Salgın var ama yok gibi!
Kimse kendi “normalini” değiştirmiyor.
Hükümet de öyle sendikalar da!
Sokakta yurttaş da farklı değil...
Anlayış ya da insaf çizgisi esnemiyor.
***
Hükümet “salgın yokmuş” gibi sürdürüyor, “devletçilik” oyununu...
Yine gereksiz atamalar...
Yine partizan görevlendirmeler...
Yine ölçüsüz harcamalar, törenler, galalar...
***
Hükümet gibi sendikalar da bozmuyor istifini... Yine “genel grev”le açıyor eylem kartını ve -belki de hayatı sarsacak tek enstrüman olarak elinde kalan- Ercan’dan başlıyor.
Uçuşlar durduruluyor önce…
Sağlık gelecek ardından...
Eğitim zaten durduğu için hareket alanı daralıyor.
***
Salgının dayattığı yeni zorluklarla birlikte, hemen herkes mevcut statüko içerisinde kendine yazılmış rolü farklı söylemlerle ancak hiç değiştirmeden oynuyor.
***
Hükümet “hayat pahalılığı” ödeneğini niye durduruyor?
Hem yasal dayanağı yok, hem ekonomik aklı!
Piyasayı daraltıyor göz göre göre...
Eğer parası yoksa önce gereksiz siyasi atamalar yapmaktan vazgeçerek, samimi bir tasarruf çabasına girmesi gerekiyor. Elindeki bütçeyi planlayacak önce!
Acil olmayan tüm giderleri durduracak.
En yüksek maaşlardan itibaren tasarrufa gidecek ve imkanlarına göre bir ödeme planı çıkartacak.
Mali portreyi açıklıkla paylaşacak.
Hayat pahalılığı ödeneğini durdurmak yerine, hayatı ucuzlatacak!
Onca dolaylı vergiyi, fonu, harcı gözden geçirecek, vergi sistemini ele alacak.
***
Salgın günlerinde kritik noktaların başında “hava ulaşımı” geliyor.
O kadar zor ki bilet bulmak, adaya gelmek ya da yurt dışına gitmek…
Birbirine bağlantılı uçuşları denk getirmek bugünlerde en zor iş...
Hafta sonu “kumar turizmi” anladık da!
Peki ya haftanın ilk günü ne?
Çoğunlukla tedavi, eğitim ya da zorunlu ziyaretler için uçuşlar var.
Böyle bir dönemde “uçuşları” durdurmak, dedim ya, bir mücadele yönteminden öteye “acımasız” geliyor bana...
***
Kimse “istifini” bozmuyor, Ulusal hükümetler yanıltmıyor bizi yine, yeniden...
Kimi “hayat pahalılığı” ödeneği durduruldu diye isyanda, kimi asgari ücret de olsa bir maaş istiyor yalnızca...