Edinburg’tan “Ludens Ensemble” tiyatro grubu, iki topluma çağrıda bulunarak dostluk ve dayanışma hikayelerini anlatmalarını istedi…
“Baf, 2017 Avrupa Kültür Başkenti” tarafından finanse edilecek olan ilginç bir tiyatro projesi, iki toplumdan dostluk ve dayanışma hikayelerini bir araya getirerek bunları Ekim ayında sahneye koymayı hedefliyor.
Edinburg’tan “Ludens Ensemble” tiyatro grubu, üç dilde yaptığı çağrıda, iki toplumdan dostluk ve dayanışma hikayelerini paylaşmalarını istedi.
Grubun çağrısında şöyle denildi:
“Yasak Hikâyeler - Hikâyenizi paylaşmak için açık çağrı:
Ludens Ensemble tiyatro grubu, Yasak Hikâyeler adı altında bir tiyatro oyunu geliştirebilmek amacıyla, Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Rum ve Türk toplumlarının ayrılmasına ilişkin kişisel hikâyeleri toplamaya yönelik açık bir çağrıda bulunuyor.
Yasak Hikâyeler ‘Ludens Ensemble’ tiyatro grubunun ortaya
çıkardığı ve ‘Baf, 2017 Avrupa Kültür Başkenti’ tarafından finanse edilen, iktidar/güç ve kolektif bellek kavramlarından yola çıkılarak hazırlanan üçlemenin, üçüncü ayağını teşkil etmektedir.
Ludens Ensemble, her iki toplum üyelerinin tanıklıklarını ve kişisel anlatılarını bir araya getirerek, ayrılık/bölünme öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlara dair bir sahne performansı gerçekleştirmeyi amaçlıyor.
Ludens’e göre:
“Ayrılık/bölünme her iki toplumda da derin izler bırakmış bir travma yarattı.
Yasak Hikâyeler zaman içerisinde Kıbrıs’taki ‘yaşamın’ ortak anlatısına dönüşebilecek bir köprü vazifesi görecek bir platform yaratmayı ve her iki toplumun da adanın tarihçesinin birer parçası olduğunu göstermeyi amaçlıyor.
Bu nedenle aradığımızın, daha çok dayanışma ve dostluk hikâyelerini barındıran anlatılar olduğunu söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, paylaşmak istediğinizi düşündüğünüz her türlü hikayeye veya deneyime de açık olduğumuzu belirtmeliyiz.
Bize anlatacağınız hikâyeler, kendi deneyimlerinizden
veya doğrudan o olayı yaşamış olanlardan işitmiş olabileceğiniz anlatılardan kaynaklanıyor olabilir.
Ayrıca her iki toplum üyelerinden de bizlere yerel masallar ve şarkılar göndermelerini rica ediyoruz. Amacımız ayrılığı/bölünmeyi yaşamış insanların bir araya getirdiğimiz tanıklıklarını ve anlatılarını sahneye taşımak.
Bu nedenle proje, gerçek insanların öykülerini içeren söyleşilerin, her iki toplumun halk hikâyeleri ve şarkılarıyla anlatımcı tiyatronun estetiği üzerinden harmanlandığı bir yaklaşımı benimsiyor.
Dört aktör farklı karakterlere yaşam verirken, bir yandan da hikâyeleri anlatacak ve şarkıları yorumlayacak. Bu aktörlerin performansları, anime edilmiş malzemeve belgesel videolarının, video haritalama projeksiyonlarının kullanılmasıyla desteklenecek. Ayrıca kuklacılık, maskeler ve gölge oyunu gibi unsurlardan da yararlanmayı düşünüyoruz.
Yasak Hikâyeler Ekim 2017’de Baf’ta sahnelenecek.
Savaşın sonuçlarından birisi de, aileler ve arkadaşlar arasında uzun yıllar sürmüş olan iyi ilişkilerin aniden kesintiye uğramasıydı.
Kırk iki yıl sonra bile, savaşın korkunçluğuna dair hikâyeler ve yaşanan şiddet dolu bölünme, savaşı yaşayanlarda silinmez bir biçimde içten içe varlığını sürdürüyor. Baf, bu tür öykülerle yakından bağlantılı bir yer; en büyük Kıbrıslıtürk topluluğu Muttalo'da ve Baf bölgesinin kırsal kesimlerinde yaşıyordu.
Onlar da, tıpkı şimdilerde Mutallo’da yaşayan, adanın işgal altındaki topraklarının Kıbrıslırum sakinleri gibi, köklerinden koparılmış bir durumdalar.
Anlatmak istediğiniz hikâyeleri basılı, video veya ses formatında, aşağıdaki bağlantıda yer alan talimatları izleyerek bize ulaştırabilirsiniz.
www.ludensensemble.co.uk
Ludens Ensemble, ilave görüşmeler yapmak ve tanıklıklarınızı kayıt altına almak için, 5-19 Nisan 2017 tarihleri arasında Baf'ta hazır bulunacaktır.
Eğer sizinle mülakat yapılmasını istiyorsanız ya da kafanıza takılan herhangi bir soru varsa, lütfen e-posta aracılığıyla bizimle iletişime geçiniz:
info@ludensensemble.co.uk
Ludens Ensemble, Avrupa Kültür Başkenti, Baf 2017 etkinlikleri kapsamında 'İktidar/Güç ve Kolektif Bellek' projesini geliştirip ortaya çıkaran, Edinburg merkezli bir tiyatro grubudur.”
BASINDAN GÜNCEL
Ermenistan’la Türkiye arasında fotoğraflarıyla köprü kurmaya çalışan Umut Vedat, iki ülkenin insanlarına seslenen işlerini ve Tiflis’teki çalışmalarını anlattı…
“Tanıyarak, tanışarak kurulan empati…”
Varduhi Balyan
Ermenistan’la Türkiye arasında fotoğraflarıyla köprü kurmaya çalışan Umut Vedat, iki ülkenin insanlarına seslenen işlerini ve Tiflis’teki çalışmalarını anlattı.
Kasım ayında Hrant Dink Vakfı’nın sağladığı Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu’ndan yararlanarak Ermenistan’a giden fotoğrafçı Umut Vedat, iki ülkenin halkları arasında sanatıyla köprü kurmayı hedefliyor. Ermenistan’ı, Türkiye’yi ve Gürcistan’ı gezerek gördüklerini belgeleyen Vedat, bu ülkelerde sergiler açtı. Yaptığı dans filmlerini ve video sanatını kendine özgü ifade biçimleri olarak gören sanatçı, belgesel, fotoğraf ve film çalışmalarını sosyal sorumluluk duygusuyla sürdürüyor. Daha önce fotoğrafçı olarak özel şirketler için çalışan Vedat, sosyal sorumluluk projelerinin kendisini mutlu ettiğini, empati kurmasına yardımcı olduğunu söylüyor: “Topluma karşı sorumluluklarımı yerine getirirken daha iyi işler yaptığımı fark ettim. Bu beni motive eden, ruhumu geliştiren, empati kurmamı sağlayan bir şey.”
Şırnak’tan Tiflis’e uzanan belgeseller
Birkaç aydır yaşamını Tiflis’te sürdüren Vedat, son dönemdeki projelerini şöyle anlatıyor: “2016’da ‘Kara Atlas’ adlı uzun metrajlı belgeselimi yaptım. Şırnak’tan Manisa’ya, Zonguldak’tan Bursa’ya kadar Türkiye’nin farklı yerlerindeki kömürlü termik santrallere odaklanan belgeseli, yaklaşık iki yıl yerellerdeki direnişlere tanık olarak, köylerde yaşayarak çektim. ‘Kara Atlas’, geçen sene İstanbul Film Festivali’nde ilk kez gösterildi. O sırada film henüz tamamlanmamıştı ama aslen bir örgütlenme materyali oluşturma amacıyla yaptığımız için, gösterdik. Bugünlerdeyse Tiflis’e ve şehirdeki değişimlere dair bir belgesel üzerine çalışıyoruz. 1800’lerde Tiflis’in nüfusunun yüzde 70’i Ermeni, yüzde 30’u ise Gürcü ve diğer azınlık gruplarından oluşurken, bugün şehirdeki Ermenilerin nüfusa oranı yüzde beşin altında. Bu, kimsenin konuşmadığı bir konu. Buradaki asimilasyon Türkiye kadar yoğun değil; süreç başka şekilde yürüyor. Filmin konusunu sadece bu durum oluşturmuyor ama Tiflis’in kuruluşu üzerinden Ermeni kültürüyle ilgili konular işleniyor filmde.”
‘Boşluğu, Ermenistan’da yaşamakla doldurdum’
Tarihsel bilgiye sahip olmanın yanı sıra empati kurmanın da önemine inanan Vedat, empatinin ancak birbirini tanımakla mümkün olacağını düşünüyor. Onu Ermenistan’a götüren de bu düşünce olmuş: “Soykırım tarihinin, benim bildiklerimden, öğrendiklerimden çok farklı olduğunu, sorgulamalar içinde olduğum üniversite yıllarında fark ettim. Bu, hakkında bilgi sahibi olsanız da, duygusal olarak empati kurmakta zorlandığınız bir konu. 2011’de Türkiye ve Ermenistan’dan gazetecilerin bir araya gelerek otobüsle iki ülkeyi gezdikleri Türkiye-Ermenistan otobüs turu projesine katılmıştım. Ermenistan’daki Ermeni halkıyla yakınlaşmam gerektiğini düşünüyordum. Türkiye’de Ermeni arkadaşlarım olsa da, okul yıllarında onlarla birlikte İstiklal Marşı söyleyerek büyümüştüm. O gezide çok güzel insanlarla tanıştım ve sonra, içimdeki boşluğu doldurabilmek için Ermenistan’a gidip bir süre orada yaşamam gerektiğini anladım.”
