25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü... FEMA Aktivistleri Fezel Nizam ve Fezile Osum ile kadına yönelik şiddetin boyutunu ve yapılması gerekenleri anlattı
Ödül Aşık Ülker
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü... FEMA Aktivistleri Fezel Nizam ve Fezile Osum, kadına yönelik şiddetin kültür, eğitim düzeyi, ekonomik gelir, bölge, adet, gelenekle alakası olmadığını vurguladı.
Nizam ve Osum, kadına yönelik şiddet konusunda yeterli yasal düzenlemenin olmadığını da belirterek, Doğuş Derya’nın feminist bir milletvekili olarak bu konuda mecliste çok iyi işler çıkardığını ancak tüm partilerin bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini söyledi.
Nizam ve Osum yapılan yasa çalışmaları ve düzenlemeler hakkında da bilgi verdi. Osum,
milletvekillerinin konunun önemini anlaması ve öncelikleri arasına alıp, ona göre davranması gerektiğini söyleyerek, “Meclisteki konuşma dili, tavırlara baktığımız zaman feminist bir kadının o ortamda barınması çok zordur. Doğuş Derya mecliste sürekli bir psikolojik şiddete maruz kalmaktadır” diye konuştu.
Nizam da meclisteki bazı milletvekillerinin beden dillerinin bile yeterince şiddet içerebildiğini söylerken, “Bu da Kıbrıs’ın kuzeyinde kadınların siyaset yapmasının ne kadar zor olduğunu gözler önüne seriyor” dedi.
Nizam: “Tüm kıtalarda kadına yönelik şiddetin oranları aynı”
• Soru: Elimizde kadına yönelik şiddete dair ne gibi araştırmalar ve rakamlar var?
• Osum: 2007 yılında Dr. Ebru Çakıcı ve Dr. Mehmet Çakıcı’nın yaptıkları bir araştırma var. Bu Kıbrıs’ın kuzeyinde farklı bölgelerde 500 kadına yönelik bir anket çalışması ve bu araştırma kadınların %64.4’ünün fiziksel şiddete maruz kaldığını ortaya çıkardı. Psikolojik şiddete uğrayan kadınlar %73.8 oranında. Aslında bu rapora kadar psikolojik şiddet pek bilinmiyordu. Bunun yanında aile tarafından uygulanan cinsel şiddet %6.9 olarak belirlendi, eşler tarafından uygulanan cinsel şiddet de %20 civarındaydı. Bu çok çarpıcı bir sonuç.
• Nizam: Kadına yönelik şiddet konusunda 2007 yılından beri Kuzey Kıbrıs için özel bir rapor hazırlanmadı. Bu yılın Haziran ayında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan bir rapora göre tüm kıtalarda kadına yönelik şiddetin oranları hemen hemen aynı, bu da şiddetin kültür, eğitim düzeyi, ekonomik gelir, bölge, adet, gelenekle alakası olmadığını ortaya koyuyor. Bu da bize kadına yönelik şiddetin bir tahakküm biçimi olduğunu, güç ilişkisine, iktidar olma isteğine bağlı olduğunu gösterir.
• Osum: Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyadaki her üç kadından biri fiziksel şiddete uğruyor. Kadınların %30’u eşleri, partnerleri veya sevgililerinden fiziksel veya cinsel şiddet görüyor. Yani tehlike evimizdedir, yakındadır.
• Nizam: Dünya Sağlık Örgütü şiddetin bir sağlık sorunu olduğunu düşünüyor. Şiddet gören kadının sağlık sorunları yaşaması gündeme geliyor. Depresyon, panik atak, obezite, anksiyete gibi hastalıklar yaşanmaktadır.
Şiddetin çeşitleri...
• Soru: Biraz da terminolojiyi netleştirelim, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddetten kastedilen nedir?
• Nizam: Şiddetin BM tarafından yapılan tanımı, kadının psikolojik, cinsel ve fiziksel vücut bütünlüğünü tehdit edecek veya edebilecek bütün hareketlerdir. Fiziksel şiddet erkeğin kadına güç üzerinden uyguladığı şiddettir. Tekme, tokat, herhangi bir kesici aletle tehdit, silahla tehdit gibi. Psikolojik şiddet ise kadını toplum önünde küçük düşürücü tavırlar, konuşmalar, kadının özgüvenini zayıflatacak hakaretlerin sistematik bir şekilde yapılarak kendi benliği ile barışmasının engellenmesidir.
