Mevsimler karıştı, güneşli bir yağmur, serin bir sıcak, bulutlu bir mayıs iç içe geçti; ağaçların meyveleri şaştı, erkenci çiçekler döküldü, toprak sağanakla çatladı, yalancı baharlar yeşerdi.
Bir ‘vekil’ kürsüye çıktı, imamları okula gönderdi; ibadetle siyaset karıştı, dinle devlet...
Ömrünce güce tapan itaat düşkünleri, kendi içinde karıştı…
İçimiz dışımıza karıştı, dışımız içimize…
Güç zehirlenmesi karşısında midemiz karıştı!
Kusmamız gerekirken içmemizi istiyorlar şimdi kana kana…
Üst üste, alt alta listeler karıştı yandaşlıkta…
Üçlü kararnamelerde imzalar karıştı; ıslak, kuru, çiğ, sığ…
***
Ölümle yaşam birbirine karıştı iyice, ölüm sıradanlaştı; trafikte bir sabah, bir akşamüzeri inşaatta, bir gece yarısı uyuşturucu tuzağında…
Tıpkı zamansız yağmurlar gibi…
“Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil” demişti Orhan Veli…
Yanılmış…
Bir kanser hastası ilaç yalvarıyor sosyal medyada, bir başkası tetanos iğnesi…
Yirmi birinci yüzyılın parçalı bir adasında köhnelikle yozluk, bataklıkla çirkef karıştı.
***
Yurtla yurtsuzluk karıştı birbirine, yaygarayla fikir, emekle sömürü…
Hele “siyaset” nasıl da karıştı öyle!
Bilgisi, kapasitesi, aklı olmayanlar, para dağıtıyor köy, kent, köşe, bucak!
“Ne dağıtacaktı ya” diyor bir dostum…
“Neyi var başka…”
***
Öğrenciyle işçi karıştı, turistle yurttaş…
“Birini vatandaş yapmadan önce yeterli araştırmalar yapılıyor mu?” diye soruyor bir sendikacı…
“Burada vatandaş olana belli bir süre oy kullanma hakkı verilmemeli. Azınlığa düşüyoruz. Kriminal suçlar, uyuşturucu yaygınlaştı. Trafik kazaları arttı. 60-70 bin Kıbrıslı varken… Hiçbir ülkede taşıma nüfus mevcut nüfusu geçmez” gibi sözler…
Sözün sahibi milliyetçi diye anımsıyorum.
İyice karıştı sağla sol…
İyilikle kötülük karıştı, sahtelikle yüzsüzlük…
***
Çadırla sınıf karıştı, mescitle saray, hacıyla bakan, yolla yolsuzluk, sınırla barikat…
Yalanla gerçek karıştıkça karıştı…
Erdoğan Kıbrıs’ta giderek geriliyor
“Niye?”
TC Dışişleri Kıbrıs masası ya da AKP içerisinde bu tek kelimelik soruya zaman ayıracak bir siyasetçi, danışman, vekil var mı?
Erdoğan, Kıbrıs’ta sürekli geriliyor.
Kaybediyor…
Kıbrıs sandıkları Erdoğan’a giderek daha az destek veriyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan 141 sandıkta Erdoğan yüzde 41’de kaldı.
Hem de seçime katılım oranı yıllar içinde yüzde 12’den yüzde 59’a yükselirken…
2014’te Erdoğan’a yüzde 54.8 destek vardı.
2018’de yüzde 48’e geriledi.
2023’te yüzde 41…
Tatar’ı zorla başkan yaptırdığı için olabilir mi?
Ertuğruloğlu’nu şantajla bakan yaptığı, üçlü hükümeti adeta tekme tokat kurdurduğu, UBP Kurultayı’na bile müdahale ettiği için olabilir mi?
Yurttaşlık baskısıyla nüfus değiştirdiği, Külliye dayattığı, özgürlükleri daralttığı için olabilir mi?
Kıbrıs müzakere masasını dağıttığı, örtülü ilhakla uluslararası toplumu karşısına aldığı, yeni siyaset masalıyla ada toplumunu yalnızlaştırdığı için olabilir mi?
Kıbrıslı Türk gazetecileri, aydınları, barışseverleri sınır dışı ettiği ve buradaki muhalefete sırtını döndüğü için olabilir mi?
“Niye”
Erdoğan, Kıbrıs’ta sürekli kaybediyor ve birilerinin bu soruyu yüksek sesle dile getirmesi gerekiyor.
Bir yanıtı olmalı!
Eğitimde o rakamlar
Eğitimde onca kavga, tartışma, iyi niyet ve katılımcılıktan uzak yönetim anlayışı, çocukları sokaklarda bırakan sorumsuzluk ve öğretmeni düşmanlaştıran dil dışında gündeme düşen veriler önemliydi.
Enternasyonal rakamlar ile kendimizi kıyaslamalıyız.
Okullarımızda “yıllık öğretim süresi” Uluslararası Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ayrıca Avrupa Birliği ortalamasının çok gerisinde kalıyor.
Eğitim bütçesinden altyapısına, insan kaynağından yönetim anlayışına kadar elbette bunun pek çok sebebi var.
Yine de rakamları görmezden gelemeyiz.
Somutta konuşmalıyız.
İlkokullarda;
- OECD ortalamasında yıllık öğretim süresi 799 saat…
- AB ortalaması yıllık 775 saat…
- Kıbrıs’ın kuzeyinde yıllık öğretim süresi 692 saat…
Orta eğitimde;
- OECD ortalamasında yıllık öğretim süresi 915 saat…
- AB ortalaması yıllık 895 saat…
- Kıbrıs’ın kuzeyinde yıllık öğretim süresi 760 saat…
Eğitim bütçesine ayrılan pay…
Yine eğitim bütçesinin kendi içerisinde dağılımı da önemli…
Çok gerideyiz…
Cezaevi tablosu
Bir dönem cezaevinde mahkum profili çoğunlukla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşurdu.
Kıbrıslı mahkumlar genelde ‘uyuşturucu’dan içeriye girerdi.
En son rakamları okudum dün…
785 mahkumun 301’i Türkiye ve Kıbrıs dışındaki ülke yurttaşı…
Hani “resmi” tabirle “yabancı.”
201’i TC, 187’si KKTC vatandaşı…
96’sı da hem KKTC hem TC…
Suçun dili, dini, ırkı olmaz belki…
İyi insanlar var dünyada…
Bir de kötü…
Şu olur ama…
Bir ülkenin “nüfus siyaseti” olur…
Yurttaşlık kriterleri olur ciddi ciddiye…
Bunun için de öyle “yakın ülke, uzak ülke” ayrılmaz…
Kıbrıs doğallığını, sakinliğini, huzurunu özlüyor en fazla...