'Kimse bizi dinlemiyor’

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde Covid-19 hastaları ile ilgilenen doktorlar, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yağmur Aldağ ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Nesil Bayraktar, salgınla mücadele sürecinde yaşadıklarını, görüşlerini paylaştı.

YENİDÜZEN- Özel

Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde Covid-19 hastaları ile ilgilenen doktorlar, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yağmur Aldağ ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Nesil Bayraktar, BRT’ye konuk oldu, salgınla mücadele sürecinde yaşadıklarını, görüşlerini paylaştı, “Bizlere söz hakkı verilmiyor” dedi.

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doktor Nesil Bayraktar, tarama ve PCR testlerinin doğru bölgelerde doğru hedefe yapılması gerektiğini, aksi takdirde testlerin boşa harcandığını vurguladı.

Bayraktar, yapılan testlerin sadece ‘temas’ üzerinden gidildiğini, asıl sayının çok daha farklı olabileceğini ifade etti.

İlaç ve tulum gibi temel ihtiyaçların hala eksik olduğunu söyleyen Bayraktar, bunların neden temin edilemediğini bilmediklerini kaydetti.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Yağmur Aldağ, süreçle ilgili alınan kararlarda öneride bulunamadıklarını ve kendilerine söz hakkı verilmediğini söyledi. Aldağ, pandemi hastanesinde açılacak servisleri haberlerden öğrendiklerini ifade ederken, her gün açıklanan test sayısı ile ilgili de bilgilerinin olmadığını, bu testlerin neye göre yapıldığını bilmediklerini dile getirdi. Aldağ, “Bilim Kurulu kurulacağında, biz dedik ki henüz solunum cihazımız, ilacımız yok, şimdi kurulmasın. Ancak verilen cevap ‘Ya açacağız diye çok da şey değil’ aynen bu. Sonrasında toplandık, toplu bir fotoğraf çekildik. Basın açıklaması yapıldı Bilim Kurulu kuruldu. Sonraki basın açıklamalarında da ‘Bilim Kuruluna danışarak’ diye ifadeler var, hiçbiri bize danışılmadı” şeklinde konuştu.

Dr. Aldağ, sürecin çok daha verimli bir şekilde yönetilmesi gerektiğine değinerek, 30 Nisan’a 10 gün kaldığını hatırlattı.

 

Dr. Yağmur Aldağ: “Pandemi hastanesinde bazı servislerin açılacağını haberlerden öğrendik”

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Yağmur Aldağ, şu şekilde konuştu: “Bizler doktoruz, siyaset bilmeyiz. Amacımız tüm hastaları tedavi etmek, bunun aksi düşünülemez. Kısıtlı imkanlarla, güç bela da olsa… PCR testlerini negatif görmeden hiçbir hastayı evine göndermiyoruz, hastaların takibi ve tedavisi sürecinde hiçbir sorun yok. Ancak normal hastalar pandemi hastanesine gelmeye başlayacak, burada bazı sorunlarımız var. Sürecin başından beri, pandemi hastanesinin merkezde olması gerektiğini savunduk. Nalbantoğlu hastanesi pandemi hastanesi olsun demedik, ancak Nalbantoğlu’nun standartlarında ve merkezde, her bölgeye yakın olan tek hastane Yakın Doğu Hastanesi. Yakın Doğu bir şekilde kamulaştırılabilir miydi, bilmiyorum. Ancak şu süreçte Nalbantoğlu’ndan bazı servislerin açılması konusu çok sıkıntılı. Kolan Hastanesi’ndeki meslektaşlarıma kesinlikle hak veriyorum, çünkü kapasite yeterli değil ve çok yoğunluk var. Toplam yatak kapasitemiz 40 tane, birden bire 200 kişi pozitif çıksa ne yapacağız bilmiyoruz. Süreci 30 Nisan’a kadar uzattık, ancak bu sürede hastaneyi güçlendirmek için ne yapıyoruz, taramayı neye göre yapıyoruz, hangi kurumları neye göre açacağız belli değil. Evde kal çağrısı yapıyoruz ama insanlar evde kalırken, salgınla mücadeleye yönelik ne yapıyoruz, bu çok önemli. Pandemi hastanesinde bazı servisler açılıyor, ne yapalım, nasıl çalışacağız, ne gibi tedbirler alacağız, bunların hiçbiri bize danışılmadı. Hatta haberimiz bile olmadı, haberlerden öğrendik…”

 

“Önerilerimizi anlatıyoruz, dinliyorlar, sonrasında bir görüyoruz ki meğer anlatmamışız, dinlememişler…”

“Biz covid hastaları ile ilgilenen doktorlar olarak, sadece yatan hastalarla ilgileniyoruz. Tamam güzel önlemler alındı, olumlu kararları göz ardı edemeyiz. Ancak salgınla mücadele eden doktorlar olarak, kimlere test yapılacağı konusunda hiçbir söz hakkımız yok. Türkiye’de kullanılan bir ilacı istedik, ancak neden alamıyoruz bir açıklama yok. Sitem ettiğimiz noktalar var çünkü kaale alınmadığımızı gördükçe motivasyonumuz düşüyor. Önerilerimizi anlatıyoruz, dinliyorlar, sonrasında bir görüyoruz ki meğer anlatmamışız, dinlememişler. Bu süreçte bir karar alınmadan önce bize danışılması gerekirken, hiç söz hakkımız yok.

 

“Hidroksi klorokin ilacına ihtiyacımız var”

“Cumhurbaşkanının yardımıyla güneyden getirilen ilaç klorokin, ancak bizim ihtiyacımız olan ilaç hidroksi klorokindir. Bu iki ilaç, etki olarak birbirine benzer, ancak yan etkileri birbirinden çok farklıdır. Çünkü klorokinin etkileri çok daha ağır, hidroksi klorokin ilacımız biter ve temin edemezsek, o zaman kullanabiliriz. Burada aracı olan komite, keşke bizlerden birine danışsaydı ve gerçekten ihtiyacımız olan ilacı getirtebilseydik. Ancak asla yanlış anlaşılmasın, ilacın nereden geldiğinin bizler için hiçbir önemi yok, yeter ki doğru ilacı, hastalarımıza ulaştırabilelim. Bizim tek düşündüğümüz bu.”

 

“Basın açıklamalarında da ‘Bilim Kuruluna danışarak’ diye ifadeler var, hiçbiri bize danışılmadı”

“Bilim Kurulu kurulacağında, biz dedik ki henüz solunum cihazımız, ilacımız yok, şimdi kurulmasın. Ancak verilen cevap ‘Ya açacağız diye çok da şey değil’ aynen bu. Sonrasında toplandık, toplu bir fotoğraf çekildik. Basın açıklaması yapıldı Bilim Kurulu kuruldu. Sonraki basın açıklamalarında da ‘Bilim Kuruluna danışarak’ diye ifadeler var, hiçbiri bize danışılmadı. 17 Nisan’da uzmanlarımızın da öngörüsüyle çoğu yeri açacağız denildi, hiçbirimiz açılsın demedik. Normalleşmeye hepimizin ihtiyacı var, bizim de yakınlarımız bu süreçte mağdur oldu. Ancak sağlık çalışanlarına, uzmanlara danışarak, bölgesel veya sektörel şekilde açılmalı, dışarı çıkacak kişilere belli zamanlarda test yapılmalı. Çok daha profesyonel olmalıyız.”

 

“PCR testleriyle, doğru zamanda doğru kişileri taramazsak, tamamen boşa gitmiş olur”

“Kendime haftada bir hızlı test yapıyorum. ‘Hızlı test yanlış pozitif veriyor’ algısı çok da doğru değil, şu şekilde, hızlı testi yapıp pozitif sonuç aldığınızda, bu illa ki covid demek değil, başka bir enfeksiyon hastalığı da olabilir. Bu nedenle sonrasında emin olmak için PCR testini yapıyor, röntgen çekiyoruz ki tamamen emin olalım. PCR testleriyle, doğru zamanda doğru kişileri taramazsak, tamamen boşa gitmiş olur. Ancak bu zaman, bölge ve kişileri de doktorlar belirlemelidir. Her gün açıklama yapılıyor, 200 test yapıldı diye, ama hangi gerekçeyle, kime yapıldı? Belli değil.”

 

“Kan bağışı yapmakta hiçbir sakınca yok”

“İnsanlar bu süreçte talasamiya merkezine gelmeye çekiniyor ve kan bağışı oldukça düştü. Ancak bağışçılar rahat olsun, karantina merkezi ile talasamiya merkezi tamamen farklı binalardadır, çalışanları tamamen farklıdır ve burada bir risk oluşturulmasına bizler de izin vermeyiz. Talasamiya hastalarının bağışıklığı oldukça düşük olduğu için bizlerden iki üç kat daha dikkatli olmaları gerekir, çünkü hastalık durumunda bizden çok daha ağır neticelerle karşılaşabilirler ne yazık ki. Bağışçıların çekinmeden, güvenli bir şekilde gelip kan vermesini istiyoruz.”

 

Dr. Nesil Bayraktar: “Testlerin kime, hangi bölgeye yapılacağına biz karar vermiyoruz”

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doktor Nesil Bayraktar şöyle konuştu: “Salgınla mücadele sürecinde yatak kapasitemiz düştü. Nalbantoğlu Hastanesi’ni pandemi hastanesi olarak kullanıyorduk, ancak şimdi diğer bölümler de hizmete giriyor. İstediğimiz ilaçtan bize 7 kutu ulaştı, belirli periyodlarla toplam 100 kutu gelecekmiş. Tabii ki yeterli değil, bu ilacı 50 yaş üstü kişilere düzenli olarak vermemiz gerekiyor. Son kaybettiğimiz hastanın tedavisi o kadar iyi ilerliyordu ki, yoğun bakımdan çıkarabileceğimizi bile düşünmüştük. Ancak kalp rahatsızlığından dolayı kaybettik, bu nedenle çok üzüldük.”

