Kışlalar açılıyor… *

Hazırlıklar son aşamada… Çantalar Orfanides’ten, defterler “Fonsuz Plaza”dan alınıp hazırlanıyor… Tek tip kışla önlükleri, pantolonlar ütülenip askılardaki yerini çoktan almış… Evlerde bu hummalı hazırlıklar sürerken;

Hazırlıklar son aşamada… Çantalar Orfanides’ten, defterler “Fonsuz Plaza”dan alınıp hazırlanıyor… Tek tip kışla önlükleri, pantolonlar ütülenip askılardaki yerini çoktan almış…

Evlerde bu hummalı hazırlıklar sürerken; açılan okullardan çok, yaklaşan seçimleri düşünen hükümette de “yandaşlar”ı işe alma çalışmaları aynı telaşla sürüyor…

Bu telaşın içinde, ne yazık ki eksik öğretmen kadrolarını tamamlayıp; okulları eksiksiz kadrolarla açma telaşı yok… “İşe göre eleman değil, adama göre iş” felsefesi her alanda olduğu gibi eğitim sektöründe de hakimiyetini koruyor çünkü…

Okullar açılıyor… Şaşaalı törenlerle (ezberlenmiş) nutuklarla; askeri “nizam ve intizam içinde açılacak okullarımız…

 Ezberci, yaşamda hiçbir kullanım alanı olmayan, yığma, uydurma bilgilerle dolu (o değişmez, mutlak)  müfredatla; aynı otoriter ve milli ruhla; iç karartan renkleri; çocukların belini büken ağır malzemeleriyle açılıyor okullar…

Her eve en az bir bilgisayarın girdiği günümüzde, çağın çok çok gerisine düşmüş bir müfredat(ki bu müfredat özel okullara da dayatılıyor) ve altyapıyla, eğitmekten çok, (resmi ideolojiyi besleyen argüman ve verileri, ezberlenmiş hamaseti) “öğretme”yi hedefleyen bir anlayışla açılıyor okullarımız… 

Ve okullar açılırken “eğitimle” ilgili en büyük tartışma “defterlerdeki fonun kaldırılması sonucu bazı tüccarlar mı kazandı; Halk mı kazandı ?” tartışması… 

 İki yıl önce yazmıştım:

 “Çarşı’nın umudu öğrenciler…’ diye manşet atmıştı, boyalı gazetelerimizden biri geçen hafta… Toplumun umudu, olması gereken öğrencileri ‘çarşının umudu’ haline getiren ekonomik sistemi (daha doğrusu sistemsizliği) yaratanları ‘kutlamak’; hatta ödüllendirmek gerek…

En acil(!) gereksinimlerimizden biri olduğu için büyük bir hızla yürürlüğe konulan, “Devlet Madalya, Nişan ve Ödüllendirme Tüzüğü”nde bu ekonomistlerimize de bir şeyler takmak için madde var mı bilemiyorum… Yoksa da konmalı… Bu değerli zatlara ille de bir şeyler takmak gerek…”  diye… Bu ekonomistlerimizin en büyüğü, ciddi(!) bir iddiada bulundu geçenlerde… “AB’ye girersek maaşlar ödenemeycek” miş!..

Eğitimde uygulanan, “yalan yanlış bilgi süprüntüleriyle uyuşturulan beyinlere korku salıp; sünepe tebaalar yetiştirme” anlayışının siyasette de sürdürüldüğünün açık örneğidir bunlar…

Bu siyasetin ve ülkenin “Baş öğretmeni” okullar açılırken yine konuşacak:

“Nassın askerr!, (Müdürün işaretiyle çocuk korosu haykıracak: Sağğool!..)…

Babalarınızın kanıyla kurduğumuz; dağını taşını boyadığımız kutsal devletimizi yıkmak için içte ve dışta odaklanan düşman kuvvetlerine karşı siz de (abileriniz, babalarınız gibi) kanınızın son damlasına kadar savaşmaya hazır mısınıızzz?”

(Müdürün işaretiyle) Koro haykıracak: Hazırızzz Komutanımmm!.. Ve sürecek Nutuk:

Geçen gün de söyledim, ‘geçmişi kıymetlendiren milletler de böyle sağlama basar, yaşa basmaz’… Unutmayın, ağaç yaşken eğilir… Onun için büyüklerinizin önünde eğilmemezlik etmeyin… Yanağınıza bir tokat atılırsa; diğer yanağınıza da atılması için yüzünüzü döndürün… Düşmanınızı iyi tanıyın, onların karşısında başınızı dik tutun… “ABD’li, Yunanistanlı, Rum anaların kucağında büyüyen delikanlılardan, genç kızlardan uzak durun; onlar kucaklarınıza bir yılan gibi sessizce girerler; sizin saflığınızdan yararlanıp; sizi zehirlemek için size olmadık vaatlerde bulunabilirler… Size “AB gibi” elma şekeri sunanlara kanarsanız… Elinizde sapı kaldığında pişman olursunuz…

Bugünlerde Türk kılığına girmiş onlarca Simitis, Papadopulos, Hristofiyas dolaşmaktadır aramızda… Onlara özellikle dikkat edin… Size kalem verirlerse kesinlikle almayın… Çünkü o kalemler satılıktır… Kalemi defteri olmayan varsa bana gelsin… Ben “beklenmeyen giderler kalemlerinden” veririm onlara… Bol bol kullanırlar… Okuyup, Büyük Adam olmak için kalem seçimi çok önemlidir, unutmayın…  Onun için seçiminizi yaparken çok iyi düşünün… Bu seçim kalemine sahip çıkma seçimidir…

Bazılarınızı görüyorum; erkek adamın kulağında küpe… Onları derhal çıkarıp atın ve söylediklerimi küpe yapın kulaklarınıza… Sonra sizi ham yaparlar haa!..

Hade bakayım… Gazanız mübarek olsun…”

Dikkaat!… Hazrol!… Sınıflara marş marş…   

                                                                                             

*  Yukarıdaki yazımı (13-09-2003 tarihli) sekiz yıl sonra yeniden gündeme almamı, Yiğit bir Emekli Oramiral’a borçluyum!...

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nde düzenlenen bir konferansta konuşan zatı muhterem; “Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyinde, hatta (Mısır, Libya, Suriye ve Lübnan gibi diğer kıyıdaş ülkelerde) de vazgeçilmez hakları bulunduğunu belirtmiş…

Eee… Bu kadar geniş bir coğrafyada haklarımızı savunmak (!) için ne gerekli?

Elbette ki vatanı için seve seve canını verecek ASKER bir toplum…

O zaman…

Hade bakayım… Gazanız mübarek olsun…”

Dikkaat!… Hazrol!… Sınıflara marş marş…   

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri