“Kışa hazırlık yok”

EL-SEN Başkanı Ahmet Tuğcu, Teknecik’teki makinaların bakımlarının en geç 15 Kasım’a kadar yapılması gerektiğine vurgu yaparak, aksi takdirde Ocak, Şubat aylarında kesintiler olacağına dikkat çekti.

Ödül AŞIK ÜLKER

EL-SEN Başkanı Ahmet Tuğcu, Teknecik’teki makinaların bakımlarının en geç 15 Kasım’a kadar yapılması gerektiğine vurgu yaparak, aksi takdirde Ocak, Şubat aylarında kesintiler olacağına dikkat çekti.

Teknecik Elektrik Santrali’nde yedek parça stoğunun olmadığını kaydeden Tuğcu, kış aylarına hazır olunmadığını söyledi.

Tuğcu, “Kötü yakıttan dolayı arıza oluşan makinaların, 60-72 bin saat bakımlarının çok hızlı bir şekilde yapılması lazım. 15 Kasım’a kadar bunları yapmaya zamanımız var, yapmazsak Ocak, Şubat aylarında bizi kesintiler bekler. Ya da güneyden pahalı elektrik alacağız, güney verdiği sürece kesinti yaşanmaz...”diye konuştu.

Kötü yönetim ve kötü yakıt nedeniyle yaşanan sorunları YENİDÜZEN'e anlatan Tuğcu, şunları söyledi:

“Mevsim geçişlerini çok iyi değerlendirmek ve bakımların yapılması lazım. Bu santraller çok büyük makinelerdir. Pik yüklerin düştüğü, yani tüketimin düştüğü, talebin az olduğu dönemlerde, yani sonbahar ve ilkbaharda, bakımların planlanıp, programlanıp yapılması gerekir. Ama maalesef Teknecik’te bunlar yıllardır yapılmadı, ihmal edildi, kötü yönetimden dolayı. Kötü yönetimin üzerine bir de kötü yakıt eklendi.”

Sistemdeki kayıplara da dikkat çeken Tuğcu, ilk etapta üretime, 5 yıl içinde de iletime yatırım yapılması gerektiğini vurguladı.

Ahmet Tuğcu, Kıb-Tek ve AKSA’nın aynı model makinalarla, aynı yakıtı kullanarak üretim yaptığını ancak Kıb-Tek’ın 10 dolar cente ürettiği elektriği, AKSA’dan 18 dolar cente aldığını ve maliyetin yüksek olmasının en büyük sebebinin bu olduğunu kaydetti. Tuğcu, hem Kıb-Tek, hem de AKSA’nın kullandığı yakıtın rafinerisinin belli olmadığını ve havayı kirlettiklerini de söyledi.

AKSA’nın, Sayıştay raporlarına da yansıyan “filtre ve arıtma tesislerini kurmak yerine ceza ödemeyi tercih ettiği” tespitiyle ilgili de konuşan Tuğcu, “AKSA bir dönem filtre kullanmayı denedi ancak bu maliyeti artırdığı için yapmadı, ceza ödemeyi tercih etti. AKSA her ay, 35 bin dolar ile 50 bin dolar arasında değişen bir miktarda ceza ödüyor. Çevre Bakanlığı’nın havayı kirlettiği için AKSA’ya ceza kesmesi ve kapatma yetkisi kullanarak kapatması gerekir. Aynı şey KIB-TEK için de geçerlidir” diye konuştu.

Tuğcu, hükümetin Kıb-Tek’le ilgili sözlerini tutmadığını da hatırlatarak, “Bu hükümet, Kalecik 3 Sözleşmesi’ni imzalayarak, halkın enerjisini AKSA’ya ipotek etti” dedi.

Kalecik 3 Sözleşmesi gereği, AKSA’nın kabloyla elektrik konusunda fizibilite raporu hazırlaması için verilen sürenin 1 Ağustos’ta bittiğine ve 45 gün daha uzatılan sürenin de bugün dolduğuna işaret etti.

“Siyasiler, kablo ile elektrik gelince elektrik ucuzlayacak hayalini insanlara pompalıyorlar. Öyle bir şey olmayacak” diyen Tuğcu, “Kablonun buraya gelmesine karşı değiliz. Kimse karşı olamaz, aklıselim olan kabloya ‘evet’ der. Ama kablo gelecekse, enterkonnekte olmalı.

