Türkiye seçimlerinden sonra kurulan yeni Erdoğan hükümetinde ekonominin başına Mehmet Şimşek yeniden getirildi; kendisi daha önceleri de bu görevde idi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilimsel ekonominin temel kavramları yerine “Ben de ekonomistim” deyip Kur’an Nas suresi ile ekonomiyi yönetmekte ısrarı sonucunda istifa edip görevinden ayrıldı.
Sonrası malum… Değişen maliye ve ekonomi bakanları ve Merkez Bankası Başkanları; değeri sürekli düşen TL… Ama bir inat, bir inat; düşen faiz uygulamaları ile enflasyonu önleme, TL’nin değerini yükseltme iddiası… Bunun için devletin mali kaynakları tüketildi, kamu kuruluşları özelleştirildi, ülkenin toprakları yabancılara satıldı, yurtdışından borçlanıldı, Rusya’ya doğal gaz borcu ertelendi, kur korumalı TL mevduat hesapları uygulaması üretildi ve daha neler ama sonuçta TL tumba, ekonomi baş aşağıya… Halkın satın alma gücü yitti, yatırımlar bitti, yabancı yatırımcı da geri gitti…
Seçim kampanyaları döneminde AKP ve Erdoğan ekonomiyi hiç konuşmadı, konuşturmadı; şoven bir söylem ile PKK korkutması, hainlik suçlamalarıyla muhalefete saldırdı… Ne demeli?! Muhalefet de aptal aptal bu gündeme yoğunlaştı ve Erdoğan’ın AKP hükümetlerinin Türkiye’yi ekonomik iflasa sürüklediğini gündem yapmadı, konuşmadı, seçmene anlatmadı… Sadece yurtdışından 300 milyar ABG doları getireceğini söyledi durdu ama inandırıcı da olamadı… Erdoğan ve AKP’nin seçimi zar-zor kazandığı göz önüne alınırsa, CHP ve ittifakı ekonomiyi seçim kampanyalarının temel ve ağırlıklı gündemi yapsaydı belki de kazanacaktı…
Gelelim bugüne ve sonrasına… Mehmet Şimşek geri döndü ya, şartlı döndüğü bilinmektedir; karizmasını ve kariyerini bozmayacak, dönüşünün imajına yaptığı katkıyı çizdirmeyecek ve bilimine göre maliye, hazine ve ekonomiyi kendisi yönetecek, Erdoğan karışmayacak, Nas Suresi rafa kalkacak… Ekibini de kendisi kuracak; başladı bile ve örneğin Merkez Bankası Başkanlığına akademik ve mesleki özgeçmişi çok başarılı olan 1982 doğumlu Hafize Gaye Erkan’ı atadı… Ancak, Şimşek’in fark getirmesi için fazla zamanı da yok… TL apar topar düşüyor, ekonomi ve yurttaş fakirleşiyor ve acilen önlemler almak gerek… Yakında yerel seçimler de var ve AKP büyük şehir belediyelerini geri almak derdinde; zaten şansları az, bir de ekonomiyi iyileştirme başarısı göstermezlerse yerel seçim sonuçları AKP için kötü olacak… Bunlar siyasi zorunlukların ana unsuru…
Ekonomik zorunluklar da var… TC hazinesinin döviz rezervleri yükseltilmeli… Türkiye enerjide dışa bağımlı; doğal gaz borçları birikti, kışa girerken doğal gaz tüketimi daha da artacak… Döviz rezervlerini artırmak için ihracat yapmak ihtiyacı var; sınai üretimi artırması gerek, doğal gaz talebini makul maliyette karşılayabilmek gerek… Önümüzdeki mevsimler tarım ürünleri ihracatını ve turizm gelirlerini artırmak için müsait ama geç kalınma endişesi var… Özellikle deprem ve halen süren artçı sarsıntılar nedeniyle turizmde gerileme var, uluslararası turizm piyasasında pazarlama iyi gitmedi. Son an karar veren turistlerle idare etmek de bir çözüm ama turistik tesislerin doluluk oranı düşük kalacak. Sürekli düşen TL turistler için bir cazibe ama iç piyasa istikrarsızlıkları nedeniyle turizm sektörünün maliyet çıkarması ve fiyat belirleyebilmesi de zor… Seçim kampanyaları döneminde depremin yaralarını sarmak için verilen vaatleri yerine getirmek de var hesapta; deprem yıkımını yaşayan illerden oy patlaması ile çıkan Erdoğan hükümetinin vaatlerini yerine getirmek için hemen işe koyulması beklentisi var oy veren depremzedelerde…
