş, bütün oyun aletlerini kaybetmişler.
Savaş bitmiş biraz durulmuştu ki Zeki bey bir gün eşine; “Muazzez senin yapabilir miyiz dediğin işi yapıyoruz” demiş. Zeki Beyaz Muazzez hanımın dilediği dileği yerine getirmek için kolları sıvamış. Muazzez hanımın duası bu kadar mı tutardı!.. Zeki Beyaz’ın eline yeterince para geçince Eğlencelili Andeas adındaki bir Ruma bir pist yaptırmış. Hemen İtalya’ya gitmeye karar vermiş. İlk getirdiği oyun, çarpışan arabalar olmuş.

Lunapark’ın efendisi Zeki Beyaz

İşi iyice ilerlettikten sonra ikinci kez İtalya’ya uçakları getirmek için gitmiş. Bu arada Zeki bey İtalya’da bir Kıbrıslı Türkün yaşadığını öğrenmiş. Adı Cemal fakat İtalyanlar ona Cino derlermiş. Cemal adındaki bu Kıbrıslı Türk II.Dünya savaşında İtalya’ya gitmiş. Bir Lunaparkçının kızıyla evlenmişti. Zeki bey Cemal beyi bulmak için Bari şehrine gidip kendisiyle buluşmuş. Uçakları alacakları İstadici fabrikasından randevu alarak Zeki beyi fabrikaya götürmüş. Uçakları görür görmez vurulmuş. Cino’nun pahalı bulduğu uçakları Zeki Beyaz hiç tereddütsüz almaya karar vermiş. Çünkü kazanacağına inanıyordu. Bu parayı kısa bir süre içinde kazanacağını hissediyordu. Fabrika Zeki beyi özel bir stajdan geçirdikten sonra Ada’ya şu anda hala çalışmakta olan ‘Apollo 2000’ adlı uçakları getirmiş olur.
1971 yılında İtalya’dan getirdiği çarpışan arabalarla başladığı Lunapark işi Rum tarafından kiralanan Lunaparkların önünü kesmiş, böylece Kuzey Kıbrıs’ta Lunaparkın Efendiliği Zeki Beyazın eline geçmiş oldu.
Son olarak 1974’de Larnaka’ya Lunaparkını kurmuş fakat Rumlar buraya iştirak etmemiş bir hafta sonra da harekat başlamıştı. Zeki Beyaz çaresiz Lunaparkı Larnaka’da bırakarak Lefkoşa’ya dönmek zorunda kaldı. Harekat bittikten sonra birikimlerini ikinci defa yeni Lunapark için seferber etmiş. Bu uçakların en büyük problemi yedek parçalarının teminiydi. Bu yedek parçaları en yakınındaki Rum tarafından temin etmek mümkün değildi çünkü sınırlar çizilmiş güneye geçmek mümkün değildi. Türkiye’den de temin edilemiyordu çünkü orada da yedek parça yoktu. Sürekli İtalya’ya gitmek zorunda kalıyordu.