Türkiye’de şebekenin sorumlusu TEİAŞ’tır, böyle bir çalışması yok. TC Enerji Bakanlığı’nda böyle bir çalışma yok. Burada da böyle bir çalışma yok. Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan toplantıda, bu işin olmayacağını kendileri de üstü kapalı söyledi, siyasi boyutuna dikkat çekti. En büyük sorun siyasi boyutudur” diye konuştu.

“Kötü yönetimin üzerine bir de kötü yakıt eklendi”

Soru: Teknecik’te hem arızalar, hem de kötü yakıt dolayısıyla yaşanan sıkıntılar malum. Son durum nedir?

Tuğcu: Mevsim geçişlerini çok iyi değerlendirmek ve bakımların yapılması lazım. Bu santraller çok büyük makinelerdir. Pik yüklerin düştüğü, yani tüketimin düştüğü, talebin az olduğu dönemlerde, yani sonbahar ve ilkbaharda, bakımların planlanıp, programlanıp yapılması gerekir. Ama maalesef Teknecik’te bunlar yıllardır yapılmadı, ihmal edildi, kötü yönetimden dolayı. Kötü yönetimin üzerine bir de kötü yakıt eklendi. Sayın Başbakan, akaryakıt ihalesi 1.5 yıl önce iptal olduğunda ve “akaryakıt sorununu çözdüm” demişti, üzerinden 1.5 yıl geçmesine rağmen, getirebildikleri akaryakıt hem kötüdür, hem de ucu ucuna yetmektedir. Teknecik Elektrik Santrali, mevsime göre günde 600-1000 ton arasında yakıt tüketir. Çünkü hem termik, hem de dizel santrallerimiz fuel oil ile çalışır. Fuel oil getiren gemiler bellidir, ayrıca oradaki limanın imkanları gereği, en fazla 14-15 bin tonluk gemiler gelebilir. Mevsim geçişlerinde stok yapılması gerekirdi, maalesef bunu da yapamadılar, gemiler getirdikleri yakıtı boşalttıkları anda direkt kullanıma girer, oysa yakıtın belli bir süre dinlendirilmesi gerekir. Çünkü yakıt ucu ucuna getirilir.

“Rafineri belli değil”

İki kuzeyde, üç güneyde elektrik santrali var. Hava kirlilik ölçümlerine baktığımız zaman, kuzeyde, hem Kıb-Tek, hem AKSA’nın kullandığı yakıtın havayı ne kadar kirlettiği ortadadır. Hem AKSA, hem de KIB-TEK yakıtın hangi rafineriden geldiğini açıklasın. Bu yakıt, bir yerden gelir, Marmara Ereğlisi’nde depolanır ve oradan da Kıbrıs’a gelir. AKSA ve KIB-TEK aynı yakıtı kullanır. Yakıtı test ettiremiyoruz, numune almamıza izin verilmiyor. Çünkü rafineri belli değil.

“(Başbakan) Kıb-Tek ile ilgili hangi sözünü tuttu?”

9 aydır, AKSA’nın bu topluma 20 yıldır verdiği zararı anlatıyoruz. Bu hükümet, Kalecik 3 Sözleşmesi’ni imzalayarak, halkın enerjisini AKSA’ya ipotek etti. AKSA, ülkenin üzerinde bir güçtür. Siyasete de, kurultaya da müdahale edebilecek bir gücü vardır. Derdimiz toplumsaldır, derdimiz Kıb-Tek’in ayakta durmasıdır, vatandaşın daha ucuz elektrik almasıdır. AKSA’nın vahşi bir kar marjı var. Sayıştay raporlarına girdi, 20 yılda yaklaşık 1.2 milyar net kar elde etti.

Ağustos’ta Teknecik’teki tartışmalardan sonra hükümet bizim söylediklerimizi yapmaya başladı. Teknecik’in neden o hale getirildiğini, kötü başbakan ve atadıklarının buna sebebi olduğunu, 15 Ağustos sonrasında aldıkları kararlarla teyid ettiler. Sayın Başbakan, dört tane makina alacağını söylemişti. Dört makinenin maliyetini biliyor mu? Bunun altyapısının hazırlanması lazım. Bu iş için, 90 milyon euro lazım. Kalecik 3 Sözleşmesi imzalanırken, Başbakan “2023’te enerji sorunu bitecek” demişti. Bitti mi? Bitmedi. Kalecik 3 Sözleşmesi imzalanırken, “AKSA’ya verdiğim 35 MWlık kapasite artırımı kadar Teknecik’e de yapacağız” demişti. Yaptı mı? Hayır. Kıb-Tek ile ilgili hangi sözünü tuttu?

