MODACI BARBAROS ŞANSAL KONUŞTU
Hüseyin Özgürgün Hükümeti döneminde, 2 Ocak 2017'de Kuzey Kıbrıs’tan olaylı bir şekilde sınır dışı edilen Barbaros Şansal yaşadığı olayın hukuki takibini sürdürüyor, Kıbrıslı Türklere kırgın olmadığını vurguluyor.
Sınır dışı edildiği gün, KKTC polisi tarafından Ercan üzerinden İstanbul’a götürülen ve Atatürk Havaalanı’nda linç edilmek istenen, saldırıya uğrayan Türkiye’nin tanınmış modacısı Barbaros Şansal yaşadığı hukuksuz süreci mahkemeye taşıdı.
Hakkındaki deport kararının kaldırılmasıyla ilgili olarak konuştuğum Barbaros Şansal UBP hükümeti döneminde yaşadığı olayı “çete işi” olarak yorumluyor, hukuki takibini yapacağını belirtiyor.
Hatırlanacağı üzere sınır dışı kararı ve o günlerde yaşananlar Ombudsman Emine Dizdarlı tarafından da “keyfi ve hukuk dışı” olarak yorumlanmış, uzun süreli tartışmalara yol açmıştı.
Hakkındaki “deport kararı kalktı” haberleri üzerine aradığım Barbaros Şansal bakın neler diyor:
“Pazarlıklar yapmak istediler”
- “Yarın (bugün) Lefkoşa Mahkemesi’nde 2017’ye 31 dosya numaralı duruşma var. Bugüne kadar eski bakanlığın avukatı mukayyitliğe dosyalama da yapmadı, davalardan kaçtı, uzattı 15 aydır. Yarın (bugün) Resmi Gazete’yi mahkemeye getirirlerse, benim açtığım davanın düşmesini sağlarlar. Ama bu benim haklarıma helal getirmez. Çünkü daha önceki hükümetin ortaya koyduğu bu hukuksuzluğun giderilmesi için dilekçelerimi verdim ben Özgürgün zamanı. Pazarlıklar yapmak istediler, ben hiçbir pazarlığı kabul etmedim”
“Kimse bu çete, mahkemeye gelecekler”
- “Beni aracılar aradı, KKTC hükümetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmeyeceğime dair feragat vermemi istediler, tazminat istemeyeceğime dair. Ombudsman'ın da açıkladığı gibi bu organize suça dahil olan bir olay. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Siyasi Şube'ye kadar dahil olan hukuksuz bir olay. Kimse bu çete, bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunulacak ve mahkemeye gelecekler, ister başbakan olsun, ister bakan, fark etmez. Kuzey Kıbrıs’ta emsal hukuku vardır.”
“Oraya gömülmeyi hayal ederdim…”
- “Ben Kıbrıslı Türkleri 1965'ten beri tanıyan, oraya giden, gelen yatırım yapan biriyim. Oraya gömülmeyi hayal eden bir adam olarak üst üste çok şey yaşattı bana Kıbrıs… Hak etmediğim derecede, can güvenliğim olmadığını söylediğim halde bile bile beni ölüme attılar. Türkiye beni oradan organize bir şekilde aldı ama; Ercan Havaalanı benim uçuş bilgilerimi yayınladı Anadolu Ajansı vasıtasıyla…”
“Türkiye’de beraat ettim, ihale Kıbrıs’a kaldı”
- “Ben Türkiye’de itham edildiğim suçtan beraat ettim. Dolayısıyla bütün ihale gene Kıbrıs’a kaldı. Anası kızını gene kullandı her zamanki gibi.
