Ulaş Gökçe
- Büyük ülkede sıradan bir insan, Kıbrıs’ta kahraman olabilirsin. Bu bir şanstır. Değerini bil.
- Başka bir ülkede 20 yıl ne yapsan başarılı olursun, sonuç alırsın, seni takdir ederler. Kıbrıs’ta 40 yıl ne yapsan bir sonuç elde edemeyebilirsin. Bunu bilerek iş yap, takdir bekleme.
- Kıbrıs’ta zaman başka ülkelerdeki gibi akmaz. Bu ülkede zaman çok yavaş akar, değeri çok yoktur, bir gün 30 gün gibi gelir insana. Bu ritme alışmazsan, bu sistemi anlamazsan erken yorulursun, çok üzülürsün, çabuk yaşlanırsın.
- Güneşe mesafeli ol. Güneş yüzü görmeyen ülkeden gelen turist değilsin sen. Sen hayatın boyunca bu kavurucu güneşin altında olacaksın. Güneşi ciddiye al, ondan uzak dur, kendini yorma. Güneşin güzelliğini ve tehlikesini genç yaşta anla ki yaşlılık görebilesin.
- Kıbrıs’ta herkes gösterişli ve pahalı eşyalar, evler, arabalar almayı çok sever. Buna bakıp kibirli olmaya kalkışma. Kibirli insanları sevmezler burada. Burada aylık geliri asgari ücret olan ile asgari ücretin 300 katı olan aynı meyhaneye gidebilir, arkadaş olabilir, şaşırma.
- Şaşırma çok pahalı bir arabadan inen insanın “Malın, mülkün hiç anlamı yok. Mühim olan insanlık” dediğine… Şaşırma ve inanma.
- Solcusu sağcısına, sağcısı solcusuna çok benzer. Bunu bilerek konuş, yaz, düşün.
- Söz vermek bir iyi niyet belirtisi, nezaket ve yumuşak huyluluktur burada. Söz vermeyi, söz vermek diye algılamak seni yorar, üzer, bıktırır. Verdiği sözü tutan varsa melektir, ondan hiç ayrılma. Ama verdiği sözleri tutamayana da üzülme. Burada “Hayır” demenin kabalık olduğunu bilmelisin.
- Burada insanlar erken sever ama hemen sevmeyi bırakabilir. “Aşktan nefrete bir adım vardır” derler. İşte burada bu adım 2 santimdir. Ama hep geri dönüş de vardır. Nefretten aşka, aşktan nefrete geçişler anidir ve telafisi hep vardır.
- İnsanları tutucudur. Geleneklerle yaşarlar. Aydınlanmanın en ilerisinde olan dahi kahvesiz kalamaz, ayrelli olmadan yaşayamaz, kebap yapmadan duramaz. Denizi sever, babutsaya bayılır, molehiya için pek çok şeyi bir kenara bırakır. Camiye gitmez, hoca-hacı tanımaz ama tutucudur. Yemekte, evde, işte, alışkanlıklarıyla, oy verdiğiyle, oy vermediğiyle…
- Partiler siyasi örgütlenme gibi görünür önce. Aslında biraz da öyledir. Ama tam öyle değil. Partiler biraz da ruh haline göre örgütlenmiştirler. Depresif solcular, rahat ağırkanlı- sağcılar, tembel solcular, çekingen solcular, enerjik sağcılar, agresif sağcılar, hayalci solcular… Şimdi sen tüzüklerine ve programlarına bakarak bir partiye üye olduysan ciddi sorunlar yaşarsın: Uyumsuzluk, ritim eşgüdümsüzlüğü, sen otururken onların ayağa kalkması, sen koşmak istediğinde onların uyumak istemesi gibi. O nedenle önce insanları tanımalısın. Aksi halde partiden partiye koşarsın.
- Diploma pek çok yerde büyük bir anlam ifade etmez. Kıbrıs’ta çok ama çok az şey ifade eder. Diploma ve unvana burada pek inanma! Yani diyeceğim o ki yazmayı bilmeyen gazeteciye, insanı sevmeyen doktora, ders anlatmayı sevmeyen öğretmene, estetikten anlamayan mimara, çok depresif psikoloğa, sadece kendini düşünen sendikacıya şaşırma.
- Eğitimsiz olduğunu söyleyip sürekli tevazu gösterenlerden kork bu adada. Onlar fazlaca bilmişlerdir ve seni tuzağa düşürmek istiyor demektir. Tolstoy konuşacağın bir çoban görebilirsin. Yunan felsefesi tartışacağın bir işçi bulabilirsin burada. Dikkatli ol, temkinli ol ve oyuna gelme, gevezelik yapma.
- Adada herkesin çok ama çok eleştirdiği şeyler vardır. İlk bakışta bu eleştirilen şeylerin tümden reddedildiği zannedilir. Ama öyle değildir. Aslında “Benim neden yok?” sorusunun sorulduğunu anlayabilirsin iyice bakarsan. Ganimet, ikinci iş, torpil, rant, aldatma, lüks çok eleştirilir. Buna kanıp bir ülke hayali kurma. Ülkede hiçbir şey görüldüğü gibi değildir.
- Hiçbir unvan ve makam ve maddi durum bu ülkede o insanın karakterini açıklayamaz. 700 metrekarelik evde oturup asgari ücreti eleştiren solcu vardır. Kendine solcu der, başkaları ona solcu der. İnsanı hiç sevmeyen solcu çoktur. İnsanı çok seven sağcı, mütevazı, lüksten kaçınan, harama el sürmeyen sağcı da vardır. Solcu gibi sağcı, sağcı gibi solcu çoktur. Gazeteci vardır gazeteciye hiç benzemeyen, kendine gazeteci demeyen çok insan vardır gerçek gazetecilik yapan.
- Kıbrıs’ta mutlu olmak için maratoncu olmak lazım. Kısa mesafe koşucularına yer yoktur burada. Bir şeyi değiştirmek mi istiyorsun? 30 yıl söyleyeceksin. Usanmadan, gücenmeden, kızmadan söyleyeceksin.
- Büyük ülkelerde kuş sesi duymak için uzaklara gitmek gerekir? Adada hemen her yerde bir huzur, bir sessizlik, doğallık bulabilirsin. Büyük ülkelerin gürültüsü yoktur burada. Hayat geniş, hayat yavaş, hayat huzurludur. Tadını çıkar.
- Zevk bu adadaki en önemli itici güçtür. Zevk yoksa hayat yoktur burada. İşte zevk aranır, partide zevk aranır, kariyerde zevk aranır. Zevkli olmayan işler ve görevler sevilmez. İşinde zevk gören herkes başarılırdır. Zevk bulamayanlar ise zararlıdır.
- Eğer Kıbrıs vatanınsa onu olduğu gibi seveceksin. Değiştirebildiğini değiştireceksin ama seveceksin. Kızacaksın ama seveceksin. Darılacaksın ama seveceksin. Çok seveceksin. Sensiz vatan olmaz. Vatansız sen olamazsın. Hiçbir yere gitme; kendini Kıbrıs’tan çıkabilirsin ama Kıbrıs’ı içinden çıkaramazsın.
Çizimler, İtalyan ressam Paolo Domeniconi’ye aittir. https://www.domeniconi.it/books