“Sen de kıskanç değil misin” dedim.
- “Öyle” dedi, “hepimiz insanız…”
“İnsanız derken bunu öğreniyoruz, çünkü sahiplenme ile sadece bizim olmasını istiyoruz. Bunu bize öğretiyorlar”
***
Oysa az önce yayında “kadına şiddet”i anlatırken, en başa “kıskançlığı” koymuştu Aslı Murat!..
- “Psikolojik şiddet” demişti…
***
Neymiş ‘psikolojik şiddet’ ?
“Bir kişinin kendi kararlarını vermesinin engellenmesi, kontrol edilmesi, özgür iradesinin ortadan kaldırılması…”
Aslı Murat bunu ‘kadınlar’ için söylüyor!.
“Erkekler” açısından da sıkıntılar yok değil.
Ancak ‘kadınlar’ açısından durum çok daha vahim!..
***
Belli bir yaşa kadar ‘ana babası’ uyguluyor baskıyı, “nereye, kiminle, ne işin var” diyerek…
Şu değişmez yargı: El alem ne der?!..
Hele evli kadınlar…
Kaç kadın özgür iradesiyle sosyal yaşamını düzenleyebiliyor ki….
İstediği gibi görüşüyor sevdikleriyle, bir konsere, bara, sinemaya yemeğe gidebiliyor?
- “Bu akşam ben falanca erkek arkadaşımla dışarıya çıkıyorum” diyebilen kaç kadın var…
***
İyi de bu ‘kısıt’ın öcü alınmıyor mu?
İnsanın ömründen çalınan her ‘özgürlük’, günün sonunda farklı eylemlerle kusmuyor mu kendini…
***
Şimdi diyeceksiniz ki, “Bu kadarcık kıskançlığa psikolojik şiddet gözüyle bakarsak, şiddet görmeyen yok gibi…”
Belki de…
***
Toplumsal öğretiler ve kısıtlanan özgürlük alanlarını ‘mutlak doğru’ kabul edersek, ‘güvensizlikler’ ve ‘yalanlar’ üzerine inşaat edilmiş ucube yapılar yerleştiririz yaşamın içerisine…
Sevimsiz…
Somurtkan…
Ve mutsuz…
***
- Nasıl gidiyor işler, dedim Avukat Aslı Murat’a…
- Çok yoğun dava çok, dedi…
“En fazla da ‘boşanma’ davaları” (!)