Mehmet Yaşın’ın son şiir kitabı “Evden Kaçan Çocuk” 28 Mayıs Salı akşamı Naci Talat Vakfın’da düzenlenecek buluşmada tanıtılacak..
Kitap kısa sürede 2.baskısını yapmasına rağmen henüz okuyamadım. Bekir Azgın’ın, geçen Pazar günkü Havadis yayınlanan makalesinden öğrendim.
Anlayacağınız, bu Kıbrıs kaosu içinde, toplum sorunlarıyla yorulanlar ve siyasetle şu veya bu şekilde ilgilenenler, eşleriyle dahi sohbet edemiyor hale geliyor. Biraz mahcup oldum doğrusu..Eski zevklerim ve alışkanlıklarım bir bir benden kopuyor mu diye düşündüm.. Önlem almam gerekiğine karar verdim.
Mehmet Yaşın’ı hem arkadaş hem de şair, yazar olarak çok beğeniyorum..Hem güçlü zekası hem de oldukça yoğun duygu ve sezgileri vardır. Çok çalışkan ve üretken bir insandır.
Her kitabının ismini seçerken çok titiz davranır. Son kitabının ismi, ülkemizdeki bunaltıcı “hengame” yüzünden burada yaşayan insanların aklından geçen duygu ve çaresizliği çağrıştırdı bana..
Çok zaman önce, bir yazımda belirtmiştim; Kıbrıslıtürkler, günde birkaç kez, Kıbrıs’tan ayrılıp huzura kavuşmanın hayalini kurarlar.
Rum tarafı mali kriz ve borç batağına girmeden, pahalılık ve ekonomik nedenlerle bizim idaremize kızanlar “Rum kesimine kaçacağım” derdi. O seçenek de ortadan kalktı.
1975’te kurduğumuz devlet ve sistem yıldan yıla geriye gitmiş ve 2013 yılında tamamen çökmüştür. Esas kabahatlılar, ülke yönetmeyi çıkar sağlama aracı gören ve Türkiye’nin emrine girenlerdedir.
Bu düzeni değiştirmek için pek çok kişi ve hareketler uğraş verdi. Ancak değil düzeltmek daha kötüye gitmesine engel olunamadı.
5-6 yıl önce bir grup aydınla kurduğumuz “Katarsis” grubu olarak ülkenin yeni bir seçim yasası ve siyasi partiler yasasına gereksinimi olduğunu düşündük ve taslaklar hazırladık. Siyasi partileri, kamuoyunu, Meclis başkanını bilgilendirdik..Son zamanlarda, tüm partiler aynı düşünceye gelmiş gibi göründü ama son haftaki gelişmeler nedeniyle bu yasalar değişip yasalaşmadan genel seçimlere gidilecek..Bundan daha büyük bir talihsizlik olamaz..
Çıksın birisi ve desin ki, biz bu adada şu bu bozukluğu giderdik, ülkeyi AB normlarına çektik, sivilleştirdik, demokratik toplum yarattık, yozlaşan ve kültürel valığımızı yok eden sosyal yapıyı orijinal hale getirmeye çalıştık..Kimliğimizi, yönetme irademizi koruduk....O zaman “pardon” derim..
Lefkoşa belediyesinde çıkan ve yaşamımızdan bir yıl koparan eziyetten ve son günlerde ortaya çıkan erken seçim kavgalarından sonra, insanlarımızın böyle bir ortamda yaşamasına üzülmemek elde değil..
İnsan organizmasının hastalıkları yenmek için doğal bağışıklık sistemi vardır. Kıbrıs ortamının yarattığı ruhsal bedbinlikten çıkabilmenin yolları ise idaresi, kültürü, çevresi düzgün ve güzel olan, huzurlu bir yerde yaşamayı hayal etmesidir.
İtalya’da, 1999’dan beri “Cittaslow”(sakin şehir) diye bir hareket kurulmuş ve bütün dünyaya yayılmış. Her yıl değişik ülkelerden bazı şehir veya kasabalar bu listeye alınıp ilan ediliyor. İlk sakin şehir İtalya’nın Toscana eyaletinin Chianti şehri olmuş. 150 farklı ülkenin üye olduğu bu organizasyon, sakin şehir seçerken 70 kriteri gözönüne alırmış. Altyapının yeterliliği, temizlik, sakinlik, kültürel özgünlük, doğal yaşama ve çevreye duyarlı olmak, orda yaşayan toplumun paylaşımcı ve saygılı olması, tarihsel kimlik taşması.
1989 da “fast food” alışkanlıklarına karşı “Slow food” ismiyle başlayan hareket hızlı tüketilen yemek alışkanlıklarına karşı koyduğu tepkiyi yaşamları hızlı şekilde tüketen şehirlere alternatif “sakin şehirler” alternatifi yaratıyor.
Yaşamı, kaliteli çevrelerde, hızlı tüketmeden sindire sindire güzellikler içinde yaşanabilecek yerler seçiliyor ve açıklanıyor. İnternette dünyanın değişik yerlerinde Cittaslow seçilen şehir ve kasaba, köyleri görebilirsiniz.
Türkiye’de ilk Cittaslow şehirler listesine Seferihisar girmiş..Bu yılki seçimlerde, Halfeti, Türkiye’nin 9. sakin şehiri olarak seçilmiş..
Buyurun kaçmaya veya hayal etmeye.......