Kırılması güç rekor!

Bu bir rekordur… Hem de "kırılması zor" bir rekor. Üç dört aylık bir "yatış"…. Bolca gezi, kurdele, hamaset, şov… Ardından "şimdi okullu olduk" zamanı. Ve ziller çalarken, ortaya çıkan siyasetin "defo"su!.. İlkokullarda 115 eksik öğretme





Bu bir rekordur…
Hem de "kırılması zor" bir rekor.
Üç dört aylık bir "yatış"….
Bolca gezi, kurdele, hamaset, şov…
Ardından "şimdi okullu olduk" zamanı.
Ve ziller çalarken, ortaya çıkan siyasetin "defo"su!..
İlkokullarda 115 eksik öğretmen!
Üç beş on değil.
YÜZ ON BEŞ!..
Ayrıca özel eğitim, branş öğretmenleri, müdürler ve muavinler bu hesabın dışında…
Orta eğitimdeki öğretmen eksikleri de cabası…

* * *
Bu bir rekordur…
Ve kırılması "güç" bir rekordur.
Bu BECERİKSİZLİĞİN üzerinden "tam gün eğitim" afra tafrası yapanların yüzüne tam da sokak ağzıyla şu gerçeği vurmak gerekir:
"Yarım günü mamur ettiniz da, kaldı tam günü…"
Günlerini gün ederken, "koltuklarda…"





Eroğlu'nun imza yetkisi var mı?

"KUKLA" hallerimiz

Cumhurbaşkanı Eroğlu, New York'ta "Kıta Sahanlığı Anlaşması" gibi bir anlaşma imzalama yetkisine sahip mi?
"Başkanlık sistemi"nde olmadığımıza göre!..
Ve ANASAYA'nın tarif ettiği "yetkileri" de içermediğine göre bu…
Nasıl böyle bir "imza" atıldı, merak etmiyor mu kimse?

* * *
İçerik, gereklilik, atılan adım mutlak doğru da olabilir yanlış da…
Lütfen "içeriğe" takılmayınız şimdi.
Çünkü bu yazının konusu, "irade…"
Başbakan'ın haberi yok, düne kadar…
Meclis devre dışı!..
Eroğlu böylesi bir yetki almamış…
Ve doğrusu, milletvekilleri, bakanlar, başbakan "biblo" haline gelmiş, sadece…
Sürpriz doğum günü partisi gibi, imzalar atılıyor bir anda…
Ve dahası, TC Dışişleri Bakanlığı, sonraki adımları da açıklıyor, "KKTC" adına.
İmzalar atılıyor da, hâlâ içeriğini bilen yok.
İmzalar atılıyor da, Erdoğan'ın anlattığı kadar biliyoruz ne olup bittiğini.
Tüm bu yaşananlardan sonra "vaziyeti kurtarma" çabası da nafile artık.
"Hükümetçilik" oyunları da…

Hatta bu oyunlar, daha bir "sırıtıyor", böylesi zamanlarda…
"Kuklalaşıyor" giderek "KKTC" !..
Ya da "kukla" hali, çok daha "açıkça" seriliyor artık gözümüze…

* * *
Bu "temsili" yapı.
Bu "amatör oyun…"
Bu "aldatmaca" daha ne kadar sürecek acaba?
"Entegrasyon" bu değilse, nedir dahası, sorarım size…
"Egemenlik, bağımsızlık, kendi kendimizi yönetme" diye mangalda kül bırakmayanlara ne demeli peki?
Bu mu?
Bu mu yani hepsi!..





Ertuğruloğlu'nun özeleştirisi!..

Meclis'te, "böyle devlet olmaz"…

Ya da, "devlet kurduk yaşatıyoruz demekle devlet olunmaz…"
Ve "gerekirse bu devletin adını da değiştirelim" demek az buz iş değil, hele de siyasi yaşamı boyunca "ayrı devleti" savunan "milliyetçi" bir siyasetçi için.
“Aslında sözün bittiği yerdeyiz, sistem tamamen çökmüştür” itirafı önemli, Tahsin Ertuğruloğlu'nun.
Ama daha önemlisi yaptığı "özeleştiri":
"Devlet yıllardır yanlış zihniyetle yönetiliyor. Ben kendi adıma söylersem geç fark ettim, özeleştiri yapıyorum. Benden önce fark eden arkadaşları da tebrik ederim."
Ertuğruloğlu diyor ki, tüm "sistem"i değişelim, hatta ismi de değişelim, gerekirse "Kıbrıs Türk Devleti" diye…
Bence…
Yine "geç fark edilecek" bir "hata" olur bu, sadece.
Çünkü!..
Dünyanın parçası olacak, sorunu çözülmüş bir ülke olmadıkça, ne fark edecek ki "isim" değiştirmekle…
"Vücut" değişmedikten sonra!..
"İsim" değişse de, nafile…



 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri