Ağustos ayından beri makale yazamıyorum..Sinyalini vermiştim. Yabancılaştık dedik, koloni olduk dedik, sosyoloji ve kültür değişti dedik, dinamik güç kalmadı dedik, iki toplum arasındaki çözüm görüşmeleri hiçbir sonuç getirmeyecek dedik, kendi kendisini yönetemeyen toplum olduk dedik, Kıbrıs’ın bölünmesi çoktan kararlaştırıldı dedik, Eğitim, Sağlık ve tüm kurumlar çöktü dedik, seçimlerin bir değişiklik yapamayacağını söyledik, toplumun geneli maaş, mevki, ev ve mal alma sevdasına düştü dedik, hapishaneler doldu, cinayet dahil her tür suç arttı dedik..Kullandığımız para bir günde devalüe edilir dedik, v.s v.s..
********
Bunca umutsuzluk içinde, yöneticilerin de başedemediği sorunlara nasıl çare bulunur diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Örneğin ilk yapılacak işler; nüfusu ciddi bir sayım ile öğrenip, gümrük kapılarından geçenleri sıkı biçimde kontrol etmek lazım..Pasaport ile giriş şart olmuştur. Temiz hal kağıdı olmayan ve Kıbrıs’ta kalacak adres ve kişi kontrolü yapmadan girişi geri çevirip geldiği yere göndermek şart olmuştur. (İngiltere hala bu önlemleri uyguluyor).
Ağır cezalık ve diğer suç işleyenleri bir daha geri gelmemek üzere ülkelerine göndermek lazım. Kayıtsız iş yapanlar, vergi, S.S ödemeyenler yakalansın..Yurttaş değilse gönderilsin.
********
Bugünkü koşullarda normal bir toplummuşuz gibi bilinen işler yapmanın zamanı değil gibi geliyor bana. Acil bir program yapılması, toplumun kimlik değişmesini yaratanlardan, suçlulardan, ahlaksızlardan, ülkeyi temizlemek gerekiyor.
İngilizler adaya geldiğinde öncelikle suçluları ağır şekilde cezalandırmış, dağlardaki eşkıyaları yakalamış, isim yapmış kişi de olsa ama eşini öldürenleri idam etmiştir. Ancak zaman içinde bu şekilde bir “Kanun” (Rule of law) devleti kurabilmiştir.
Eğer bu önlemleri alabilecek kaygılı, endişeli ve toplumu düzeltmek amaç ve vizyonu ile acil program uygulayacak resmi/sivil insanlarımız kalmamışsa veya çaresizse kötünün kötüsü durumuna gelmek hiçtendir..