CVAR/SEVERİS Vakfı sosyal medya sayfasında, dünya müzeler haftası çerçevesinde Kıbrıs’ın çokkültürlülüğünü sergilemek üzere bu kez de Kıbrıs’taki Beyaz Ruslar’la (Belaruslar’la) ilgili ufak bir araştırma yazısı yer alıyor.
Bu yazıyı da okurlarımız için özetle Türkçeleştirdik. Yazıda şöyle deniliyor:
*** 1917’deki Ekim devrimi ardınan birkaç bin Beyaz Rus, Kırım’a kaçmışlar, oradan da Yugoslavya, Fransa, Kanada ve başka yerlere gitmişlerdi – bınların pek çoğu Kıbrıs’ı transit olarak geçiş noktası şeklinde kullanacaktı.
*** 500 kadar Beyaz Rus göçmen, 1918 ile 1920 yılları arasında Polemidya kampına yerleştirilmişti – bu dönemde buradaki Britanya askeri birliği ise, başka bir yere yerleştirilmişti.
*** Polemidya mezarlığında 12 Beyaz Rus göçmenin mezarları vardır, bunlar 1921 ile 1922 yıllarında Kıbrıs’ta vefat etmişlerdi ve onların mezarlarına da Kıbrıs’taki Rus toplumu bakıyor.
*** Bu 12 Rus göçmenin listesi mezarlık listesinde vardır ve ayrıca “Last Resting Place” (“Son dinlenme yeri”) web sitesinde de yer alıyor.
*** Bu 12 göçmen arasında iki tane de general vardı ki bunlar General Aleksandr Morgoli idi – kendisi 1920 yılında Kıbrıs’ta vefat etmişti (veya 7 Ocak 1921 tarihinde de vefat etmiş olabilir, Rus göçmenler listesine göre) – diğer askeri yetkili ise Yarbay Mikhael Butçik idi – kendisi Çar’ın yardımcısı idi ve 8 Nisan 1922 tarihinde vefat etmiştir.
*** Kıbrıs’taki Rus Ortodoks Toplumu, son yıllarda 15 bin Euro’dan fazla para toplayarak, bu mezarların bakımını yapmıştır. Bu mezarlardan General Aleksandr Morgoli’ninki, orijinal ve basit şekliyle bırakılmıştır, bu, bilinçli olarak yapılmıştır çünkü tarihi sembolizmini yansıtması istenmiştir.
*** 1920 yılında, 1,546 Beyaz Rus Kıbrıs’a, Mağusa limanından giriş yapmış ve bunlar Birinci Dünya Savaşı’nın eski Karaol Kampı’na yerleştirilmiştir.
*** Bunlardan bir kısmı birkaç ay içerisinde vefat etmişti. Bazıları Sırbistan ve Bulgaristan’a, akrabalarının yanına gitmiş, geriye kalanlar ise Britanya hükümetinin onları göndermek istemesine karşın, Kıbrıs’ta kalmışlardır…
*** Küçük gruplar ise halen Kıbrıs’ta olanları takiben, onlar da Kıbrıs’a gelmiştir. Bunlardan bir kısmı İstanbul yakınlarındaki “Proti” adasından gelmişlerdi – o adaya da Rusya’dan kaçarken gitmişlerdi…
*** Türkiye gelen binlerce göçmene bakmak istememiş, anlaşmalar çerçevesinde onların başka ülkelere gitmelerine yardımcı olmuştur ki buna Kıbrıs da dahildir…
*** Beyaz Ruslar’ın pek çoğu Kıbrıs’ta iş bulmuştur. Bay Şepeleff, Skuriotissa madenlerinin yöneticisi olmuştu… Lana der Parthough’nun dedesi bu gruptaydı, Lana Kıbrıs’ta yaşayan bir yazardır. Kendisi “Masadaki semaver” adlı bir kitap yayınlamış ve gerek kendi ailesi, gerekse Kıbrıs’taki Beyaz Ruslar’ın pek az bilinen öyküsünü anlatmıştır… Tüm bu insanlar adadaki Rus toplumunun parçasıdırlar hala…
*** 20nci yüzyılın başlarında Kıbrıs’a gelen Beyaz Ruslar’ın bazı ender fotoğraflarını CVAR/Severis Vakfı almış ve Araştırma Merkezi’ndeki arşivlerine koymuştur.
(CVAR/SEVERİS Vakfı sosyal medya sayfasından özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
Beyaz Rusya kökenli Kıbrıslı yazar Lana der Parthough: “Margo çiftliğinde Beyaz Ruslar vardı…”
“Beyaz Rusya kökenli Olga Hanım, Doktor Rauf’la evlenmişti…”
Beyaz Rusya kökenli Kıbrıslı yazar Lana der Parthogh, “Masadaki Semaver” başlıklı kitabında, 1920 yılında daha önce bir Yahudi grup tarafından oluşturulmuş Mesarya’daki Margo Çiftliği’nin, bazı Beyaz Ruslar’a ev sahipliği yaptığını yazıyor…
1920’de adaya gelenler arasında pek çok hekim ve tıp alanı çalışanı olduğuna dikkati çeken Lana der Parthogh, bu hekimlerden birisinin de Margo çiftliğinde iş bulduğunu, bazı hekimlerin Mağusa ve Lefkoşa’da kendi kliniklerini açtığını yazıyor.