Zeki Beyaz bırakır, Kemal Ali Aldağ yeniden başlar

Güzelyurt Festivalinin kurulmasında öncülük etmiş kişi olan Zeki Beyaz, Türk Gücünün festivaline de öncülük yapmış, 20 Temmuz kutlamalarının Lunaparkla Girne’de kutlanmasını sağlayan kişi olmuş.
Ve bir gün 1982 yılında Kıbrıs’ın ilk Lunaparkçısı ile Kuzey Kıbrıs’ın ilk Lunaparkçısının yolları kesişir.  Zeki Beyaz sürekli yollarda geçen zamanların zorluklarını göz ardı etmiş soğuk onu affetmemişti. Doktorunun tavsiyesi üzerine Lunapark işini bırakmak zorundaydı. Soğuk böbreklerini vurmuş sağlığını tehdit altına almıştı. Buna rağmen Zeki Beyaz bunu önemsemeyip devam etmek istemiş ama eşi Muazzez hanım ve kızı Yeşim B. İlkan’nın karşı çıkmasıyla Lunapark işini bırakmak zorunda kalır. 1971-1982 yılları arasındaki sürdürdüğü Lunapark coşkusu hüzünlü bir son olur Zeki Beyaz için...
Diğer yandan 1950’li yıllardan başlayarak hem Kıbrıs’ın hem de Ortadoğu’nun Lunaparkla tanışmasını sağlayan Kemal Ali Aldağ 1982 yılında Ada’ya kesin dönüş yapınca yeniden Lunapark işletmesine soyunur ve Zeki Beyaz’ın bir köşeye koyduğu Lunaparkını satın alır. Bu satıştan sonra Bataryacı Cemal ortaklıktan ayrılır. Kemal Ali Aldağ bir müddet oğlu Ali Aldağ’la birlikte çalışır. Festivallerden festivallere koşarlar. Fakat zaman Kemal Ali Aldağ’ı da emekliye çıkarır. Oğlu Ali Aldağ bugün hala Lunaparkçılığı zor da olsa sürdürmektedir. Önceleri Çağlayan bölgesinde kurulan Lunapark çocukların ve halkın ilgi odağıydı. Merkezdeydi ve trafik sıkıntısı yaşanmamaktaydı. Çocuklar istedikleri vakit Lunaparka gidip eğlenebiliyorlardı rahatlıkla. Alınan bir kararla Sanayi Bölgesine kurulan Fuar alanına çıkartırlar zorunlu olarak Lunaparkı. Ve değerinden de yavaş yavaş kaybetmeye başlar.
Ali Aldağ; “Lunaparklar her zaman bir alanın ışığıdır. Kurulan yerde ön planda olur. Biz Tahran’da olduğumuz süre içinde Lunapark insanların uzaktan dahi fark edebilecekleri bir yerde kurulmuştu. O renk cümbüşüyle o bölgeye hayat verirdi. İran’da Lunapark Fuarın hem merkezinde hem de göz önündeydi. Şimdi bulunduğumuz yer hem merkezlerden uzak hem de görülmeyecek bir yerde tek başımıza bırakılmış, kaderimizin değişmesini bekliyoruz.”

Lunapark hep çocuklara, hem büyüklere yeni heyecanlar katar

Umut, içimizden hiç tükenmeyen, bizi hayata bağlayan... Bir kıvılcım yakılabilir mi dersiniz yeniden?!...
Ali Aldağ Lunaparkçılığın son dönemlerini yaşadığını belirtiyor. Babadan edindiği mesleğini kendi çocukları, Lunaparkçılığa verilen desteğin yetkililer tarafından göz ardı edilmesi nedeniyle, devam etmek istememektedirler. Her gün için ülkenin sosyal yaşantısı değişmekte bu da Lunapark İşletmeciliğine yansımaktadır. Tarihi Lunapark son yıllarını yaşıyor artık. Ali Aldağ sorunlara tek başına baş edemeyince bir kaç kez Lunaparkını satmak istemiş. Değerinden daha az teklif sunulunca satamamış. Zararı da her geçen gün büyüdükçe büyüyor, bizden habersiz sahibini delip geçercesine…
Bugün Lunaparkların heyecanına doyamadan büyüyen nesiller yarın Lunapark işletmeciliğinin sona ermesine tanık olacaklar. Önceleri Çağlayan bölgesinde kurulan Lunapark şimdi şehirden gözden uzak düşmüş. Eskiden Lunapark çocukların erişebileceği yerlere kurulurdu. Şimdi çocukların tek başına ulaşamadığı yerde çocukları bekliyor. Yaşlı, fakat delikanlı gibi duran Lunapark, o eski cıvıltılı günleri özlüyor. Teknolojinin eve kapattığı çocukları, çocuk gibi olanları, Lunapark hatırası olanları… Bir ziyaretine gitsek neler hatırlatacak, neler söyleyecek… Yeni bir heyecan, belki de yeni aşklar kurulacak… Kim bilir!!!..
-Bitti -

Dergiler Haberleri