Sadece bugünkü bazı gazete başlıkları ile KKTC’ye bakalım mı?
Adı bir: Çam kese böcekleri ağaçları mahvediyor…
Kıbrıs gazetesi yazdı…
“Dumansız yangın” diyormuş uzmanlar…
Peki, neden bu böceklerle mücadele edilemedi?
Nedeni gayet açık; bu mücadele için ayrılan para, başka tarafa aktarıldı…
Ve şimdi para yok!
Peki ne olacak?
Ağaçlar ölecek!
Plansız, programsız, denetimsiz, hamasi saçmalıklarla dolu sistem çökmüştür.
Ve bu çöküş, ağaçları da kemirmektedir!
-*-*-
Elektrik kesintileri devam ediyor…
Her akşam!
Vatandaş resmen olayla dalga geçiyor ama sorun çok ciddi…
Ülke karanlık…
Çözüm mü?
Eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “aramızda anlaşma var, eksilirsek Rum tarafından alabiliriz” diyor…
Doğrudur, alabiliriz ama para yok!
Karanlığa devam!
Yine plansız, hesapsız, hamasi dangalaklıklarla çökmüş bir elektrik sistemi!
-*-*-
Yine Kıbrıs gazetesi yazdı…
Narenciye üreticisi de sokağa iniyor…
-*-*-
Bu hafta eylemlerle geçecek…
Temel gıdaya ulaşmak imkansız!
Çok pahalı!
Her şey ateş pahası oldu!
Geçinmek için herkes akrobasi yapıyor!
Ve açlık gibi bir tehlike başıyor!
Aptalca ve hamasi açıklamalarla, aç kalan insanların oluşturabileceği suç kaosunu kimse henüz hesaplamış değil!
Yine plansızlık, yine programsızlık, yine denetimsizlik!
Ve yine hep hamaset!
-*-*-
Çevre kirliliği aldı başını gidiyor…
Ve çok üzücüdür, denizden haftada bir ceset karaya vuruyor!
Kimse, genç insanların neden, nasıl öldüğü ile ilgili bir şey bilmiyor!
Polis, “doku örneği alındı, otopsi için Türkiye’ye gönderildi” diye açıklama yapıyor ama bu güne kadar otopsi sonucu işittiğimi hatırlamıyorum!
Ve kimse, sistemden hesap sormuyor, soramıyor!
-*-*-
Sahi, bunu bir gazete yazmadı, benim aklıma geldi, sormak istiyorum; hala Halil Falyalı’yı vuran Kalaşnikof marka silahların nereden, nasıl geldiği konusunda bir sonuca varılamadı mı?
O silahlar denizden mi geldi?
Havadan mı indi?
Yoksa burada mıydı?
Buradaysaydı, kimin, kimlerin, tasarrufundaydı?
Bulmak zor mu?
Kimden hesap soracaksınız?
Kimseden!
Bunun hesabını sormaya kalkan ya haindir, ya Rumlara satılmıştır değil mi?
-*-*-
Diyalog gazetesi manşetinde diyor ki, “Türkiye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs limanlarını da içeren cruise gemisi turizmi başlıyor”…
Aslında, “siyasi çözüme” dikkat çekiyor Diyalog ama nedense, “doğrudan mesaj” vermiyor… Veremiyor…
Ve Diyalog, “Türkiye – Kıbrıs Cumhuriyeti – Yunanistan” turizm ortaklığına parmak basarken ısrarla “doğrudan söyleyemiyor”, “kızım sana söyleyeyim, gelinim sen anla” gibi dolaylı anlatmayı tercih ediyor!
-*-*-
Oysa bu haberin en doğru anlatımı şudur; “KKTC’yi kimse tanımıyor – takmıyor - sallamıyor”…
Hatta en doğru anlatımın da ötesinde; diyalog gazetesi, “Hamasi utanmazlığı ve sahtekarlığı bir yana bırakın, işte açıkça iş birliği yapıyorsunuz, sizi eleştirenleri de hain ilan ettiğiniz için, korkuyoruz ve size doğruları dolaylı anlatmak zorunda kalıyoruz” demeye çalışıyor…
-*-*-
Ve diyor ki Yenidüzen:
“… Kapılar açılsın – görüşmeler başlasın!”…
-*-*-
Bundan başka çözüm yoktur…
Müzakereler derhal başlamalıdır…
Kıbrıslı Türkler; Türkiye – Güney Kıbrıs ve Yunanistan halkları kadar turizm ve ticaret yapma hakkına sahiptir…
-*-*-
Kıbrıslı Türkler, artık hamasi saçmalıklarla kandırılıp; dağlardaki bayraklarla uyutulmaktan bıkmış ve usanmıştır…
-*-*-
Ekmek kavgası eskisinden çok daha ciddi boyuttadır ve bu kavganın hızla artan şiddeti; Kıbrıslı Türk insanını ya Avrupa’ya göç etmeye ya da gidip Güney Kıbrıs’ta “ucuz iş gücü” olarak ezilmeye mahkum etmektedir…
-*-*-
Ve eğer müzakereler en erken bir zamanda başlayıp; yine en erken bir zamanda ve en mantıklı şekliyle sonuçlandırılmazsa; yavaş yavaş sokağa dökülmeye başlayacak olan insanımız; hazin sonuçları olabilecek travmalar yaşayabilecektir…
-*-*-
Aklın yolu birdir…
Kıbrıs Türk toplumunun geleceği, federal çözümdedir…
Mantık bunu emretmektedir…
-*-*-
Onun bunun stratejik hesapları; bir toplumun geleceğinden daha önemli değildir ve olmamalıdır!
Bir öngörü!
Öngörü nedir?
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre
“… Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranma”dır!
-*-*-
Bir öngörüde bulunmak istiyorum…
Normal şartlarda Türkiye’de 2023 yılının ortasında yapılacak olan Başkanlık Seçimleri, önümüzdeki üç ay içerisinde bir tarihe çekilebilir…
-*-*-
Efendim, “öngörü” tabii ki kesin değildir…
Bir çeşit tahmindir…
-*-*-
Ama AKP’de taktik bizde benzerini gördüğümüz şekildedir…
Açılış törenleri artıyorsa; kesin çok yakın bir zamanda seçim olacaktır…
-*-*-
Peki “Türkiye’de erken seçim öngörüsü”nde bulunuyor olmanın başka ne tür göstergeleri söz konusudur?
Gidişat?
Ekonomik gidişat, aşağıya doğrudur…
Sokaktaki mutsuz, aç, yoksul insan sayısı arttıkça, iktidardakilerin oylarının da doğru oranda artması beklenir…
Haaa, gerek Türkiye’de gerekse ülkemizde, belki bu son tahmin pek tutmayabilir ama yine de, gözle görülür, anketlerde de sezilir bir şekilde, AKP – Erdoğan – MHP popülaritesi, ciddi zayıflama sergilemektedir…
-*-*-
Haliyle, Türkiye’de bir erken seçim, kaçınılmazdır!
-*-*-
Seçimin sonucu ne olursa olsun; Türkiye’de çok ciddi “kaos”, hatta “çok büyük kavga”; hatta ve hatta “ONDAN ÖTESİ ÖNGÖRÜM” bulunduğunu da üzülerek belirtmek isterim.
“Eşit ve egemen devlet” diye uğraşmaktan vazgeçin… Çünkü değilsiniz… Bu fotoğraf, hafta sonu Brüksel’de çekildi… Bizi kandıramıyor ve “hain” diye suçluyor olabilirsiniz ama üzgünüm, asıl kendi kendinizi kandırdığınızın farkında değilseniz, bir şey diyemem…