Kıbrıs’ta Türkçe Ezan okunmasında Nazım Hoca’yla başlanan “başkaldırı” halk içerisinde huzursuzluğa yol açarken, Hür Söz gazetesi bu konuya ve Atatürk inkılâplarına büyük önem verdiğini her fırsatta yazılarıyla göstermekteydi. Gerek kendi yazarları tarafından gerekse Türkiye gazetelerinde Müslümanlık ve laiklik konusunda yer alan yazılar, Hür Söz gazetesi aracılığıyla buradaki okura sunulmaktaydı. Türkiye gazetelerinden VATAN yazarlarından Ahmet Emin Yalman’ın böylesi bir yazısını Hür Söz gazetesinde paylaşılıyordu.
“Hür Söz-14 Nisan 1951-syf:1
Din Lisanı Arapça Değildir
Son zamanlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin yarattığı, inkılâp ve terakki hamlelerine karşı Türkiye’de olduğu gibi KIBRIS’ta da sinsi bir ayaklanma başgöstermiştir. Dini, kendilerine şahsi menfaatlarını tatminde bir vasıta olarak kullanan bazı yobaz ve yenilik düşmanları tarafından tahrik edilen bu kara taassup ve irtica hareketleri arasında Arapça’nın din lisanı olduğu da iddia olunmaktadır. Bu hususa temas eden Türkiye’nin değerli yazarlarından Ahmet Emin Yalman’ın son günlerde “Vatan”da yazdığı bir başmakaleyi aynen sütunlarımıza geçirir ve Türkiye’de olduğu kadar Kıbrıs’taki bir kısım mürtecilerin bu yazıdan kendilerine yetecek derecede ibret dersi almalarını hararetle tavsiye ederiz:
.....”
Uzun bir yazı kaleme almıştı Ahmet Emin Yalman. Müslümanlık, din, Müslümanlık dili ve lâiklik konularının detaylı bir şekilde incelendiği ve örneklerle zenginleştirilen bu yazı, Ada’da bir kişinin daha huzurunu kaçırmıştı. Öyle ki, bundan sonraki gazete yolculuğumuzda Nazım Hoca konusundan öne geçen deyimi yerindeyse bir başka “başkaldırıydı.” Bu “başkaldırının” sahibi, Kıbrıs’a Şubat 1951’de atanan Kıbrıs Müftüsü Yakup Celâl Menzilcioğlu idi. Gazetede yayınlanan Ahmet Emin Yalman’ın yazısından sonra Müftü Efendi Hür Söz ve Halkın Sesi gazetelerine Cuma namazından önce Ayasofya camiinde veryansın etmişti. Bu olay hemen Hür Söz gazetesi yetkililerinin kulağına da gelince Müftü’ye hitaben bir protesto yazısı kaleme alınıp yayınlanıyor.
“Hür Söz-21 Nisan 1951-syf:1
Fe’minelgaraib!!
Derin bir hayret ve teessürle öğrendiğimize göre dün, Cuma namazından önce Ayasofya camiinde mutadi üzere va’zeden Müftü Bay Menzilcioğlu, hiç beklenmedik bir ânda birdenbire silsillei mev’izasını tebdil ederek gazetemizi ele almıştır. Bay Menzilcioğlu’nun “Hür Söz”ün 14 Nisan’da Vatan gazetesinden iktibasen neşrettiği, ünlü Türk yazarlarından Ahmet Emin Yalman’ın bir yazısını vesile ederek halkı gazetemiz aleyhine kışkırttığı ve bu arada bizi ve yazarlarımızı techil! etmek lûtfunda! bulunduğu mev’izayı dinleyen birçok okurlarımızca temin edilmektedir.
Ayni asabiyet ve heyecan içerisinde Bay Müftünün, “Halkın Sesi” gazetesine de iltifatta! bulunmuş olduğu bildirilmektedir.
En büyük bir mabedimizde, hâlen en yüksek bir kürsüyü işgal eden bir efendinin bu şekilde bir hareketini teessüfle karşılar ve bilhassa gazetemizin şahsiyeti mâneviyesini zedeleyen bu kötü taktiği alenen protesto ederiz.
HÜR SÖZ”
Protesto yazısından beş gün sonra Hür Söz gazetesinin sahibi ve baş yazarı Fevzi Ali Rıza uzun bir köşeyazısı kaleme alır. Yazıda Kıbrıslı Türklerin lâikliği, Atatürkçülüğü, dine ve din adamlarına saygısını dile getirirken yazının merkezine yine Türkçe Ezan ve Müftü konusunu yerleştiriyordu.
