Kime sordunuz?

Sami Özuslu

 

İyi ki Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Bakanı Beşir Atalay Kıbrıs’a geldi de öğrendik.
Meğer hakkımızda ‘raporlar’ yazılmış.
Kapı gibi dört adet rapor!..
Kim yazmış?
Hangi yöntemler yazılmış?
Analizleri kimler, nasıl yapmış bilimiyoruz.
Geçen gün Beşir Atalay’ın huzurunda açıklandı, sadece onu biliyoruz.
Neymiş bu raporlar?
**
Birincisi “KKTC’de İşgücü Piyasasının Analizi”...
Birileri oturup Kuzey Kıbrıs’taki çalışma yaşamını kaleme almış.
Peki ama kimlerle çalışılmış?
Hangi çalışana, hangi emek temsilcisine sorulmuş?
Sivil toplumdan, siyasal partilerden nasıl katkılar alınmış?
Hangi akademisyenler görev almış bu çalışmada?
Belli değil...
Bu soruların yanıtı yok, ama orta yerde bir rapor var ve bu raporda bu toplumun geleceğiyle ilgili tespitler ve de hedefler var.
Mesela bakın ne deniliyor raporda:
“KKTC’nin yüksek nitelik ve eğitim düzeyine sahip iş gücünün istihdam edilebileceği tekno-parkların ve bilişim sektörü yatırımlarının gerçekleştirilmesi, hem etkin bir ekonomik yapının oluşmasını sağlayacak, hem de atıl bir insan kaynağı oluşmasını, eksik istihdam olgusunun ortaya çıkmasını ve bunun beyin göçü ile sonuçlanan olumsuz sonuçlarını ortadan kaldıracak.”
Raportörler KKTC’ye ‘tekno-park’ kurma kararı almışlar yani... Bilişim sektörüne yatırım yapılmasına da...
Anladınız mı bizim ekonomi nasıl rayına girecek, işsizlik nasıl önlenecek?
Devamı da var:
“Bu kapsamda Türkiye’nin sanayi ve üretim stratejisinin belirli ölçüde KKTC’yi de içine alacak şekilde genişletilmesi ve özellikle ar-ge çalışmalarının adadaki altyapı eksikliklerinin giderilmesi sonrası belirli ölçüde KKTC insan kaynakları kullanılarak gerçekleştirilmesi birçok açıdan olumlu sonuçlar doğurabilecek.”
İşte püf noktalardan biri...
Raporu yazanlar bakmışlar, “Şu KKTC’den birşey olmaz” demişler ve kestirmeden çözümü bulmuşlar: TC’nin sanayi ve üretim stratejisi KKTC’yi de içine alsın, olsun bitsin!”
Bizim Sanayi Odası da kendi yazdığı raporla başbaşa kalsın tabii!..
**
Beşir Atalay’ın huzurlarında açıklanan ve biizm de kısmen bilgi sahibi olduğumuz raporlardan ve projelerden ikincisi “KKTC Devletinde Fonksiyonel-Kurumsal Gözden Geçirme Projesi” adını taşıyor.
Bakın raporun en başında ne denilmiş:
“KKTC Kamu Yönetimi’nin en temel eksikliği devletin merkezinde politika oluşturacak, öncelikleri belirleyecek, oluşturulan politikaların uygulanmasını koordine edecek, izleyecek ve denetleyecek bir kapasitenin olmayışı.”
Bunu Başbakan İrsen Küçük’ün de bulunduğu bir ortamda söylüyorlar. İrsen Bey’in yerinde olsaydım yerin dibine girer, bir daha da ortaya çıkmazdım.
Zira bu cümle ile anlatılan şu ki, “bizim devler devlet değil, başında da idarecisi yok!”
Bu kadar açık, seçik.
“Siz kamuyu idare edemezsiniz” deniliyor.
Ben bakan ya da bürokrat olsaydım üzerime alınır, gereğini yapardım.
Bizimkiler mutlular oysa!..
**
Bir diğer rapor ise “KKTC Yükseköğretim Stratejisi ve Eylem Planı” adını taşıyor.
Üniversitelerle ilgili analiz yapılmış, hatta 2023’e kadarki hedefler de saptanmış, yazılmış.
İyi de ‘bizimkiler’e, yani bu ülkenin siyasetçisine, sivil toplumuna, akademisyenine, basınına ne kalıyor?
Deniliyor ki “KKTC, 2023 yılında rekabetçi bir yüksek öğrenim ve eğitim turizmi sektörü sayesinde uluslararası öğrenciler ve araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline gelecek ve sektörün yaratacağı ekonomik performansla küresel bir başarı öyküsüne dönüşecek...”
Nasıl yani?
Ve neden 2023’te?
Yoksa TC’nin kuruluşunun 100’üncü yılına denk gelen “100’üncü Yıl Projesi“ni yazanlar mı yazdı bu raporu da?
**
4 numaralı ve sonuncu raporun ismi ise “KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Arasındaki Ticaret Kaymasının Analizi ve Kuzey İçin Politika Önerileri Ortak Projesi”...
Kuzey-Güney kıyası yapılırken özellikle “Bizim taraf aslında daha iyi, ama Güney’in daha iyi olduğu şeklinde bir algı var” noktasına vurgu yapılıyor. Bu amaçla Kuzey’e de AVM’ler falan yapılması salık veriliyor.
**
Raporların içeriğinde kuşkusuz doğrular, acı da olsa bir yığın gerçek de var.
Ancak aslolan şu ki, biz kendi kendimizi yönetme iddiasından vazgeçmekle kalmadık, artık kendi raporlarımızı dahi kendimiz hazırlayamaz hale geldik!
Hatta bunu talep bile etmeyen, hazırlop Ankara’daki bürokratların ya da Lefkoşa’daki Elçilik görevlilerinin yazdıklarına biat eden bir hükümetimiz var.
Ne kadar övünsek azdır!