Kime Eğitim Verilmeli?

Salih Sarpten

Başbakanlık Uyuşturucu İle Mücadele Komisyonu tarafından gerçekleştirilen “KKTC’de İlkokul Öğrencileri Arasında Psikoaktif Maddelerin Kullanım Yaygınlıkları ve Risk Faktörleri” araştırmasının sonuçları açıklandı… Araştırma bulguları ülkemizdeki sigar, içki, uyuşturucu ve diğer psikoaktif maddelerin kullanımın ilkokul çağına kadar indiğini gösteriyor… Gerek bu bulguların ortaya koyduğu hassasiyet, gerekse toplumuzda uyuşturucu vakalarının sıklığının artması, genç ve ergenlerde ölümlere sebebiyet vermesi, konuyla daha da yakından ilgilenilmesine neden oldu…

Bu olgular paralelinde Milli Eğitim Bakanı Sayın Kemal Dürüst, uyuşturucu ile mücadele kapsamında hazırlanan öğretim programın eğitim sistemine entegre edileceğini ifade etti. Bu konudaki çalışmalar hakkında her fırsatta kamuoyu ile bilgi paylaşmakta, uyuşturucu ile mücadelede en önemli unsur olan eğitimin üzerine düşeni yapacağının kararlığını dile getirmektedir. Bunlar önemli gelişmelerdir ancak dikkatlerden kaçan hayati bir nokta var… Bu noktayı daha iyi anlamak adına öncelikle araştırma bulgularına bir göz atalım. İşte o bulgular:

Ülkemiz ilkokullarında okuyan 10, 11 ve 12 yaş grubundaki 2338 çocuğun;

• %14.2’si kahvaltı yapmıyor…
Bu bulgu ilk anda oldukça fazla sayıda çocuğumuzun sabahleyin düzenli beslenmeden okula gittiğini gösteriyor. Ancak esası şu; 2338 çocuğun %14.2’si yani 332 çocukla anne-babası ilgilenmiyor demektir.

• % 5.9’unun anne-babası ‘hiçbir zaman’ okul durumu ile ilgilenmiyor…
Yani 138 çocuk, anne-babasının okul durumu ile hiç ilgilenmediğini ifade ediyor.

• % 2.1’i her zaman kötü davranıyor, %10.7’si bazen kötü davranıyor…
Yani tam 300 çocuk, anne-babasının kendisine kötü davrandığını söylüyor.

• % 5.1’i ebeveyn tarafından fiziksel şiddet görüyor…
Araştırmaya katılanlar arasında bulunan 112 çocuk, anne-baba veya kardeşi tarafından fiziksel şiddet gördüğünü ifade ediyor.

• % 6.5’i üzüldüğünde, ağladığında kimse ilgilenmiyor…
İçinizi burkacak bir bulgu daha… Araştırmaya katılan çocukların tam 152’si evde herhangi bir şeye üzüldüklerinde, canları sıkıldığında veya ağladıklarında onlarla kimsenin ilgilenmediğini söylüyor. Bir başka ifadeyle evdeki ebeveynler bu çocuklarla hiçbir şekilde ilgilenmiyor…

• %10.9 sigara içti… % 2.9’u sigarayı evde denedi…
Araştırmaya katılan çocukların 255’i en az 1 kez sigara içtiğini, daha da önemlisi en yoğun bir biçimde bunu evde denediğini söyledi.

• % 14.7’si alkol içti…% 26.2’si alkolü evde denedi…
Araştırmaya katılan çocukların 344’ü alkol aldığını ve çok büyük bir oranda bunu evde yaptığını söylüyor.

• % 28.9’una alkol veya sigara aile birey (anne-baba-kardeş) tarafından verildi…
Ve belki de en acı bulgu… Alkol ve sigara içen çocukların çok büyük bir oranı, bunların anne, baba veya kardeş tarafından kendilerine verildiğini söyledi…

• Ve ne yazık ki araştırmaya katılan 10, 11 ve 12 yaş grubundaki çocuklarımızın % 1.2’sinin yani 27 çocuğumuz uyuşturucu madde kullandığı bulgusuna ulaşıldı…

Hiç kuşku yok ki içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımının önüne geçmek için eğitim en önemli araç… Şimdi gelelim esas soruya… Peki, ama kimi eğitmeli? Çocuğu mu? Yoksa anne-babayı mı?