 

“30 Nisan’a 10 gün kaldı, ne gibi önlemler alıyoruz? Bize danışılan bir durum yok”

“Test sayımız arttı ancak doğru hedefte miyiz, tartışılır. Kısmi olarak bir hazırlık yapılıyor ancak kesinlikle yeterli değil. Sahada test daha çok yapmaya başladık, bir ekip kuruldu, çalışmalar çok iyi ilerliyor. Sayılar seyrelmişti ancak ‘beklenmedik’ yerlerden vakalar çıktı. Yapılan testler hedefe göre yapılmadı ve yapılmıyor. 30 Nisan’a 10 gün kaldı, ne gibi önlemler alıyoruz? Bize danışılan bir durum yok. Yapılan testler bir yerde vaka çıktı, temaslarına bakalım çerçevesinde yapılıyor. Bize söz hakkı verilmiyor, kimin nasıl taranacağına dair. Süreci yöneten doktorlar değil. Bizim tek yaptığımız hastalarla ilgilenmek. Ama kime test yapılacak, hangi köye, hangi belediyeye, bize sorulmadı ve biz bilmiyoruz. Eğer 30 Nisan’da sokağa çıkacaksak hangi kurum veya işletmeleri açacağız, henüz belli eğil. Bölgesel mi, sektörel mi? Sadece test yapıyoruz ama tarama testi ve PCR boşa harcanıyor. Yapılan testler, tanı ya da tarama amaçlı yapılır. Tanı amaçlıysa PCR, tarama ise hızlı test. Madem az malzememiz var, doğru kullanalım. Arkadaş, eş dost, toplum veya medya baskısı yüzünden testlerimizi boşa harcamayalım. Biz bilimsel olarak hareket ediyoruz, dışarıdan söylemlerin bizi etkilemesi mümkün değil, insanlara ‘hayır önceliğimiz bu değil’ diyebilmemiz gerekir. Süreçle ilgili, her karara üst makamlar karar veriyor, testlerin hangi bölgede kimlere yapılacağına da.”

 

“Yaptıklarımızın bilimsel bir dayanağı var mı? Yok, ülke şartlarına göre…”

“Elimizde hem Avrupa, hem Türkiye hem de Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri, bilgileri var. Bu kaynaklara göre karar verilmeli çünkü bu işin bir kuralı var. Bir gün sadece PCR testi yapılacak denirken diğer gün hızlı test de yapılacak deniliyor. Şu an kenarda duruyoruz, hastalarımızla ilgileniyoruz. Pandemi hastanemiz hizmete açılıyor, büyük sorunlar yaşanacağını düşünüyoruz. Çünkü maske kullanımında, mesafe kuralına uyma konusunda sıkıntı çıkacaktır. Bazıları hastanenin küçük bir kısmı hizmet versin diyor ancak diğer hastalara ne olacak? Kolan Hastanesi de haklı olarak yaşanan yoğunluğa yetişemiyor, sığamıyor. 50 yaş üstü kişilere ilaç vermemiz gerekiyor, 100 kutu ulaşacak ama henüz elimizde bile değil. Biz de mecburen sadece yatan hastalarımıza verebiliyoruz. Bu yaptığımızın bilimsel bir dayanağı var mı? Yok. Ülke şartlarına göre…”

 

“Vaka yok değil, virüsün yerini bulamadık”

“Bize Türkiye’de ilaç bulunamadı denildi, bunu gayri resmi bir şekilde öğrendik. Ancak oradaki hocalarımızla yazıştığımızda ilaç sıkıntısı olmadığını anladık. Bir iş insanı yardım etti evet bu önemli, ama bunu devletin yapamaması çok daha önemli bir konu. Bizim çok daha fazla ilaca ihtiyacımız var. ‘Bugüne kadar getirilmedi, ülke şartları’ yeterli bir açıklama değil.

Sokağa çıkmak ancak kademeli bir şekilde uygulanabilir. Örneğin Fransa’nın uyguladığı bir metot var, çalışmaya başlayacak sektörlerin çalışanlarına 7 gün öncesi ve sonrası test yapılıyor, işletmelerin önünde güvenlik mesafe, maske vb. kurallara uyulmasını sağlıyor. Bu kamu için de, özel sektör için de geçerli, bilim ışığında alınan bir karar. Vaka sayısının ‘azalmasıyla’ rehabete kapılıyoruz, ancak vaka yok değil, virüsün yerini bulamadık. Bizim yapmamız gereken, ilacı ve hastaneyi hazırlamak, kademeli olarak sokağa çıkışı sağlamak, doğru tarayarak gerçek rakamlara ulaşmak olmalı.”

 

“Tulumu idare etmeye çalışarak kullanıyoruz ki, hemşireler mağdur olmasın”

“Biz, kaç tulumumuzun olduğunu, kaç kit kaç ilaç olduğu gibi temel bilgileri dahi bilmiyoruz. Tulumu idare etmeye çalışarak kullanıyoruz ki, hemşireler mağdur olmasın. Çünkü en çok onlar hastalarla bir arada çalışıyor, günde üç kez tulumlarını değiştirmeleri gerekiyor. Yani 5 Bin yeni tulum geldi denildiğinde, rakam çokmuş gibi kulağa gelse de aslında o bize 20 gün yetecek bir sayıda…”

Özel Haber Haberleri