Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen) Başkanı Ali Kişmir için 10 yıl hapis istemiyle açılan davanın bu sabah yapılacağı açıklanan duruşması yapılmadı, süresiz ertelendi.
Ali Kişmir, geçtiğimiz cuma günü polis ve avukatının kendisini aradığını, duruşmanın olmayacağını söylediğini belirtti.
Bu Memleket Bizim Platformu, 2 yıl önce yazdığı ve politik içerikli olduğunu belirttiği bir yazısından ötürü teminata bağlanmak talebiyle mahkeme huzuruna çıkarılacak Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’e, genelde ise basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmak için eylem yaptı.
Mahkemeler önündeki eyleme KTGB, basın çalışanları, CTP'li milletvekilleri, CTP Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın, TDP eski Başkanı, eski milletvekili Cemal Özyiğit, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileri, sanatçılar destek verdi.
Avukat Hasan Esendağlı, ceza davasının poliste Kişmir’e tebliğ edildiğini, işlemin başlatıldığını, Başsavcılık tarafından davanın dosyaladığını anlattı.
Kişmir’in bugün, yargılama sürecinde hazır bulunmasını sağlamak amacıyla çıkarılacağı teminat duruşmasından vazgeçildiğini ifade eden Esendağlı, bu duruşmanın, tutukluluk, yurt dışına çıkış yasağı, maddi teminat veya kefil kefaleti, yani bir takım özgürlüklerinin mahrum bırakılmasını içerdiğini anlattı.
Esendağlı, teminat duruşmasından bugün vazgeçildiğini, yapılmadığını ifade etti.
Öte yandan Basın-Sen ve Bu Memleket Bizim Platformu’nun çağrısıyla mahkemeler önünde Ali Kişmir’e destek eylemi ve basın açıklaması da yapıldı.
Soyalan: “Mahkemeye, yargıya adalete güveniyoruz”
Eylemde ilk sözü alan gazeteci, Basın-Sen Genel Sekreteri Serkan Soyalan, Kişmir’e bir buçuk yıl önce yazdığı bir yazıdan dolayı dava dosyalandığını belirterek, Okan Dağlı’nın ise Türkiye’ye alınmadığını hatırlattı.
“Mahkemeye, yargıya adalete güveniyoruz” diyen Soyalan, davanın bugün görüşülmediğini ama ileriki süreçte görüşülebileceğine işaret ederek, birlikte mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti.
“Dava tehdidi tüm medya kuruluşları ve gazetecilere”
Avrupa Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri
Mustafa Kuleli dava tehdidinin sadece Ali Kişmir'e değil, tüm medya kuruluşları ve gazetecilere yönelik olduğunu söyledi.
Kuleli, "Doğru bildiğini söylemekten geri adım atmaz, atmayacaktır" diyen Avrupa ve Türkiye’deki meslektaşlarının Kıbrıslı gazetecilerin yanında olduğunu kaydetti.
Eylemde "Faşizme karsı omuz omuza", Susma sustukça sıra sana gelecek" sloganları atıldı.
“Amaç gündem değiştirmek”
Bu Memleket Bizim Platformu adına KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, "Ali Kişmir, Ankara’daki iktidarın baskılarının kurbanı" dedi, Türkiye’de birçok gazetecinin cezaevinde çürüdüğünü söyledi.
Elcil, gündemin değiştirilmesi için Kişmir'e dava açıldığını belirtti, "Bunları kim yaptırıyor biliyoruz" şeklinde konuştu.
Basın-Sen Yönetim Kurulu üyesi Pınar Barut, hazırlanan basın açıklamasını okudu. Barut, Kişmir’e kalemini kullandığı için, aydın Okan Dağlı’ya da özgürlükleri, barışı savunduğu için baskı uygulandığını söyledi.
BASIN AÇIKLAMASI:
Bugün burada, özelde sadece kalemini oynattığı için 10 yıl hapisle yargılanması istenen Gazeteci Ali Kişmir ve Türkiye’ye “güvenlik” gerekçe gösterilerek alınmayan eski Milletvekillerinden, Barış Aktivisti Doktor Okan Dağlı için, genelde ise değerlerimizi ve özgürlüklerimizi savunmak için geldik.
Adı kurşunlama olaylarında geçen ancak Kıbrıs Türk makamlarına karşı hiçbir sorumluluk hissetmeyen, seçimlerimize, irademize, tercihlerimize müdahalenin başını çeken ve yaptığı hiçbir şeyin hesabı sorulmayan TC Lefkoşa Büyükelçisi aracılığıyla, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılmak istenen düzen, tıpkı Türkiye’de yaratılan düzendir.