Çevresinden gelen, bunun gereksiz olduğu yönündeki yorumlara rağmen, birkaç ay Ermenistan’da yaşamış Vedat. Orada insanların hikâyelerini dinlemeye, insanlarla nasıl iletişim kurabileceği üzerine düşünmeye başlamış. Türkiye’deki durumu anlatabilmek için, tarih kitaplarının ötesine geçen bilgilere ihtiyaç duyulduğu inancıyla, oradaki ajanslara haberler yapmış.
Türkiye’nin doğusunu gezerek, Ermenilerden kalan mirası belgeleyen ve bu çalışmanın ürünleriyle Depo’da ‘Who am I?’ (Ben Kimim?) adlı bir sergi açan fotoğrafçı, sergiyle, öncelikle kendi yakın çevresinin fikirlerini değiştirmeye çalıştığını anlatıyor: “Yıkılmış ya da ahır olarak kullanılan kiliselerin fotoğraflarını kullandığım o serginin amacı, Batı Ermenistan’ı yani Türkiye’nin doğusunu göstermekti. Fotoğraflarımı görenler arasında, ‘Evet, bunların olduğunu biliyorduk ama bu kadarını da bilmiyorduk’ diyen birçok insan oldu.”
Bu sergiyi Ermenistan halkı ve Tiflis’in Ermeni toplumuyla da buluşturan Vedat, oralarda aldığı tepkileri ve yorumları şöyle özetliyor: “Aynı sergiyi Kasım 2016’da Yerevan’da da açtım. Orada, fotoğrafları görünce bana sarılıp ağlayan ziyaretçiler oldu. Bazıları da, ‘Birileri buraya gelip, bir proje yapıp gidiyor. Onları bir daha göremiyoruz ama sen hep geliyorsun. Belli ki sen bunu gerçekten yapmak istiyorsun’ diyordu. Bunlar, doğru yolda olduğumu gösteriyor.”
Ardından Tiflis’e yerleşmeye karar veren sanatçı, Tiflis’te yaşayan Ermenilerle bağ kurabilmek için aynı sergiyi bu şehirde de açmak istemiş. Çünkü kendisini, artık aynı şehirde yaşayacağı insanlara en iyi fotoğraflar, görseller aracılığıyla tanıtabileceğini düşünmüş. ‘Ben Kimim?’ sergisi, 19 Ocak 2017’de, Tiflis’teki Surp Eçmiadzin Kilisesi’nde Hrant Dink için yapılan anma töreninin ardından açılmış.
Vedat, Tiflis’te arkadaşlarıyla farklı projeler de yapıyor: “Arkadaşım Arsen Kharatyan, Tiflis’te ‘Aliq Media’ adlı bir haber ajansı kurdu. Ajansın prodüksiyon ekiplerinin eğitimine yardımcı oluyorum, ajans bünyesinde bir belgesel departmanı oluşturmaya çalışıyorum. ‘Aliq Media’, bağımsız fonlardan yararlanarak haber yapabilmeyi amaçlıyor, çünkü devlet destekli çoğu ajans bazı şeyleri yazmaktan kaçınıyor.”
En büyük engel ego
Ermenistan ve Türkiye’deki sivil topum kuruluşlarıyla işbirliği yapan Vedat, komşu ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yolunda gelinen nokta ve bunun önündeki engeller hakkındaki fikirlerini şu sözlerle aktarıyor: “Ermenistan’dan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Türkiye’ye geldiğinde bu konu üzerine konuşuyoruz. Son dönemde birçok proje yapılamaz hale geldi. Türkiye’nin egosu, en büyük engeli oluşturuyor. Çözmeniz gereken kilit kendi üzerinizde; ‘Ben biliyorum’ iddiasını bir kenara bırakmak gerek. Farklı kitlelere ulaşmak için projeler yapılmalı. Agos bu anlamda güzel bir örnek. Normalleşme sürecinde değişim ve kırılma yaşanmak üzereydi ama son birkaç yılda başa dönüldü. Şu an geldiğimiz noktada iyice içimize kapandık.”
(AGOS - Varduhi Balyan – 24.2.2017)