Ne kadar hile, hurda, talan varsa, bu kirli suyun “hükümet" denen yapıyla kaynaşması sizce rastlantı mı?
“Ulusal” maskeyi kaldırınca altından “yalan” çıkıyor çoğunlukla…
***
Eski bir masal vardı, “yalancı, yalancı sana kimse inanmaz” diye biterdi.
“Yalancı, yalancı sözüne kimse kanmaz.”
Hayatın gerçekleri masallara benzemiyor.
Pek çok insan uzun yıllardır yalancıya hem inanıyor, hem de sözüne kanıyor.
***
"Sahte Diplomalı" müdür Başbakan olarak anılan şahsın en yakınından çıkıyor örneğin…
Bir diğeri de kooperatifleri denetliyor.
Denetçi başı!
Öteki Çalışma Bakanlığı'nda müdür…
Beriki eski bir Eğitim Bakanı…
Hepsinin ortak bir özelliği var.
Vatanı, milleti, bayrağı çok seviyorlar!
***
"Kir nereden akıyor" diye bakınız, göreceksiniz.
Ya da “kir nereye akıyor.”
61 dersi tek bir dakikada hap gibi yutarak, elinde "diploması" eğreti devlete koşan kişinin müsteşar ya da danışman olduğuna dikkat buyurunuz.
"Ulusal" maskesi altında bu kaçıncı "sabıka" hesap tutamıyorum, geriye doğru bakınız, neler neler anımsayacaksınız.
***
Dünyanın aradığı en önemli suçlulara özel statü ile “ikamet izni” ve “yurttaşlık” verenler de “Ulusal” maskeli aynı menfaat çevreleri değil mi?
Küresel Organize Suçlar Endeksi’nin son raporunda yine namımız yürümüş.
Interpol tarafından aranan çok sayıda kişinin adanın kuzeyinde olduğu yansımıştı rapora…
“İnsan kaçakçılığı, seks işçiliği, silah kaçakçılığı, yakıt kaçakçılığı, uyuşturucu, kriminal aktörler ve kara para aklama” gibi suçların tümünde dünya “KKTC”yi konuşmuştu.
O raporda henüz sahte diplomalar yok!
***
Bir de partizanlık, yandaşlık, kredi, tazmin, teşvik, kira gibi ayıplarımız var.
Hangisini baksan aynı maske!
Memleketin en güzel arazilerini en düşük kiralarla “kapatan” sermaye çevreleri aynı…
Hepsi ulusalcı!
Daha da derine gidelim!
Kıbrıs’ın kuzeyinde “Hükümet” denen yapıyı oluşturan, kurgulayan ve yöneten “şirketler”, ihalesiz anlaşmalarla bu ülkenin sırtından servet kazanıyor.
***
Sahte Diploma demiştik ya…
“Gör beni, göreyim seni” diplomasının asılı olduğu kim bilir kaç duvar var.
Yanlışa ve kötülüğe seyirci kalmak
Türk Ajansı Kıbrıs’ı yönetenler gazetecilerdir.
Ama “karar vericiler” öyle değil.
Yönetim Kurulu üyelerinin çoğunluğu da gazetecilik mesleğinden geliyor.
Geldikleri yer siyasilerin iki dudağı arasında şekilleniyor.
Basın İş Yasası’nda kazınan “Editoryal Bağımsızlık” gibi bir ilkenin de anlamı kalmıyor o zaman…
***
Ajans, şu anda “Dışişleri Bakanlığı”na bağlı...
“Bağlı” lafı her anlamda okunabilir.
Dışişleri Bakanı olarak atanan Tahsin Ertuğruloğlu, ajansı, kendi özel ofisi gibi kullanıyor.
İstediği demeci veriyor.
İstediği lafı söylüyor.
İstediği baskıyı yapıyor.
O’nun sözü “emir” yerine geçiyor.
Onlar bildiğimiz, şaşırmadığımız, alıştığımız kafalar...
Kafatasçılar!
Ama bir de gazetecilik değerleri var, etik var, ilkeler var.
Meslek insanları var, bir de…
***
“Devlet” denen “statüko” öylesi vazgeçilmez bir “konfor” sağlıyor ki bu yapının memurluğunu üstlenen çoğunluk öncelikle kendi konumunu korumaya yöneliyor.
Mücadele etmiyor kötülükle, kurulu düzenin dışına çıkmıyor, pozisyonunu riske atmıyor.
***
Basında “Yanıt Hakkı” diye bir değer var.
Siz birisi hakkında söz söyler, açıklama yapar, haber yayınlarsınız; o kişi de yanıt verir.
Dili, dini, ırkı, ülkesi, siyasi görüşü önemli değildir.
Yanıt hakkı, söz hakkıdır.
İnsan hakkıdır.
***
Avrupalı parlamenter Niyazi Kızılyürek, Türk Ajansı Kıbrıs’a bir açıklama gönderdi.
Küfretmedi!
Yanıt hakkını kullanmak istedi.
Normal şartlarda hemen yayına verilir bu.
Ne izin istenir birinden, ne sorulur…
Ne icazet alınır, ne itaat edilir…
Gazeteciliğe dair sıradan bir iştir.
“Devlet” denen aygıtın dişlileri böyle işlemiyor maalesef.
Nasıl ki bir vekil “bir sonraki seçimi” düşünüyor.
Kamunun pek çok kademesinde de işler aynı yürüyor.
Makamını, statüsünü, terfisini hesaplıyor çoğunluk…
“Başıma bela almayım” diyor.
Öyle “değerler” ya da “ilkeler” uğuruna terk edilecek bir konum değil “devlet”in sunduğu…
İş lafa geldi mi, o başka…
Konuş da korkma!
***
Neymiş, “yabancı bir ülkenin seçimiymiş…”
O ne demek?
Kıbrıs yabancı bir ülke mi?
Avrupa Birliği üyesiyiz ve oy hakkımız var.
Neymiş, “AKEL adayıymış!”
Seçim Türkiye seçimi, aday AKP adayı olduğu zaman böyle demiyordunuz.
***
Dedim ya…
İlkeler, değerler, haklar değil de menfaatler ve korkular üzerinden baktıkça hayata çok kaybederiz.
O nedenle Albert Einstein haklıdır.
“'Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.”
Türk Ajansı Kıbrıs önünde, 20 Haziran 2016’daki eski bir eylemden: “Emir Eri Değil Gazeteciyiz.”
Diplomasi var, Kıbrıs yok!
3'üncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu'nda 19 devlet başkanı, 73 bakan ve 57 uluslararası temsilci olmak üzere 4 bin 500'e yakın katılımcı yer aldı.
52 panel gerçekleşti forumda!
"Fırsat bu fırsat" diyerek Kıbrıs'ı tartışmaz mısınız?
Toprak bütünlüğünü, eşitliği, egemenliği, garanti anlaşmasını, Birleşmiş Milletler kararlarını, uluslararası hukuku…
Eğer kendi siyasetinize inanıyorsanız bunu yaparsınız...
İnanmıyorlar.
Hatta bu siyasetin uluslararası toplumda asla kabul görmeyeceğini de biliyorlar.
O nedenle "Afrika'nın potansiyeli", "Avrupa Güvenliği", "Latin Amerika ve Karayipler", "Orta Doğu" tartışıldı Forum’da…
Kıbrıs değil!
“Etkisiz misafir” kıvamında simalarımız sabah yürüyüşlerinden ve koridor sohbetlerinden fotoğraf paylaştı, ajansa birkaç demeç verdi, dünya liderlerinden uzak bir başına söyleşi yaptı, sağa sola gülümsedi, o kadar…