Çocuklarımız toplumsal yaşama aktif katılım becerisi kazanması, olumsuz sonuç doğuracak her türlü sorun için “hayır” diyebilme yetisi kazanması, kendisini sağlıksız bir yaşama sürükleyecek olası riskleri fark etmesi ve bunlarla nasıl baş edebileceğini öğrenmesi önemlidir ve çocuklarımıza kazandırılmalıdır. Ancak konu 10, 11 ve 12 yaşındaki çocuklar olunca, esas sorumluluğun anne-baba veya ebeveynlerde olduğu da aşikardır…

Kanımca çocuklardan çok anne-babanın eğitime ihtiyacı var. Aile içi iletişimin sıfıra yaklaştığı aile ortamlarını, daha da kötüsü yukarıdaki araştırma bulgularına yansıyan olumsuz anne-baba tutumlarını düzeltemediğimiz sürece çocuklarımız her türlü bağımlılığa dahil olma tehdidi altındadır.

Belki sizin çocuğunuz içki, sigara veya uyuşturucu bir maddeyle karşılaşmadı ama bir düşünün bakalım teknoloji bağımlısı olabilir mi? İnternetsiz kaldığı zaman sıkıntılı ve sorunlu bir dönemde olduğu oluyor mudur? Veya daha başka bir bağımlılığı var mı? Acaba bütün bunlar çocuğunuzla kaliteli zaman geçiremediğiniz için olabilir mi? Aile içi iletişiminizden memnun musunuz?

Olumsuz anne-baba tutumları çığ gibi büyüyor. Bu tutumlar kimi zaman böylesi bağımlılıklara neden olurken kimi zaman da kendimizce sınav başarısı yakalasın diye kaldıramayacakları yüklerin altına soktuğumuz çocuklarımızda kişilik çatlaması, psikolojik yıkım yaşamalarına neden oluyoruz…

Bu nedenle sadece çocuklarımızı eğitmek yeterli değildir. Anne-babaları da eğitmek, bilinçli bir toplum yaratmak için hayati önem taşımaktadır. Göçmen ailelerin, işçi ailelerin, sınav kazansın diye yarışa giren ailelerin, farklı kültürlerden gelen ailelerin, farklı sosyo-ekonomik yapıda olan ailelerin toplum içindeki yoğunluğu düşünüldüğünde sorunun ne kadar büyük olduğu anlaşılabilir… Bu sorunla mücadele eden çağdaş toplumların yaptığı gibi bir “aile” destek programları hazırlamalı ve tüm ailelere ulaşmayı başarabilmeliyiz. Yoksa yakın bir gelecekte sosyolojik birçok başka sorunla karşı kaşıya kalabiliriz…

Ve sonsöz: Suyun en değerli olduğu an, susadığınız andır… Aile içindeki etkileşim de böyledir. Çocuğunuz sizden ilgi, istek ve sevgi istediği anda onunla ilgilenmeniz en değerli ve önemlisidir. Zamanınız ne kadar az, işiniz ne derece önemli, gerekçeniz ne kadar hayati olursa olsun çocuğunuzla her istediği anda iletişim kurabilmeyi başarmalısınız.

-----------------------------------------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun

 

Disiplin Nedir?

Disiplin, bir eğitim aracı değildir… Korkutma, utandırma, gururunu kırma gibi kavramlarla hiç değildir… Disiplinin iki temel amacı vardır; Birincisi, çocuğa anlaşılır, kesin ve sınırları olan, güvenli bir ortam sunmaktır. Bu ortam çocuğun sağlıklı gelişimi için gereklidir. Diğeri ise, çocuğun kendi kendini yönetme yeteneği yani özdenetim kazanmasıdır. Çocuk denetim altında değilken de öğrendiklerini uygulayabilmeli, kurallara uymayı sürdürebilmelidir.

-----------------------------------------------------------------------------


Biliyor muydunuz?

 

5 Temel Özgürlük

Aile içi iletişimde çocuklar daha etkin bir iletişim kurmak, onların hakkı olan 5 temel özgürlüğü onlara tanımakla başlar. İşte bu özgürlükler:
1. Şimdi ve burada olanı duyma ve görme (algılama) özgürlüğü,
2. Kendi düşündüğünü olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü,
3. Kendi duygularını olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü,
4. Kendi arzularına göre bir şeyi isteme ya da reddetme özgürlüğü,
5. Olmak istediği yönde gelişerek kendi özünü gerçekleştirme özgürlüğü,