“AKSA filtre yerine ceza ödemeyi tercih etti”

Soru: AKSA ile yapılan anlaşmaya dair Sayıştay’ın hazırladığı bir raporda AKSA’nın “çevre açısından büyük önem arz eden filtre ve arıtma tesislerini kurmak yerine ceza ödemeyi tercih ettiği tespit edilmiştir” deniliyor. Devlet de böyle bir sözleşme yapmayı ve filtre kullanılmadan, kamu sağlığını tehlikeye atarak üretim yapılmasını kabul ediyor...

Tuğcu: Doğrudur. AKSA bir dönem filtre kullanmayı denedi ancak bu maliyeti artırdığı için yapmadı, ceza ödemeyi tercih etti. AKSA her ay, 35 bin dolar ile 50 bin dolar arasında değişen bir miktarda ceza ödüyor. Çevre Bakanlığı’nın havayı kirlettiği için AKSA’ya ceza kesmesi ve kapatma yetkisi kullanarak kapatması gerekir. Aynı şey KIB-TEK için de geçerlidir.

Klor gazı...

Soru: Teknecik Elektrik Santrali’nde bekletilen klor gazının büyük bir tehlike olduğunu ve sızıntı olması durumunda 10 kilometre içindeki herkesi öldüreceğini söylemiştiniz. Bu gaz imha edildi mi?

Tuğcu: Aynı şekilde duruyor maalesef. İhalesi bitti, sözleşme de imzalandı. Firma hazır ancak Çevre Bakanlığı’ndan çet raporu çıkmadığı için firma gereğini yapamıyor. 

Durum ne?

Soru: Mobil santraller getirildiği açıklandı. Üretim ne durumda?

Tuğcu: Toplumu yanlış bilgilendiriyorlar. Teknecik’te üç türlü makinemiz var. 8 adet dizel jeneratör, buhar türbünü ile çalışan termik santral, mazot ile çalışan 5 mobil santral. Mobil santraller doğal afet, büyük elektrik kesintileri, santrallerda büyük arızalar olduğu zaman geçici çözümdür. Kıb-Tek’in Teknecik’te 385 MW kurulu gücü var, son getirilen mobil santrallerle birlikte. Ama maalesef 385 MW’ın tamamını kullanamıyoruz, dizel santrallerden biri, 7 numara, 1.5 yıldır kırıktır. 8 numara 4 yıl sonra çok büyük mücadelemiz sonucunda tamir edildi ve devreye alındı. Şu anda 8 dizel santralin 7’si çalışır. 8 makinenin toplam gücü 140 megawatt iken, maalesef bakımsızlık, kötü yakıt ve bir makinenin kırık olmasından dolayı, günde yaklaşık 80-90 MWlık bir verim alabiliyoruz. Buhar türbünlerinin kapasitesi de 120 MW olmasına rağmen, bakımsızlıktan, gününde servislerinin yapılmamasından, yedek parçaların değişilmemesinden dolayı 85-90 MWlık verim alabiliyoruz. Teknecik’te şu anda yedek parça stoğu da yoktur.

“Üretilen elektriğin %31’i”

Mobil santraller önce iki adet geldi, bunları çalıştırdığımızda, oradaki EÜAŞ’ın mühendisleriyle görüştüm, her biri 25 MWlıktır , 5 mobil santral 125 MW eder. Ama ülkemiz şartlarına uygun olmadıkları ve motorinle yani mazotla çalıştıkları için, bunlardan alabileceğimiz maksimum verim 90 MWtır. Oradaki dağıtıcı trafomuz 60 MW olduğu için, bundan fazlasını da iletemeyiz. Yani 60 MW için 125 MWlık yakıt kullanılıyor. Kayıplar Kıb-Tek sayfasında da var. Üretilen elektriğin %31’i kayboluyor. Bunu hiç çekinmeden, utanmadan Kıb-Tek web sayfasına da koydular.


