Zaman içinde Kıbrıs’tan kaçışın dünyadan kaçış anlamına geldiği anlaşıldı ama korunaklı bir yaşam sürdüren Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu bundan pek rahatsız olmadı.
İlk bakışta dünyanın dışında kalmak işlerine geliyordu.
Kendilerine ait olmayan malın mülkün sahibiydiler ve dünyanın dışında olmak, hukukun önlerine çıkmasını engelliyordu.
Fakat Kıbrıs’tan kaçışın ve askerlerin çizdiği sınırlarla belirlenen ama hiç kimse tarafından bilinmeyen bir coğrafya parçasına sığınmanın Kıbrıslı Türklerin özne olarak varlığını tehdit edeceği hesaba katılmamıştı.
Bu durum, ilk defa 21. yüzyılın başında ciddi rahatsızlıklar yaratmaya başladı.
Bu yüzden, Kıbrıs’tan kaçışın yerine Kıbrıs’a kaçış eğilimi aldı.
“Yes be Annem de, dünyaya bağlan” sloganıyla harekete geçen kitleler, içinde yaşadıkları coğrafya parçasının dışına taşarak Avrupa Birliği ile bütünleşmeye yöneldiler.
Fakat bu sefer de Kıbrıs Cumhuriyeti devletini yöneten elitlerin dışlamasıyla karşı karşıya kaldılar.
Kıbrıs devletini bir kale gibi koruma altına alan Kıbrıslı Rum elitler, Kıbrıslı Türklerin kaleyi sızmasını engellediler.
Engellediler, çünkü onlar da uzun yıllar Kıbrıs’tan kaçmaya çabalamış, Yunanistan’ın parçası olmak için uğraşmış ve her şey ters gittikten sonra Kıbrıs devletine sığınmışlardı.
Kısacası, toplumlardan biri devlete, diğeri de coğrafyanın bir parçasına sığındı.
Yüzyıllara yayılan ortak yaşamlarında farklı farklı kaçış yollarından ilerleyerek “Kıbrıs dışı” mavi-beyaz veya kırmızı-beyaz bir dünyada yaşamayı hayal etmişler ve büyük hayal kırklıklarına uğradıktan sonra, yaralı ruhları ve bedenleriyle biri coğrafyaya, öteki de devlete kapak attı.
Ne var ki, ne devlete kapak atan Kıbrıslı Rumlar, ne de ayrı bir coğrafya parçasına kapanan Kıbrıslı Türkler huzura erdiler.
Huzura ermedikleri gibi, tam bir belirsizlik içinde yaşamaya mahkum oldular.
Daha da vahimi, birbirine karşıt olmak, kendi varlıklarını tehdit etme noktasına geldi.
Kıbrıslı Rumların sıkı sıkı koruduğu devletin etrafı tetiği çekmeye hazır askerlerle çevrilidir.
Kıbrıslı Türklerin sığındığı coğrafya ise, her gün biraz daha az Kıbrıs’tır ve süratle ellerinden kaymaktadır.