“Hür Söz-26 Nisan 1951-syf:1
Türkçe Ezan Meselesi Etrafında
-Fevzi Ali Rıza-
Büyük Türk mürşidi, Türk varlığının hâmisi ölmez Atamız Mustafa Kemal’in muazzam inkılâbını takib ederek, Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da, anlayışlı Evkaf Murahhasımız muhterem Kemal Beyin kararı, dirayetli Lârnaka-Baf müderrislerimizle diğer adanın dört bir tarafında bulunan pek kıymetli din adamlarımızın evvelinden beri Kıbrıs’ta halkı Tanrı evine davet manasına gelen ezanın Türkçe okunmasına başlanmıştı. Bu keyfiter, böylece bu şekilde bir müddet devam etmiş ve Kıbrıs’ta büyük halk kütlesi tarafından benimsenmiştir. Adedi pek mahdut bir zümre istisna edilecek olursa; Kıbrıs Türkü kendi camiinin kudsi minaresinden, onu Tanrı evine davet edecek sesin, Türk diliyle olmasını pek tabiî bulmuştu. Esasen bunun böyle olması kadar mantıkî bir şey tasavvur edilebilir mi?
Bundan on ay kadar önce muhterem Kemal Beyin Evkaf işlerinin tedvirini henüz yeni devraldığı sıralarda, bu pek yerinde karara karşı pek ehemmiyetsiz tek bir vak’a çıkmış ise de, bu bile halkın umumî efkârında derhal gereği gibi makûs bir tesir husule getirmişti. Bu küçük vak’a üzerine, sayın Kıbrıs Türk halkının ekseriyetinde husule gelen derin reaksiyon da isbat etmiş bulunuyordu ki, Kıbrıs Türk halkı inkılâbın diğer bütün safhaları gibi, dinî reformu da benimsemiş ve bu benimsemeyi sureta yapmadığını bu küçük vak’a üzerine, göstermiş olduğu hassasiyetle isbat etmişti. Esasen çığırtgan ve ekseriyet yabancı bir unsur içerisinde bulunan Türk halkının, anayurduna bağlılığı, o yurdun önderlerinin işaret ettikleri bütün inkılâp safhalarına da inkiyadı icabettirirdi. Biz Kıbrıs Türkleri bunu yapmakla, ayni zamanda bu adada mevcudiyetimizin idamesi için gerekli mânevi kudret ve sağlamlığı da intisap etmekte bulunuyorduk.
Tanrıya, Resulüne, kitaplarına, ahret günü ile ölümden sonra dirilmeye ve iyi-kötü meleklerin bulunuşuna ve her şeyin Tanrının takdiri ile vuku bulduğuna imandan ibaret olan hakiki Müslümanlığın, bu esasları müstesna, AMAL ve FIKIH kısımlarında İCTİMAİÜMMETLE değişiklik yapılabileceği hususundaki hareketlerin bir başlangıcı olan Türkçe ezanı benimseyen ve bunu tatbik etmekten iftihar duyan Kıbrıs Türk halkına, balâdan bir emirle bu güzel geleneğini tebdil etmeğe mecbur etmek kanaatımızca yanlış ve hiç de yerinde olmayan bir harekettir. Esasen Türkiyemizde de bu iş halkın reyine bırakılmış ve vicdan hürriyetine müsteniden, halkın Tanrısına dilediği gibi ibadet; dilediği dilden ezan okuması serbest bırakılmıştır. Demokrat Partisi erkânı ve bu arada sayın büyüğümüz Adnan Menderes tarafından, verilen kararın “Arap dilinde ezan okunması mecburi kılındı” mânasına gelmediği müteaddit defalar muhtelif vesilelerle belirtilmişti.
Şu halde; üç senelik bir kontrato ile ve gazetelerimizle bütün teşekküllerimiz ve bilhassa Kıbrıs hükûmetinin Türklerin hakiki maksat ve arzusunu öğrenmek gayesiyle kurmuş olduğu Kıbrıs Türk İşleri Komisyonunun, müftünün seçimle olması teklifine mugayir olarak, dinî müesseselerimizin başına getirilen Bay Menzilcioğlunun; Adaya geleli pek kısa bir zaman olmasına rağmen durup dururken ezanın Türkçe okunmasının caiz olmayacağı manasına gelen beyanatta bulunarak, bunu bir tamimle de tevsik etmek suretiyle bu mesele etrafında fazla ve lüzumsuz hassasiyet göstermesi; ve hatta bu israrlar neticesi olarak halkın ikiye bölünmesi tehlikesine karşı fütursuzluğu, teessüfe şayandır. İbadete davetin muayyen bir dili olmıyacağı ve bunun Türkçe, Arapça, İbranice muhtelif Hint ve diğer başka dillerde yapılabileceği hakkında pek mantıkî bir kıstas ortada dururken ve bunu, Ada Türk halkının büyük bir kısmı benimsemişken; balâdan verilecek bir emirle halihazırı tebdilde çabalamak kanaatimizce cemaat bakımından ve adadaki mevcudiyetimiz noktai nazarından zararlı bir harekette bulunmak demek olur. Bu hususları bilhassa sayın Menzilcioğlu’nun nazari ittilarına arzeder; kendilerini, cemaatımız bakımından pek hayati bir karar vermeğe davet ederiz. Biz; halkı ve halk efkârına tercüman gazeteleri birbirine düşürecek hareketler yerine, Bay Menzilcioğlundan Birlik ve Beraberliğimizi temin edecek icraat beklerdik...
Sayın müftünün bu beklemeleri mevkii tatbike koyması için henüz zaman geçmiş değildir.”