Önünde bulunduğumuz bu Mahkeme, ülkemizin gurur duyduğumuz bağımsız yargı organı olsa da, Türkiye’nin faşist hükümeti AKP ve başta UBP olmak üzere buradaki işbirlikçileri aracılığıyla, Kıbrıs Türk toplumu için adeta bir silah haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Kendi ülkesindeki aydınları, gazetecileri, sanatçıları ve tüm muhalif kesimleri, ele geçirdiği hukuk sistemi sayesinde cezaevlerinde çürüten, davalar aracılığıyla korkutmaya, , itibarsızlaştırmaya ve susturmaya çalışan anti-demokratik Ankara yönetimi, tüm bu çağ dışı ve faşist uygulamalarını ülkemizde de yaygınlaştırmak ve “normal” hale getirmek için sistemli şekilde çalışmaktadır.
Bizler Türkiye’nin AKP iktidarından ibaret olmadığını bilerek, Türkiye halklarıyla kardeşlik duyguları, muhalif, aydın tüm kesimler ve ezilenlerle de dayanışma içinde olan insanlarız.
Seçimlerimize ve hatta parti kurultaylarına kadar açık müdahale etmekten çekinmeyen bu zihniyet, UBP desteğiyle düzenlediği sözde organizasyonlarla da müdahale alanlarını genişletmeye çalışmaktadır. Bunun son örneği de “Aile Çalıştayı” adı altında düzenlenen organizasyondur.
TC’den gelen kişilerce, bize nasıl aile olacağımızı, nasıl eş olacağımızı, nasıl anne-baba ve çocuk olacağımızı öğretmeye kalkacak kadar ileri gitmişlerdir.
İnsan hakları ve seyahat özgürlüğümüze darbe vurarak, Kıbrıslıtürkleri kapısından içeri almayan Ankara Hükümeti’nin karşısında, kıyı sınırları delik deşik edilen ve hiçbir araştırma, soruşturma yapmadan, katilleri, suikastçıları, sabıkalıları aramıza dolduran bir UBP Hükümeti bulunmaktadır.
Kendi ülkesinin ve toplumunun güvenliğini sağlayamayan, yaşam tarzını, kültürünü, basın ve ifade özgürlüğünü savunamayan, kendi vatandaşına yapılan faşist uygulamaların hesabını soramayan sözde iktidarlar, aslında sadece alt yönetiminin birer parçasıdırlar.
Kendi toplumuna sırt dönmüş ve kendi vatanına ihanet içinde olanlar bizler değil, işte tüm bunları yapanlara ortaklık eden ve göz yumanlardır.
Yargılanmak isteyen Ali Kişmir değil, tüm muhalefet bileşenleridir.
Türkiye kapılarından gönderilen Okan Dağlı değil, bu ülkenin barışının sesidir.
Biz karanlığa değil, aydınlığa ve ışığa bakan insanlarız.
Biz insan haklarının kusursuz şekilde uygulandığı, hukuk devleti ilkesinden taviz verilmediği topraklarda yaşamak istiyoruz.
Temel hak ve özgürlüklerimize kadar uzanan uygulamaları reddediyoruz!
Bizler sadece ifade özgürlüğünü kullanan, bunu kalemine, sözüne, müziğine, tuvaline, siyasetine ve sohbetine katan yurttaşlarız.
Bizim bayrağın arkasına saklayacak bir suçumuz, herhangi bir inancın arkasına saklayacak ayıbımız yoktur!
Sorun nettir;
“Barış” dememizi istemiyorlar,
“Basın ve ifade özgürlüğü” dememizi istemiyorlar,
“Yargı bağımsızlığı” dememizi istemiyorlar,
Yurdumuzun “tam bağımsız” olması talebini dillendirmemizi istemiyorlar,
Hele hele “Biat değil özgürlük” dememizi hiç istemiyorlar!
Tüm bunlar karşısında; başta Anayasa’daki “Geçici 10. Madde”nin kaldırılması, polisimizin sivilleşmesi, tüm kritik makam ve mevkilere Kıbrıslıtürklerin atanabilmesi, barış şarkılarının özgürce söylenebilmesi, ifade ve basın özgürlüğüne zeval gelmemesi için her alanda mücadele etmeye, konuşmaya, korkmadan ve cesaretle üstüne gitmeye devam edeceğiz.
Bir kez daha haykırıyoruz; Kıbrıs Türk toplumunun iradesine kimse zincir vuramaz!
Eylem açıklamaların ardından sona erdi.