Kısacası, siyasal ve sosyal zorunluklar nedeniyle Şimşek’in ekonomiyi tetiklemesi ve TL’yi istikrara sokması için çok kısa bir zamanı var, en geç Eylül’de ve kış bastırmadan toparlaması gerek… Yapabilir mi? En büyük ihtiyaç Şimşek’in ekonomi yönetimindeki bilgisini, deneyimini, birikimini, donanımını kullanabilmesi ve kendisine güven duyan uluslararası mali ve finans unsurlarını da yanına alabilmesidir. Erdoğan rahat bırakırsa yapabilir… Erdoğan rahat bırakacak mı?! İşte bunu Tanrı daha peygambere bile söylememiş… Erdoğan rahat bırakmazsa, Şimşek gider, Türkiye ekonomisini şimşekler çarpar, yanar yakılır… Erdoğan’ın en azından yerel seçimler sonuçlanana kadar Şimşek’i rahat bırakacağını söylemek mümkün… Bu sürede TL toparlanıp nispeten istikrarlı olabilecek ama ABD doları kurunun eski değerine dönmesi hayal…
Gelelim KKTC’ye; malum olduğu üzere eşit egemen KKTC para biriminde egemen değildir ve istikrarsız TL’nin KKTC ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuz etki daha büyüktür. KKTC’de ne yapılmalı?! Çok bir şey gerekmez; hemen istikrarlı bir muhasebe birimine geçilmeli… Düşük TL kuru Türkiye’nin uluslararası ihracat ve turizm pazarlarında rekabet gücünü artırıp, ülkeye döviz girişini belki artırır ama KKTC ihracatçı bir ülke değil, turizmde de Türkiye’nin rekabetini aşabilecek değil; kumar turizmi ne kadarsa o kadar turizm denilebilir… Başbakan vakti geldiğinde önlemler alacağını açıkladı; belli ki Başbakan ihtiyacın vaktini de kestiremiyor çünkü vakti geleli çok oldu ve onun haberi yok… Garibime haber verecek biri de kalmadı etrafında çünkü kendileri haberleri sadece Büyükelçi’den almayı tercih ediyor…
Ne olmalı?! Kaçarı yok, erken genel seçim olmalı… Türkiye’nin uygulayacağı sıkı para politikaları sırasında KKTC’ye de finansman ayıracağını beklemek saflık olur; askeri harcamalar belki ödenir, belki de yerel kaynaklardan ödenmesi zorunluğu çıkar ama yeni ihaleler açılmayacağı gibi mevcutların devamı da yavaştan donuğa girer… Aslında, KKTC kendi yerel gelirleri ile kendini idare edebilir ama UBP’li hükümetler bu konuda yetersiz, başarısız, en önemlisi de isteksiz; istikrarlı muhasebe birimine geçmeyi isteseler ve düşünseler dahi Ankara hükümeti ile konuşmaya cesaretleri olmadığı için onu da yapmayacaklar… Zaten, “Versin Türkiye, dağıtsın UBP” şiarları halen baskın… Dolayısıyla, “Vermeyince Mabut, n’apsın Mahmut” olacak ve ortakları ile ilişkileri pamuk ipliğine bağlı olan UBP erken seçimi tercih edip, “Zararın neresinden dönülse kardır” stratejisi ile erken bir genel seçimde ne kazanırsa onunla yetinmeyi tercih edecek…
Ne olacak halkın hali?! İstikrarlı bir muhasebe birimine acilen geçilmezse, bir erken genel seçim de yapılmazsa, halk çok fakirleşecek, satın alma gücü çok zayıflayacak… Pazar faaliyetleri Kıbrıslı Rum müşterilerle devam edecek… Bu ara seçim KKTC seçmeninin kaderini değiştirmek istediğine dair işaret fişeğini atma olanağını veriyor… Kamuoyu yoklamaları ve arazideki tepkiler CTP adayının kazanacağını gösteriyor, yani fişeğin atılacağına dairdir… Olmazsa, Türkiye’nin kendi ekonomik yapısı doğrultusunda aldığı önlemlerin, ekonomik yapısı Türkiye’nin tam tersi olan KKTC’de yıkıcı etkileri altında Kuzey Kıbrıs insanı boğuşur, boğulur olacak… Seçmen sol-duyulu durum değerlendirmesini mutlaka yapacaktır.