“560 MW gibi görünen üretim kapasitesinden maalesef 430 MW üretilebilir”

AKSA ile son yapılan sözleşmede kapasite artırımı verildi ve iki makine daha getirildi. Getirdikleri makinalar 1990 model, Gana’dan sökülmüş ve modifiye edilmiş makinalardır. 25 yaşındaki iki makineyi sisteme getirdiler. Bu makinaların güçleri, sözleşmede yazdığı gibi her biri 17.5MW değil, 16.3 gücünde modifiye edilmiş makinalardır. Bu makinaların Finlandiya’daki üretici firmasına da ulaştık. Firma, makinaların ömrünün, çok iyi bakım yapılması şartıyla, en fazla 20-25 yıl olduğunu söyledi. Kısacası, AKSA ölüleri getirdi. Sözleşme gereği, sisteme bağlayacakları trafonun şebekeye bağlantısı yapılamamasından dolayı 175 MWın 140 MWını kullanabiliyoruz. KIB-TEK ve AKSA’nın normalde toplam 560 MW gibi görünen üretim kapasitesinden maalesef 430 MW üretilebilir, o da hiç bir arıza olmaz ve bütün makinalar çalışırsa.

Yaz aylarında pik değer 422MW gördük. Buna ulaşınca, dizel makinalarda ve termik santralde arızalar oldu. Güneyden 23 Temmuz- 30 Eylül arasında olmak üzere 8.5 milyon dolarlık enerji  satın aldık, 0.44 dolar centten. Makinaların bozulması, kötü yakıt nedeniyle çalıştıramamamızdan dolayı, pahalı üretim modelleri ve güneyden pahalı enerji satın almak, topluma zam olarak yansıyacak.

“En az %20’ye yakın zam”

Soru: Bu durumda zam ne zaman olur?

Tuğcu: En son %13’lük bir zam yapıldı. Normalde %26’ydı, kurultay var diye %13 yaptılar. Diğer %13’ü de bugünlerde yapmak zorundadırlar. Üretim maliyetlerinin de artmasından dolayı, en az %20’ye yakın bir zam yapılması lazım ki, elektriği maliyetine satabilelim.

Kıb-Tek 10 dolar cente üretim yapar. AKSA, aynı model makinalarla üretim yapmasına rağmen, oradan 18 dolar cente elektrik alıyoruz. Maliyetin yüksek olmasının en büyük sebebi budur. Bu sorun, 2009 Kalecik 2 Sözleşmesi’nden başlar. 2018 yılında, dörtlü hükümet döneminde, ihalesi bitmiş 4 makina alınmış olsaydı, Kalecik 3 Sözleşmesi mevcut şekliyle imzalanmayabilirdi. Elimiz güçlü olurdu çünkü Teknecik’te 70 MWlık kurulu güç olurdu.

“Enerji sorununu çözmek istersek, kısa, orta ve uzun vadeli plan yapmamız gerekir”

Soru: Kayıplara dikkat çekiyorsunuz. Üretim ve iletimin iyileştirilmesi, yatırım için ne kadar bir miktara ihtiyaç var?

Tuğcu: Enerji sorununu çözmek istersek, kısa, orta ve uzun vadeli plan yapmamız gerekir. Kısa vadede, Teknecik’e, modeli ne olursa olsun, çevre dostu, dünyada kullanılan en uygun modellerden yatırım yapılmalı. Gelecek yıl, pik değeri 450 MW öngürüyoruz. İlk etapta Teknecik’e üretim bazında yatırım yapmamız lazım. AKSA ve Kıb-Tek’in üretimine topluca baktığımızda, ucu ucuna günü kurtarıyor. Böyle bir politika olmaz. İletimin yaklaşık 70-80 milyon dolarlık bir yatırıma ihtiyacı var. Bütün sistemin ringe girmesi için yeni şalt sahaları yapılmalı, Tatlısu, İskele ve Lefkoşa’da şebekenin güçlendirilmesi lazım. Bu orta vadede yapılacak.

