Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başladığı şu günlerde, çözüm ve barış
kültürünün her iki toplumda da yerleşebilmesinin önemini bir kez daha
hatırlamakta fayda var.
Çözüm, tek başına siyasi argümanları kağıt üzerinde uzlaştırma sanatı değil
maalesef.
Kıbrıs’ta çözüm, aynı zamanda bir ortak gelecek tahayyülü.
Ve bizim, bu ada üzerinde nasıl bir ortak gelecek tahayyül ettiğimiz,
gerçek anlamda bir çözüme hazır olup olmadığımızın ve çözümün kağıt
üzerinde tesis edilebilmesi durumunda bizim bunu bir uzlaşıya dönüştürüp
dönüştüremeyeceğimizin de ipuçlarını veriyor.
***
Toplumsal barış çalışmaları konusunda önemli bir isim olan Columbia
Üniversitesi öğretim üyesi ve Columbia İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü
yöneticisi Prof. Eleazar Barkan, yeni bir siyasal ahlaktan bahsettiği ‘Ulusların
Günahları’ adlı kitabında, ülkelerin günümüzde insan haklarını daha iyi
koşullara getirmelerinin yeterli olmadığına, aynı zamanda geçmişte yapılan
bütün hak ihlallerini onarmalarının gerekliliğine işaret ediyor.
Ve ülkelerin gerek başka toplumlara, gerekse kendi vatandaşlarına yönelik hak
ihlallerini kastediyor Barkan.
Barkan, 25 Ekim-15 Aralık 2013 tarihleri arasında İstanbul’da açılan ‘Bir Daha
Asla! Geçmişle Yüzleşme ve Özür’ sergisinin danışmanlığını da yapmış.
Sergide, geçmişte sebep olduğu mağduriyetler nedeniyle özür dileyen 8 ülke
konu edilmiş.
Bunlar arasında, Almanların Yahudi Soykırımı nedeniyle Yahudi toplumundan,
Sırbistan’ın Srebrenitsa katliamı nedeniyle Boşnaklar’dan, Avustralya’nın,
kıtanın yerlileri Aborjinler’den, İngiltere’nin Kanlı Pazar nedeniyle Kuzey
İrlanda’dan özür dilemesi gibi, Şili’nin, yönetimdeki totaliter rejim nedeniyle
insan hakları ihlallerine uğrayan kendi insanından ya da Fransa’nın Cezayir’de
uyguladığı sömürge politikalarından dolayı özür dilemesini sayabiliriz.
Sergiyle ilgili Radikal gazetesine verdiği röportajda, özür dilemenin, başarılı bir
sonuç vermemesi durumunda bile, en azından geçmişte işlenen suça meşruluk
kazandırdığını belirten Barkan, “Özürler, mağdurların çektikleri çilelerin
fark edildiğini, dikkate alındığını, acılarının hesaba katıldığını gösteriyor.
Yani bir anlamda, mağdura sen suçlu değilsin, sana yapılan senin suçun
değildi deniyor. Bu da özür dilemenin en önemli kazanımı. Ve elbette özür,
özür dilenen ve özür dileyen arasında yeni bir tür ilişki kurulmasına neden
oluyor” diyor ve ekliyor:
“Kişisel ilişkilerde bile, eğer birisi size kötülük yaptıysa ve özür
dilemediyse, içinizdeki o kötü his devam eder. Ama o kişi yaptığı yanlışın
farkına varır ve özür dilerse, siz ancak o zaman konuşmaya hazır
hissedersiniz kendinizi. İnanın, içinde özür olmayan, evlilikler bile devam
etmez!”
***
Kıbrıs adasının yakın geçmişi, toplumların birbirlerine karşı işledikleri suçlarla
dolu.
Ve her iki toplumun, siyasi bir çözüm üzerinden kurgulayacağı geleceğin,
toplumsal uzlaşıdan illa ki nasibini alması lazım.
Bunun için de birbirimize karşı işlediğimiz insanlık suçlarıyla yüzleşmemiz
lazım.
Barış için toplumsal uzlaşıya, toplumsal uzlaşı içinse toplumsal adalete
ihtiyacımız var.
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında bir adalet duygusu tesis etmek
istiyorsak da, atmamız gereken ilk adım, özür dilemek olmalı.
Politik görüşleri nedeniyle 1930’lu yılların başında Nazi Almanyası’ndan kaçmak
zorunda kalan ve 1970 yılında, Almanya Başbakanı olarak (devletin devamlılığı
gereği) Yahudi Soykırımı nedeniyle Yahudi toplumundan özür dileyen Willy
Brandt’ın, 7 Aralık 1970 tarihli o meşhur fotoğrafına defa defa bakmakta fayda
var.
Başbakan olduktan sonra ilk yurt dışı ziyaretini Polonya’ya gerçekleştiren ve bu
ziyareti sırasında, başkent Varşova’daki ‘Varşova Gettosu Anıtı’ önünde, herkesin
şaşkın bakışları arasında diz çökerek özür dileyen Brandt’ın, hiçbir şekilde
parçası olmadığı bir soykırımın sorumluluğunu, Başbakanı olduğu devlet adına
üstlenmesi ve bu hareketiyle pek çok ülke için bir ‘özür’ geleneği başlatması,
herkes için paha biçilmez bir ders niteliği taşımalı.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum liderlerin, yanlarına Türkiye ve Yunanistan
Cumhurbaşkanlarını alarak, sebep oldukları insanlık suçları için karşılıklı olarak
birbirlerinden özür diledikleri gün, bu adaya çözümün ve barışın geleceği
gündür.