• Osum: Aşağılamak, isim takmak, kıskanmak, küsmek, baskı altına almak psikolojik şiddettir. Gelirin tamamının erkekte toplanması ve o para ile ne yapılacağına erkeğin karar vermesi, kadına kısıtlı para vermesi veya hiç vermemesi, alınan malın erkek üzerine yapılması da şiddettir ve bunlar ekonomik şiddet olarak nitelenebilir.
Bunun yanında cinsel şiddet de vardır, kadının istemediği cinsel davranışlarda bulunmaya zorlamak, istemediği halde cinsel ilişkiye zorlamak, taciz, sokakta yürürken dik dik bakmak bu kapsamda değerlendirilir. Önemli olan niyet kavramıdır, kadının niyeti olmadan yapmaya zorlandığı her türlü cinsel davranış cinsel şiddettir.
Mobbing...
• Soru: Bu noktada biraz da mobbingden bahseder misiniz? Bu terim bizim yeni yeni dilimize yerleşiyor. Mobbing konusunda Kuzey Kıbrıs’ta durum nedir ve yasal düzenleme var mı?
• Nizam: Mobbing işyerlerinde patronların veya iş arkadaşlarının güç denetimine bağlı olarak kadın üzerine uyguladıkları şiddet türüdür.
• Osum: Mobbing Kıbrıs’ın kuzeyinde çok var ancak bunu bir veriye dayanarak söyleyemiyorum çünkü bu konuda bir veri yok. Biz, bu işin içinde olan insanlar olarak bu konuda çok şey duyuyoruz ama mobbing konusunda yasal eksiklikler ve başvurulacak gerekli kurumların olmaması nedeniyle tıkanmış durumdayız. Mobbingi kapsamlı olarak tanımlayan ve cezalandıran özel bir yasa ve mobbinge mağruz kalan kadınların özel olarak başvuracakları bir merci yok. Buna ilaveten kadınlar çoğu zaman işleri kaybetmemek için mağruz kaldıkları şiddeti dillendiremiyorlar, bu da sanki toplumda hiç mobbing vakası yokmuş algısını yaratıyor.
• Nizam: Kamu sektöründe sendikaların bir yaptırım gücü olabiliyor ancak özel sektörde bu durumla karşı karşıya kalan kadınlar bunu dile getiremiyor çünkü işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
• Soru: Genelde erkekten gelen şiddetten bahsediyoruz ancak mobbing anlamında kadının kadına uyguladığı psikolojik şiddeti de zaman zaman görebiliyoruz...
• Nizam: Şiddet kavramını genelde erkeklerden gelen şiddet olarak nitelendiriyoruz. Çünkü erkekler toplumsal cinsiyet eşitsizliğini avantaj olarak kullanıyorlar, oysa ki bu hareketlerde bulunan kadınlar eril zihniyeti benimseyerek bunu yaparlar.
• Osum: Bu durum erkek egemen sistem, rekabet kültürü ve kapitalizmle çok alakalıdır. En yukarda olma arzusu, bunu normalleştiren, bilinç altında bu yatan kadın maalesef bu tür hareketlerde bulunabiliyor. Şunu da hep belirtiyoruz, bir kadının vajinası var diye feminist duyarlılığı olacak veya eşitlikçi bir insan olacak demek değildir. Bir kadın biyolojik olarak kadın olup, düşünce olarak tamamen erkek olabilir. Ancak ben erkeğin uyguladığı şiddete oranın çok daha düşük olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili yapılan geniş çaplı araştırmalar da erkeklerin kadınlar üzerinde uyguladıkları şiddet oranının kadınların uyguladıklarından kat ve kat daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Yasal düzenlemeler..
• Soru: Kadına yönelik şiddet konusunda mevcut yasal düzenlemeleri, mevcut durumu nasıl buluyorsunuz?
• Nizam: FEMA olarak 2011’de yürüttüğümüz ve sonuca ulaştırdığımız imza kampanyası ile “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin mecliste onaylanmasını sağladık. Bu sözleşme gereği kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili gereken düzenlemelerin yapılması gerekiyordu ancak yasal mevzuatlarımız düzenlenmedi.
• Osum: 1996 yılında da Kadına Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi meclisten geçirilmişti ancak tanınmamış olduğumuz için kabul edilen bu sözleşmelerle ilgili üzerimizde bir yaptırım gücü yok. Tanınmış bir devlet imzaladığı sözleşmenin gereklerini yerine getirmek zorundadır. Gerekli düzenlemeleri yapmazsa, uluslararası örgütlerin denetim ve yaptırım gücü vardır. O dönemin Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi “Kadın Çalışmaları Dairesi”ni kurmuştu ancak kadına yönelik şiddetle ilgili hiçbir çalışma yapılmadı. Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden tamamen uzak olan bir daire oldu.