İlk etapta yatırım, üretime yapılmalı, 1-2 yıl içinde iyileştirme, kurulu gücün tamamını bakımdan geçirip, artırma gibi. 5 yıl içinde de iletime yatırım yapılmalı. Ürettiğinizi iletemezseniz bir anlamı olmaz. Uzun vadede de, ülkenin büyümesini öngörerek, enerjiye kalıcı ve daha profesyonel çözümler bulmak gerekir. Güney’de de aynı sıkıntılar var.

Soru: Kablo ile elektrik konusu zaman zaman gündeme geliyor. Bu konuda, Kalecik 3 sözleşmesi gereği fizibilite raporu hazırlanacaktı ancak bu yapılmadı…

Tuğcu: Kalecik 3 Sözleşmesi AKSA ile imzalanırken, “AKSA bir yıl içinde fizibilite çalışmasını sunmak zorundadır” denildi. 1 Ağustos’ta süre doldu, AKSA üç ay uzatma istedi, verilmedi, 45 gün verildi. 45 gün 30 Eylül’de (bugün) dolar. Ne olacak, göreceğiz.

Siyasiler, kablo ile elektrik gelince elektrik ucuzlayacak hayalini insanlara pompalıyorlar. Öyle bir şey olmayacak. Türkiye’deki elektrik maliyetleri bellidir, kablonun da bir maliyeti var. Kablonun çift yönlü olması lazım. Siyasi boyutu var, fizibl olup olmadığı önemli. Kablo üretim modeli değildir, kablo iletimdir. Kablonun sadece yıllık bakımının yaklaşık 5 milyon dolar olacağından bahsediliyor. Kafamızda soru işareteri var.

“Erdoğan’a söyleyemiyorlarsa, ben söyleyeyim”

KKTC’nin, TC ile enterkonnekte olmasının sıkıntıları var. Nedir bunlar? Bir, siyasi boyut. Aldığımız bilgiye göre, ENTSE-O bir kaç ay önce Türkiye’ye gitti ve “şebeke anlamında KKTC ile enterkonnekteye iznimiz yoktur” dedi. Türkiye bugün Trakya üzerinden AB’ye enterkonnektedir. KKTC ile bağlantı yaparlarsa, onu kesecekler. Türkiye’nin burada bir kaybı olur. Aldığımız izlenim, kimsenin, Türkiye’deki bakanların, yetkililerin veya buradaki yetkililerin, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bunun getirisi veya götürüsünü, olup olamayacağını söyleyemediğidir. Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan enerji toplantısında, Cevdet Yılmaz da, Ersin Tatar da konunun siyasi boyutuna dikkat çekti ama kimse bunu Sayın Erdoğan’a izah etmiyor. Korkuyorlar mı, anlatmak mı istemiyorlar, bilemiyorum. Söyleyemiyorlarsa, ben söyleyeyim. Kablonun buraya gelmesine karşı değiliz. Kimse karşı olamaz, aklıselim olan kabloya “evet” der. Ama kablo gelecekse, enterkonnekte olmalı.

Türkiye’de şebekenin sorumlusu TEİAŞ’tır, böyle bir çalışması yok. TC Enerji Bakanlığı’nda böyle bir çalışma yok. Burada da böyle bir çalışma yok. Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan toplantıda, bu işin olmayacağını kendileri de üstü kapalı söyledi, siyasi boyutuna dikkat çekti. En büyük sorun siyasi boyutudur.

“Kablo olmayacaksa, ne yapacağız?”

Kablo olmayacaksa, ne yapacağız? Yenilenebilir enerji modelleri var, güneşten, rüzgardan faydalanabiliriz. Adamızın her tarafında gaz var. Bu gaz, günün birinde çıkacak. Demek ki, uzun vadede gazla çalışan santral modellerini düşünmeliyiz. Bunları şimdiden planlamak lazım. Ülkede enerji sorununu çözmek istiyorsak, izlenmesi gereken yol budur.

“1.5 yılda gelebileceğimiz en kötü noktaya getirildik”

Soru: Bakanlar Kurulu kararıyla, Şubat ayında, enerji alanında danışmanlık yapması amacıyla bir Enerji Komitesi kuruldu. Bu komite bu konularda çalışma yapıyor mu?

Tuğcu: Bu komite iki defa toplandı, tanıştılar ama başka bir şey yapmadılar. Göstermeliktir. Kıb-Tek enerji sektöründe tek kurumdur, bağlı olması gereken yer Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’dır ama biz Başbakanlık’a bağlıyız. 1.5 yılda gelebileceğimiz en kötü noktaya getirildik.