Lana der Parthogh, Beyaz Rusya kökenlilerin Kıbrıs’tan ayrılmamak ve burada hayatlarını yeniden kurmak için verdikleri mücadeleyi de anlatıyor – kimileri de Kıbrıslılar’la evlenmişler. Kıbrıslıtürk hekim Rauf Bey’le Olga Wirkmeister’in evlendiğini hatırlatıyor, “Evliliklerde dinden çok, kendi sınıfından birisiyle evlenmek daha önemliydi” diye yazıyor. Onu Olga Rauf olarak tanıdık ve Kıbrıs resim tarihine adını öyle yazdık…
Arkeolog ve araştırmacı yazar Tuncer Hüseyin Bağışkan:
“Margo çiftliği 1897 yılında Rus Yahudileri tarafından kurulmuştu…”
Arkeolog arkadaşımız, gazetemiz araştırmacı yazarlarından Tuncer Hüseyin Bağışkan abimiz de, Margo çiftliğinin kalıntılarını ziyaret etmişti geçen yıl, Chicago’dan gelen Chris Krzentz arkadaşımızla birlikte. Kendi sosyal medya sayfasında bu ziyarete ilişkin Tuncer abimiz, şöyle yazmıştı:
“Şikago’dan gelen Chris Krzentz ile “Evvel Zaman içinde Lurucina Panayırı” adıyla tutunan Lurucina panayırını izlemek için 15.9.2017 tarihinde yolla koyuluyoruz. İlkin yolumuzun üzerinde bulunan Kırklar Tekkesi’ni ziyaret ediyoruz. Ancak imamı olmadığından içi ile mezarlarını ziyaret edemiyoruz. İlkin bu alanda M.S V-VI. Yüzyılda yapılan ve yer döşemeleri rengarenk mozaiklerle bezenmiş olan bir erken Hristiyanlık bazilikası vardı. Osmanlıların Kıbrıs’ı ele geçirdikleri 1571 yılında bu bazilika ile adak yeri “Kırklar Tekkesi” adıyla bilinmeye başlanıyor. Yolumuza devamla Yahudilerin kurmuş olduğu Margo çiftliğinin mezarlık alanını ziyaret ediyoruz. Kırılmış olan mezar taşlarının üzerlerindeki Yahudilerin sembolleri olan ‘Yedi kollu şamdan’ ile ‘Yahudi Yıldızı’ adıyla bilinen Mührü Süleyman (Mogab David) sembollerini ilgi ile izliyoruz. Margo çiftliği ilkin 1897 yılında Rusya’dan Kıbrıs’a gelen Rus Yahudileri tarafından kurulmuştu. Ancak bu çiftliğin 1950’li yılların sonu ile 1960 yılında terkedilmesi üzerine gerek çiftlik, gerekse çiftliğin mezarlık alanı yok olma sürecine girmiş oluyordu. Yolumuza devamla Kıbrıslı Sadrazam Kamil Paşa’nın babasının köyü olan harabe durumundaki Piroyi köyünün eski camisi ile okulunu da ziyaret ediyoruz. Kerpiçten yan yana yapılan Köyün camisi ile okulunun, Osmanlı döneminin son yıllarında inşa edildiğini biliyoruz. O yılların eğitim sistemi din temeline dayandığından, cami ile okul ayni çatı altında yan yana inşa edilmişti. Ve bu ziyaretlerden sonra Lurucinaya vardığımızda aracımızı caminin yanına park ediyoruz. Çok eski olan köy caminin yapım tarihi bilinmiyor olmasına karşın, caminin boyunu üçe katlayan minaresinin 1930-1931 yılında Lurucinalı İbrahım Yusuf Musko usta tarafından yapıldığını, inşaatta ise Rum usta Tovlis Karagannas’un gözlemci olarak bulunduğunu biliyoruz. Aracımızı park ettikten sonra bir yandan ‘Evvel Zaman içinde Lurucina Panayırı’nın birbirinden güzel standlarını dolaşırken, bir yandan da çeşitli gösterilerini izleme olanağımız oluyor. Yediğimiz Gleftiko fırın kebabı ise insan selinden geçilmeyen panayırı taçlandırmaya yetiyordu… Bu nedenle Panayırı organize eden başta Luricina Belediye Başkanı Hasan Barbaros’un şahsında tüm Lurucinalıları gönülden kutlarım.”
Margo çiftliğine ait mezarlık ve Chris Krentz. Foto: Tuncer bağışkan
DEVAM EDECEK