Kıbrıs Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken AP milletvekili seçilen, öğretim görevlisi kadrosundan ödeneksiz izinle görevini yürütmesine yapılan itirazların ardından da üniversite yönetimi kararı ile emekliye çıkarılacak Niyazi Kızılyürek açıklama yaptı, hukuk yoluna başvuracağını belirtti.
Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanının Kıbrıslı Türkleri devletin kurumlarına geri dönmeye çağırdığı bir dönemde, devlet üniversitesi kadrosunda bulunan tek Kıbrıslı Türk profesörün kovulmasını ‘tam bir ironi’ olarak nitelendiren Kızılyürek, iltimas istemediğinin altını çizdi.
Özel üniversitelerde çalışan akademisyenlere tanınan hakların devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlere tanımadığına işaret eden Kızılyürek, hukuk yoluna başvurarak meşru haklarını sonuna kadar savunacağının altını çizdi.
Niyazi Kızılyürek’in Kıbrıs Rum Basınına Yaptığı Açıklamanın Tam Metni:
“İltimas istemiyorum ama oynanan oyunların farkındayım!”
“Yirmi Yedi yıl önce Kıbrıs Üniversitesi’ne atandığımda korkunç bir karalama kampanyasıyla karşılaştım. Bazı çevreler “Anti-Helen” olduğumu ve “Kıbrıslılık bilinci” geliştirdiğimi ileri sürerek üniversiteden atılmamı istiyorlardı.
Kitle iletişim araçları, giderek büyüyen bir çığ gibi üstüme yığılmıştı. Bu kakofoniye katılan gazeteciler ile politikacılar, Kıbrıs Üniversitesi’nde bir “Ani-Helen’e” yer olamayacağını söylüyorlardı. “Oliki Kipros” adlı kitabımdan seçici alıntılar yaparak “Anti Helen” olduğumu ve “Kıbrıslılık bilinci” geliştirdiğimi kanıtlamaya çalışıyorlardı.
Bu karalama kampanyasına siyasiler de katılmıştı ve “bu adamın hala üniversitede işi ne” diye bağırıyorlardı. Karalama kampanyası giderek daha fazla yoğunlaşıyordu. Sonunda koroya dönemin Eğitim Bakanı da katılarak üniversiteden ayrılmamı istiyordu. Nikos Samson ise “kokar Türk defol” diyordu...
Şahsıma karşı en sert kampanyayı “Temiz Bir Helen Üniversitesi İçin Girişim Grubu” yapmıştı. Bu girişimin başında Prodromos Prodromo -maalesef bugün eğitim bakanıdır- vardı ve durmadan saldırıyordu. Üniversitenin “Kıbrıs Helenlerini Kıbrıslılaştıracağından” söz ediyor ve beni de “Kıbrıslılaştırıcı” olarak görüyordu.
Doğrusu çok şaşırmıştım. Ben, tepkilerin Kıbrıs Türk milliyetçileri tarafından gelmesini bekliyordum, çünkü onlar iki toplumun barış içinde bir arada yaşayamayacağını ileri sürüyorlar. Kıbrıs Rum tarafının resmi tezi yeniden yakınlaşma idi ve iki toplumun birlikte yaşayabileceğine dayanıyordu. “Kıbrıslı Türklerle ayrımız gayrımız yok” diyorlardı.
Şimdi nasıl olurdu da ülkenin birleşmesini savunan bir Kıbrıslı Türk akademisyenin üniversiteye seçilmesi böylesi tepkilere yol açardı?
Bugün, bir yandan 27 yıldan beri yaşadıklarımın ışığında, diğer yandan da 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine katıldığımda karşılaştığım çirkin saldırılar ve seçimi kazandıktan sonra deneyimlediklerimin ışığında bu soruya cevap verebilirim:
-Ayrılıkçı Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs'ı bölmekle uğraştıkları gibi, Kıbrıs Rum milliyetçileri de ülkemizin bölünmüşlüğünü derinleştiriyor.
- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurumlarında sadece Kıbrıslı Rumların yer almasını istiyorlar.
Doğrusu, Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanının Kıbrıslı Türkleri devletin kurumlarına geri dönmeye çağırdığı bir dönemde, devlet üniversitesinde kadrosunda bulunan tek Kıbrıslı Türk profesörün kovulması tam bir ironidir.
-Ne bir Kıbrıslı Türk profesöre, ne de Kıbrıslı Türk bir Avrupa milletvekiline tahammüleri vardır.
Ben ikisideyim...
Kıbrıs Rum milliyetçiliği tarihsel olarak iki gruba karşıdır: Kıbrıslı Türklere ve Solculara...
Ben ikisideyim...
İltimas İstemiyorum!
Yukarıda yaptığım politik tespitlerden iltimas veya imtiyazlı herhangi bir davranış beklediğim anlaşılmasın.
Fakat iyi veya kötü niyetle “yasa yasadır” diyenlere, söz konusu yasanın kabul edilmez ve anakronizm olduğunu söylemek isterim.
Yasama kurumu doğru dürüst iş yaparak bu yasayı değiştireceğine, bunu siyasi amaçlarla kullanmaya yelteniyorlar.
Çok açıktır ki, ‘Avrupa Parlamentosu Üyelerini Seçmeye Dair Kanun (2004)’, hem eşitlik hem de orantısallık ilkelerini çiğnemektedir. Özel üniversitelerde çalışan akademisyenlere tanıdığı hakları devlet üniversitelerinde çalışan akademisyenlere tanımamaktadır.
Avrupa yurttaşları arasında eşitlik ilkesini de çiğnemektedir. Diğer AB üyesi devletlerde akademisyenler hem üniversitelerdeki pozisyonlarını koruyup hem de Avupa Parlamentosu Üyesi olabiliyorlar. Oysa Kıbrıslı AB yurttaşları bu haktan mahrum bırakılıyor.
Açıkça belirtmek istiyorum ki, hukuk yoluna başvurarak meşru haklarımı sonuna kadar savunacağım.
Bitirirken, onca yıldan beri yanımda duran Kıbrıs Üniversitesi’ne teşekkür etmek istiyorum. Özellikle de üniversitemizin rektörü Tasos Hristofidis’e...
Yirmi yedi yıl önce şahsımı hedef alan saldırılarda yanımda durarak beni destekledi. Bugün, 27 yıl sonra yine yanımda durarak hakkaniyeti savunuyor...”