“Kıb-Tek’in mali yapısı bozuk”

Soru: Kıb-Tek’in mali yapısı nasıl?

Tuğcu: Mali yapı bozuk. Mali yapı neden bozulur? Bir, üretimin pahalı olması. İki, yüksek borçlanma faizleri. Kıb-Tek’in tüketiciye uyguladığı faiz, yıllık %37’dir. Kıb-tek, kendi üretemediği elektriği başka yerden pahalıya satın aldığında ne olur?  Borçlanmaya gider. %58-60 faizle borçlanıyor. Aradaki %21 fark maliyetlere yani vatandaşa yansır. Bankalara 1 milyar 400 milyon TL, AKSA’ya 900 milyon TL borç var. Güneyden 8 milyon dolarlık elektrik satın aldık, bunun 5 milyonunu ödedik. KIB-TEK’in ayda topladığı para, 1-1.5 milyar TL’dir. Bunun %80’i yakıta, %55 AKSA’ya, %25-30 Kıb-Tek’in aldığı motorin, mazot ve fuel oile gider. %8 personel maaşlarıdır. Borç faizlerine gelirin %5-6’sı veriliyor. Geriye kalan da, günlük rutin işlerin dönmesi için malzeme alımı için kullanılır.

Tahsilat yapılmayan belli bir kesim vardır. Onlar da zaten, her dönem aynı şirketlerdir, Ercan Havaalanı gibi. Devlet, Kıb-Tek’e üç ayda bir ödeme yapar. Bugün itibarıyla 400-500 milyon borcu var. GKK ve KTBK de üç ayda bir ödeme yapar. Ödemeler 3 ayda bir yapılınca, kurum da borçlanmak durumunda kalıyor. Bütün rakamlar kötü yönetimi gösteriyor. Bu yüzden Kıb-Tek özerk bir yapıya kavuşturulmalı.

“Kıb-Tek’i toplum yönetsin”

Soru: Özerklik yıllardır konuşuluyor, özerklikten ne kastediyorsunuz?

Tuğcu: 2012’den beri mecliste bekleyen bir yasa tasarısı var. Sendika olarak, bir çalıştay düzenledik ve tüm paydaşlarla o tasarı üzerinde çalıştık, güncelledik. Hukukçuları, ekonomistleri, siyasi partilerin tamamını çağırdık, partilerden katılmayan sadece UBP oldu.

Özerk bir Kıb-Tek derken, enerjiyle ilgili paydaşların yönettiği bir Kıb-Tek’ten bahsediyoruz. Kamuoyunda yanlış bir algı var, özerklik deyince EL-SEN yönetecek zannediliyor. Yönetimde Ticaret Odası, Sanayi Odası, Makine Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası temsilcileri ve sendikadan temsilciler yanında, hem iktidardan hem de muhalefetten temsilciler olacak. Ülkedeki paydaşların yöneteceği bir Kıb-Tek talep ediyoruz. Toplum yönetsin istiyoruz. İşte o zaman çevreci, daha ucuz elektriği nasıl üreteceğimizi konuşacağız.

“Kışa hazırlık yok”

Soru: Kışa hazır mıyız?

Tuğcu: Öyle bir hazırlık yok maalesef. Bu makinalar kötü yakıt kullanmaktan dolayı

zarara uğradılar. Çok hızlı bir şekilde, Teknecik Elektrik Santrali’ndeki yedek stoğunun güncellenmesi lazım. Kötü yakıttan dolayı arıza oluşan makinaların, 60-72 bin saat bakımlarının çok hızlı bir şekilde yapılması lazım. 15 Kasım’a kadar bunları yapmaya zamanımız var, yapmazsak Ocak, Şubat aylarında bizi kesintiler bekler. Ya da güneyden pahalı elektrik alacağız, güney verdiği sürece kesinti yaşanmaz...

Şebekedeki kayıpları gösteren tablo

AKSA’nın filtre takmadığı için ödediği cezayı gösteren tablo

Kıb-Tek ve AKSA’nın kullandığı yakıt nedeniyle havayı kirlettiğini gösteren harita

Röportaj Haberleri