Ben bana uygulanan yasak (deport) kalksa dahi hukuki takibimi devam ettireceğim. Benim 615 bin sterlinim gömülü. Çürüdü bir buçuk yıldır. Bu mahkemenin bu kadar uzamaması gerekirdi. Konutum öyle, benim orada hesaplarım var, yatırımlarım var. Benim orada dostlarım var. Sonra benim itibar kaybım? Bana yapılanlar? Hedef gösterildim, Kıbrıs telefon numaralarım yayınlandı, bütün iletişim özgürlüğüm ihlal edildi”
“Yanımda KKTC polisi vardı o linçi yediğimde ben”
- “Sizin (KKTC) polisiniz beni derdest ederken cüzdanlarım cep telefonlarım dahi her şeyimi gasp etti. Ve sizin (KKTC) polisiniz benim yanımda uçakta gasp ettiği şahsi eşyalarımla getirip Türk polisinin ve lincin içine attı. Yanımda KKTC polisi vardı o linci yediğimde ben. Hiçbir şey yapılmadı. Operasyondu…”
- “Ben Kıbrıs’a kırgın değilim, intikam duygum yok. Ama bu dava emsal olacak eğer ardışık duruşma gününü verirse ve dava düşmezse… Mahkemenin sonucunu bekleyeceğiz. Ben hukuka çok saygılıyım. Hiçbir zaman Kıbrıs Türküne, KKTC’ye laf etmedim, hep hukukun üstünlüğünü savundum, gene hukukun üstünlüğünü savunuyorum. Ama bir şeyim vardır, ömrüm geçmiş, tabii ki orası (Kıbrıs) benim ikinci yurdum. Tabii ki geleceğim eğer deport kararım kaldırıldıysa. Ama ben Ercan’dan giriş yapmam artık! Güvenliğim gerekçesiyle Ercan'dan giriş yapmam. Larnaka’dan gelirim, geçebiliyorsam Türk tarafına geçerim, gene adadan Larnaka’dan ayrılırım. Ta ki KKTC benden resmi özür dileyene kadar.”
“Rant ve çıkar ilişkileri yüzünden o gün o kararı alıp uygulayanlar”
- “Bu mahkeme kararı bu durumun hukuksuzluğunu tescil ettiği zaman ilk emsal olacak. 1974'te de oradaydım, ben hep Kıbrıs’taydım. Şunu görüyorum ki; Kıbrıs Türkü maalesef asimile ediliyor.
Bana yapılan muameleye kırgınlığım yok. Kim bilir kimlerin rant ve çıkar ilişkileri yüzünden o gün o kararı alıp uygulayanlar, herhalde beni oradaki kumarhanelere gelen garip şarkıcılar gibi bir şey sandılar ki bana bunları yaptılar. Ben öyle biri değilim. Ben akademisyenim, yazarım, oyuncuyum, öğretmenim, 53 yıldır mesleğini yapan kadın terzisiyim. Ben Derviş Eroğlu'nun kızının da gelinliğinde emeği olan insanım. Yakıştı mı Kıbrıs’a bu polemik? Bütün dünya duydu, bütün Alman gazeteleri sayfa sayfa yazdı. Benim o linç görüntülerim dünya basınına düştü. O linç görüntüleri ile Yunanistan suçluları Türkiye’ye iade etmiyor. Hoş mu oldu KKTC için? Tabii ki düzelteceklerine eminim”
“O anı bir daha yaşamak istemiyorum”
- “61 yaşında bir adam olarak benim de onurum ve gururum var. Ben hukuksuz bir şekilde derdest edildim, linç edildim. Muhakkak ki hukuki süreçler devam edecektir. Ama yüreğim Ercan’dan tekrar gelmeyi kaldırmaz. Ben o anı bir daha yaşamak istemiyorum. Bir daha o anlar gözümün önüne gelsin istemiyorum. Yüreğim kaldırmaz. Bir de ne olursa olsun, ben ‘Ankara’nın kapısından’ girerek riske edemem özgürlüğümü! Bana bu yapıldığında, benim pasaportumda Kıbrıs Cumhuriyeti vizesi vardı ve Strazburg bunu biliyor şimdi.”