Geçtiğimiz hafta başlayan Işık Kitabevi Fuarı 31. Yılına basmış. 35 yıllık bir kitabevi, düşünce dünyamıza katkı koymaya çalışıyor. Bu yılki konu başlığı, “Kırılma”. Nahide’yi kutlarım, iyi ki var.
* * *
Ekonomik krizin toplumun tüm kesimlerini ciddi anlamda etkilediği bir dönemden geçerken, kimileri için Kitap Fuarının pek anlamı olmayabilir. Ancak düşünsel tartışmanın ve alternatif arayışlarının bugün, her zamankinden çok daha fazla olması gerektiği açıktır.
Kriz, toplumun tüm kesimlerinde farklı tepkilerle karşılanır oldu. Dar gelirlinin, asgari ücretlinin alım gücü çok düştü. Yaşamlarını aynı düzeyde sürdürebilme ihtimalleri ortadan kalktı. Hükümet elinden gelen çabayı ortaya koymaya çalışıyor. Günlük tedbirlerden, kısa dönemli adımlara kadar, elindeki tüm enstrümanları dar gelirli insanlarımızın biraz daha iyi yaşaması, krizde biraz daha az kırılması için kullanmaya çalışıyor.
Alınacak önlemlerin içeriği konusunda, belli bir kesim yıllardan beri gözünü diktiği kamu çalışanlarına, maaşları üzerinden saldırmayı fırsat bildi. Hükümetin uzlaşma arayışı ve sorunlara akıl yolu ile çözüm bulma girişiminin Sendikalar tarafından anlayışla karşılanacağından hiç kuşku duymadım. Çünkü bu ülkenin Sendikaları, toplumsal çıkar, kamu yararı söz konusu olduğunda sorumluluk üstlenmeyi bilecek düzeydedir. Ellerini taşın altına koymaları gerektiği noktada da koyarlar.
Toplumda siyasetin kurumsallaşamamış olması ya da kurumsal anlamda zayıflığı ve bunun için istikrarlı bir yönetim ve zamana olan ihtiyaç, güven krizini sürekli canlı tutmaktadır. Neredeyse kimse kimseye güvenmiyor. Vatandaş, siyaset kurumu ve toplum örgütleri arasında korkunç güven bunalımları var. Bunun yakın tarihimizde çok haklı nedenleri elbette vardır.
UBP “zihniyet”inin ve siyasete sürekli müdahale eden güç odaklarının yarattığı bu sosyal bunalımın giderilebilmesi için, demokrasiye sonuna kadar sahip çıkmak gerekir. Kendi toplumsal varlığımıza ve irademize. Topluma sahip çıkmak gerekir. Bunun bir bedeli vardır. Çünkü “kendi kendini yönetme” ve demokratik düzen iddiası, dayatılan, ayakları yere basmayan, ithal modelleri reddetme tavrını kimileri benimsemez, benimseyemez.
O noktada alternatif görüşleri savunan siyasilere, aydın ve gazetecilere karşı yapamayacakları, inanın yoktur. Tarih hep böyle yazıldı.
* * *
Kitap Fuarına katılım biraz daha düşük oldu gibi. Yeni ve önemli bazı kitaplar dışında genel olarak, düşünce dünyamızda üretim geriledi mi? Yeni yayınlar, alternatif tartışmaları her yerde göremiyoruz gibi. Resmi ideolojinin aptallaştıran bilgi ve yorumlarını içeren kuşe kağıda basılmış, dört renk kitaplar ise dağıtılıyor her yerde… Ya da ithal edilmiş, iyi paketlenmiş fikirler…
Ancak Fuara gelenler bana ümit verdi doğrusu. Çok iyi eğitim almış olmalarına ve başka diyarlarda çok iyi kazanç elde edebileceklerine rağmen, kendi topraklarında yaşamayı tercih etmiş genç sol siyasetçiler, entelektüeller.
Özgürlüğün, eşitliğin, muhalif olmaktan geçtiğini bilen, sorumlulukla hareket eden gençlerimiz.
Siyasette düzeyi yükseltecek olan da, toplumsal faydayı önde tutan ve düzeni değiştirmeyi kafalarına takmış, sorunun odağında kapitalizm ve bugünün dili ile Neo liberalizm olduğunu bilen, eleştirel düşünceye sahip bu gençler olacaktır.