*************
“Değişim eğitimle mümkün”
• Soru: Son dönemde FEMA kurucularından Doğuş Derya’nın da mecliste milletvekili olarak yer almasıyla kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bazı çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu çalışmalar hakkında da bilgi verir misiniz?
• Osum: İlk defa feminist bir milletvekilimiz var, Doğuş Derya. Doğuş Derya’nın öncülüğünde Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Yasa Tasarısı hazırlandı, önümüzdeki günlerde komiteye gidecek. Bu yasa tasarının içinde ilk etapta taciz ve tecavüz gibi suçların tanımı ve cezaları da yer alıyordu ancak şu anda ceza yasası altında düzenlenmiş olan bu suçlar konusunda bir revizyon yapılmasına karar verildi. Ceza yasası kapsamında olmayan kadına yönelik işkence, psikolojik şiddet, sığınma evi gibi gereklilikler de özel yasada yer alacak. Ceza yasasının revizyonu son aşamadadır. Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Yasa Tasarısı’nda polis, mahkemeler ve hastanelerde konuyla ilgili özel eğitim birimleri kurulması, nüfusu 30 binin üzerinde olan bölgelerde sığınma evi kurulmasının zorunlu hale getirilmesi, telefon hattı kurulması gibi düzenlemeler öngörülüyor. Bunun yanı sıra Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi (TOCED) de kurulacak. TOCED konusundaki çalışma şu anda Çalışma Bakanlığı’ndadır. Bu konuda da Doğuş Derya ayrı bir yasa çalışmasına öncülük ediyor.
• Nizam: Yasada ayrıca Şiddeti Önleme ve Dayanışma Merkezleri’nin de kurulması öngörülüyor. Bu merkezlerde şiddete, sömürüye, istismara maruz kalan kadınlara hukuksal destek verilecek. Ayrıca yasa, okul müfredatlarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda revize edilmesini de öngörüyor çünkü bu konudaki değişim ancak eğitimle mümkün olabilir.
• Osum: Şiddetle ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler vardır. Eğitim de bu konuda önleyici bir tedbirdir ve yeni jenerasyonların daha eşitlikçi büyümeleri açısından çok önemlidir. Yasalardaki düzenlemeler çok iyi ancak meclisten ne zaman geçecekleri ve yürürlüğe gireceklerini bilmiyoruz. Doğuş Derya şu ana kadar çok iyi bir iş çıkardı ancak tüm partilerin bu konuda daha duyarlı olmasını da bekliyoruz.
Osum: “Sol partilerin kadın örgütlerine çok fazla görev düşüyor”
• Soru: Meclisin cinsiyet eşitliği konusundaki duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Osum: Mecliste bir feminist milletvekilimiz var, belki birkaç tane de profeminist milletvekili vardır ancak önemli olan milletvekillerinin bu konunun önemini anlaması ve öncelikleri arasına alıp, ona göre davranmasıdır. Meclisteki konuşma dili, tavırlara baktığımız zaman feminist bir kadının o ortamda barınması çok zordur. Doğuş Derya mecliste sürekli bir psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.
• Nizam: Bir yandan Doğuş Derya’dan beklentiler var, kendisinin inandığı, yapmak istedikleri var. Diğer yandan ise saldırgan tavırlar var. Bence bazı milletvekillerinin beden dilleri bile yeterince şiddet içerebiliyor, bu da Kıbrıs’ın kuzeyinde kadınların siyaset yapmasının ne kadar zor olduğunu gözler önüne seriyor.
• Osum: Meclis, siyasi partilerin ve toplumun yansımasıdır. Dolayısıyla bence eşitlikçi olduğunu iddia eden siyasi partilerin kendini dönüştürmeye başlaması lazım. Sağ partilerin eşitlikçi olma gibi bir iddiaları yok, dolayısıyla onlardan hiçbir beklentimiz yok. Ancak eşitlikçi olduğunu iddia eden sol partilerin özellikle kadın örgütlerine çok fazla görev düşüyor. Çünkü orası eşitlikçi olan kadınların, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanması gereken kadınların örgütlendiği yerdir. Bu örgütlerin işlevini artırıp bu konuda farkındalık çalışmaları yapabilecek, feminist politikayı takip edebilecek, şiddetin nedenlerini araştırabilecek çalışmalar yapmasına ihtiyacımız var.