Hadi gelin bu hafta tarihin tozlu raflarını biraz aralayalım. Sürekli yaşadığımız hiç değişmeyen, değiştirmek istemediğimiz kaderimizin nedenlerini biraz sorgulamaya çalışalım. Dejavu biz Kıbrıslıtürkler için geliştirilmiş bir kelime olsa gerek...
Yıl 1963. Yaşanan olaylar Kıbrıslıtürklerle rumları birbirinden ayrıştırmaya başlamış. Savaşın acıları ile boğuşan Kıbrıslıtürklere Türkiye ilaç, çadır, iaşe ve battaniye gibi yardımlar yaparken, bunların yanında bir de ‘kısmi geçim parası’ yardımı da yapmaya başlar.
Kıbrıslıtürk memurlar o günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki işlerine gidemiyordu. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti de onların maaşlarını kesmişti. Kıbrıslıtürkler Türk tarafında kıt imkanlarla kendilerine bir yönetim kurmaya çalışıyorlardı. İşte kurulan bu yönetim de, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki işine gidemeyen Kıbrıslıtürk memurlara, Türk tarafında yaptıkları işler için Türkiye’den gelen kısmi geçim parasını dağıtmaya başlamıştı. Neydi bu Kısmi Geçim parası? O günlerde çalışan bekar erkek, bekar kadın ve evli erkek maaşları 30 Kıbrıs Lirası ayda, evli kadın için de 15 Kıbrıs Lirası kıstasıyla düzenlenmişti. Aslında çalışan evli kadınlara biraz haksızlık yapılmıştı ama bu düzenleme o günlerdeki zor şartlar için bir geçim parası olarak düşünüldüğü için kimse sesini çıkarmamıştı. Genellikle herkes konuyu hoşgörüyle karşılamıştı.
Bir yıl böyle devam edildikten sonra bir evli kadına 30 Lira maaş verilmeye başlandığı duyuldu. Yapılan bu ayrıcalık özellikle evli kadınları çok üzdü. Evli kadınlar hemen örgütlendi. Toplantılar yaparak haklarını aramaya başladılar. Toplantıda o günlerin çalışan kadınlarını temsil edecek beş kişi seçildi. Temsilci ekibi şu kişilerden oluşmuştu. Tegiye hanım, Ayşe Coşar, Dr. Aydın Sennaroğlu, Necla Nasıfoğlu ve Sister Atalay...
Temsilci ekibi önce Türkiye Büyükelçisi’ni sonra Cemaat Meclisi Başkanı’nı, daha sonra da Toplum Lideri Dr. Küçük’ü ziyaret etmeye karar verdi. Randevular hemen alındı.
Türkiye Büyükelçisi ‘Elimden geleni yapacağım’ dedi.
Dr. Şemsi Kazım ‘Bu bir geçim parasıdır. İleride düzelecek’ dedi.
Dr. Fazıl Küçük önce ‘Geçim parasıdır, ileride düzelecek’ dedi. Bu esnada kadınlardan birisi başına gelen bir olayı anlattı. ‘’Dün Vasfiye Hanım’ın marketindeydim. Markette erik de lengrot (farmoza) da vardı. Bir Türkiye’li arkadaşım yanıma geldi. ‘Siz evli kadın maaşıyla lengrot değil, ancak yeşil erik yiyeceksiniz’ dedi.’’ Dr. Küçük bu hikayeyi duyunca ‘’Evli kadınlara yapılan bu haksızlık hemen düzeltilmelidir’’ dedi ve Maliye’ye ‘’Kaç evli kadın maaş çekiyor’ diye sordu. Maliye’den 200 evli kadın olduğu telefonla öğrenildi.
O günden sonra çalışan evli kadınlar da eşleri kadar maaş almaya başladılar.
Ne diyebilirim. Sadece ‘Tarihten hisse’ diyorum.
Ben bu aralar Dr. Aydın Sennaroğlu’nun biyografisi için yakın geçmişin naftalin kokulu raflarında dolanıyorum. Hepsi Dr. Aydın Sennaroğlu’nun anılarından. ‘’Ama hani birazcık da ders alsak. Kaynaklarımızı eşit bölüştürsek. Daha onurlu bir duruş için kendi yağımızla kavrulmayı öğrensek’’ diyorum.