Sevgiyle büyütülen evladın babasına verebileceği en güzel hediye onu ölümsüz kılmaktır diye düşünüyorum. Simge isimlerden Mimar Yücem Erönen’nin aramızdan ayrılmasının ardından oğlu mimar Enver Erönen bunu başardı. Babasının hikayesini Mimar Yücem Erönen kitabıyla ölümsüzleştirdi. Çok iyi tasarlanan zengin bir içeriğe sahip olan çalışmanın başka kitaplara da ilham vermesini ümit ediyorum. Enver Erönen ile kitabı ve babasını konuşmak üzere biraraya geldik. Beklediğimden de duygusal geçen röportajımızda zaman zaman ikimizin de gözleri doldu.
Babası gibi mimarlık mesleğini seçen Enver Erönen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde aldığı eğitimden ve İngiltere’de tamamladığı yüksek lisansından sonra 2005 yılında adaya dönüş yaparak mesleğine başladı. Meslek seçiminde babasının etkisi olduğunu düşünüyorum.
“Babam her zaman beni mimarlık mesleğine çekmeye çalışmıştı. Bütün gaylesi buydu sanırım. Paylaşımlarımızla ben de o yöne doğru gittim. Aslında resme merağım vardı. Hala da resim yapmaya devam ediyorum. Liseyi bitirince seçim yapma aşamasına gelince, babam ressam değil mimar olmamı istedi. Zaten babam her zaman mesleği ile bütünleşmiş insandı. Karakterine de bu yansımıştı.”
“Böyle bir kitap fikrim her zaman vardı”
Yücem Erönen’nin 2023 yılında hayata veda etmesinin ardından hayat bulan bu kitap Mimarlar Odası’nın yayını olarak, onu ölümsüzleştirdi diye biliriz. Bir evladın,babasının sevgisine karşılık vereceği en güzel hediye bu...
“Babam mimar Yücem Erönen’nin hayatını mimarisini içeren bir kitap yapma fikri bende her zaman vardı. Onunla ilgili pek bir kaynak yoktu. Sadece 1991 yılında Mimarlar Odası’nın Mimarca isimli bülteninde Gülden Hamidi projelerini içeren bir yazı yazmıştı. Onun dışında kaynak yoktu. En önemlisi de Mimarlar Odası’nın bize bu imkanı sundu. Destek verdi.”
Gerek tasarımı gerekse de içeriği ile etkileyici ve zengin bir çalışma olan bu kitap, mimar Yücem Erönen’nin hayatına dair farklı dönemlerden, kesitlerden oluşuyor. İnsan kitabı okurken, sadece onu tanımakla kalmıyor zamanda yolculuğa da çıkmış oluyor. Adanın sosyal ve siyasal tarihini de öğrenme imkanı buluyor.
“Kitabın en önemli özelliği anılar bölümü. Samimi ve öznel bir havaya kavuştu. İlk bölümde babamın bir röportajı var. Bu röportajda babam aslında tüm hayatını bizim için anlatmış. Bunları ses kayıtlarından deşifre ettik. Bize böylece yön verdi. İlk başta Mimarca dergisinde özel bir sayı yapacaktık. Ancak benim yazmaya karşı olan merakım sayesinde, yazdıkça konular çoğaldı, bölümler arttı. Projeleri, Mimarlar Odası başkanlığı döneminde yayınladığı dergiler, onların derlenmesi, anılar derken bu çalışma kitaba dönüştü. Böylece doğalında aktı ve gitti.
“Kıbrıs sorununu bize versinler biz çözeriz”
Yücem Erönen’i okudukça anlıyorum ki sadece bir mimar değil çok yönlü kişilikti. Spora, edebiyata olan ilgisi, iki toplumlu çabaları ve dostluklarıyla çok renkli insandı. Kitabı okurken onu hiç tanımadığım için hayıflandım doğrusu.
“Özellikle 1963 öncesi Arabahmet’deki hayatı ile başlayan hikayesinde babam Ermeniler ile olan dostluklarını anlatıyor. Daha sonra İngiltere’ye eğitim almak üzere gitmesi. O zaman Kıbrıs’ta olanlar ve İngiltere’deki hayat arasındaki tezatlıklar... Aynı zamanda dönüşü, askerlik anıları. Tanklara karşı yürüyüşleri... O yılların zor koşullarına ve toplumsal olaylarına dair detaylar var. Hiçbir zaman sosyal hayattan kopmadan, herkesin kalbinde yer eden birisiydi. Hümanist, sağ duyulu, hoş görülü insandı. Bütün bunları anılar bölümünde bunları aktarıyoruz. İnsanların duygularının aktarılması ile onu daha iyi tanıyoruz. Babam ayrıca henüz geçişler başlamadan pek çok iki toplumlu aktivitlerede de bulunmuştu. O dönemde On İki Kıbrıs Evi isimli kitabın yayınlanmasına katkı koymuştu. Bu proje güneydeki mimarlar odasıyla birlikte yapıldı. Tüm bu detayları da kitapta anlattık. Özel izinle görüşüyorlar ve Kıbrıs sorununu bize versinler biz çözeriz diye de ifadeleri var. Tüm bunların çok değerli olduğunu düşünüyorum.”
“Zihnimde bölük pörçük olan anıları metin haline getirdim”
İnsan içinde yaşarken en yakınındakilerin daha az farkına varıyor bazen. Bu bağlamda kitap kaleme alınırken, Enver tarafından babasının ve belki de kendi hayatına dair keşfettiği yeni bir şeyler var mı diye merak ediyorum.
“Yazdığım anılar bölümü özellikle geçmişle yüzleşmeydi. Bunu yaparken geçmişi hatırladım. Bende nasıl yer ettiğini hissettim, buldum. Bir şekilde zihnimde bölük pörçük olan anıları metin haline getirdim. Aslında benim için de hayat kataloğu oluşturma süreciydi. Hayatı, yaşı, olayları bölümlere ayırdım. Kendi mimarlığımı da anlamlandırdım. İnsan küçük yaşta hissettiği duygulara yeniden bakınca ağırlığı aynı değil. Neyi neden yaptığımızın, nasıl hissettiğimizin cevapları da değişebiliyor. Ben bu kitapla hayatımızı güzel bir yere taşıdım. İçten gelen filtresiz metinler oldu.”
Fotoğraflar: Burçin Aybars