Bütün dünya, Nijerya’da yaşanmakta olan trajediyi konuşuyor.
Ülkeye şeriat düzenini getirme hedefinde olan Boko Haram adlı örgüt, yaşları 12 ile 18 arasında değişen yaklaşık 300 kız öğrenciyi kaçırdı, kızlar henüz bulunamıyor.
İlk olay, 15 Nisan gecesi yaşandı; 276 kız öğrenci, ülkenin kuzeyinde bulunan karma bir yatılı okula düzenlenen baskınla kaçırıldı.
Okulun özelliği, batı Afrikalı öğrencileri, üniversiteye başvurmak için ihtiyaç duydukları başlıca İngilizce testlerden birine hazırlıyor olması.
Bu noktada belirtmekte fayda var; örgütün yerel dildeki adının, yani Boko Haram’ın karşılığı, ‘batılı eğitim haramdır’!
Yani bu okuldaki öğrencilerin kaçırılması, tesadüf değil.
15 Nisan’dan bu yana geçen sürede, genç kızların bulunabilmesi için bütün Nijerya sokağa döküldü.
Başını kaçırılan kızların annelerinin çektiği eylemler ve sosyal medyada ‘#bringbackourgirls’ haştagı ile başlatılan kampanyalar aracılığıyla bütün dünyanın dikkati bu trajediye çevrildi.
Tüm bunlar yaşanırken ve kızlardan henüz hiçbir haber alınamazken, önceki gün bölgeden kötü bir haber daha geldi.
Silahlı bir grup 6 Mayıs günü ‘Allah büyüktür’ nidaları atarak bu kez bir köyü bastı ve 8 kız çocuğunu daha kaçırdı.
Kısa bir süre sonra, Boko Haram örgütünün lideri olduğunu söyleyen Ebubekir Şekau adlı militan, yaklaşık 40 saniyelik bir video çekimiyle dünyaya seslendi ve kaçırdıkları kızları satacaklarını duyurdu.
Şekau kayıtta; ‘Kızlarınızı kaçırdım. İnsanların satıldığı bir Pazar var. Allah satmam gerektiğini söylüyor. Bana satmamı emrediyor. Kadınları satacağım. Ben kadın satıcısıyım’ diyor.
Bölgedeki genç kızların çocuk gelinler ya da seks köleleri olarak, yaklaşık 10 dolardan başlayan fiyatlarla satıldığı da gelen ‘can yakıcı’ haberler arasında.
Örgütün kızları, son derece sert erişim koşulları bulunan ve müdahaleleri neredeyse imkansız kılan Sambisa Ormanı’nda sakladığı düşünülüyor, ancak bölgeye ulaşma girişimlerinde henüz başarı sağlanabilmiş değil.
Amerika, araştırma ve rehine pazarlığında uzman bir ekibi bölgeye gönderdi,
İngiltere fiili yardım teklifinde bulundu.
Bu çabalardan sonuç alınıp alınamayacağını göreceğiz ancak batılı yardım girişimleriyle ilgili dile getirilen ‘karşı’ senaryolardan da mutlaka bahsetmek lazım.
The Guardian’da Lindsey German imzasıyla yayınlanan makale, bu açıdan çarpıcı.
German’ın iddiası bölgenin, zengin petrol yatakları nedeniyle batının ekonomik savaşının bir kurbanı haline dönüştüğü ve burada yaşanmakta olan ekonomik eşitsizlik ortamının, bu kaçırılma olayının perde gerisini oluşturduğu yönünde.
Doğal kaynaklar açısından son derece zengin olan kıtada pek çok vatandaşın berbat koşullarda yaşamakta olduğuna dikkat çeken German, Nijerya’da birçok insanın sağlık ve eğitim olanaklarından yoksun olduğunu, rüşvetin son derece yaygın bir gerçeklik haline geldiğini, orduların ve silahların zenginleri ve Shell gibi yabancı şirketleri korumak için maaş aldığını öne sürüyor.
‘Müslümanlık eğer şu anda, Afrika’nın gelişmekte olan bölgelerinde batı çıkarları için bir tehdit haline geldiyse, bunu durumun yaratılmasında batının rolü büyük’ diyen Lindsey German, kızların kaçırılması olayıyla ilgili ‘bir şeyler yapmalıyız, harekete geçmenin vakti geldi’ çağrısı yapan batının, geçmişteki benzeri müdahalelerinin sonuçlarına da işaret ediyor.
Batı müdahalelerinin, müdahale edilen bölgelerdeki sorunları çözmek bir yana, daha da derinleştirdiğini savunan German, örnek olarak Afganistan’ı gösteriyor:
“Kadın hakları, 2001 yılında başlatılan Afganistan savaşının ana gerekçelerinden biriydi; Cherie Blair ve Laura Bush, ‘Afgan kadınlarını özgürleştirmek’ adına kocalarının savaşını desteklemişlerdi. Fakat bugün Afganistan, kadınlar için yaşanabilecek en kötü ülkeler arasında bulunuyor. Milyonlarcası yer değiştirdi, on binlercesi öldürüldü. Hâlâ çok geniş çaplı bir biçimde evliliğe, çocuk yaşta evliliğe zorlanıyorlar, tecavüze uğruyorlar...”
***
Oralara bakınca, bizim ‘dev’ sorunlarımızın ne kadar da ‘minik’ olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Bugün Nijerya’da yaşanmakta olan trajediye, tıpkı dünyanın diğer bölgelerinde yaşanmakta olan diğer trajediler gibi, duyarsız kalmamak lazım.
Martin Luther King’in meşhur sözünü hatırlamakta fayda var:
‘Unjistice anywhere is a threat to justice everywhere’...
‘Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalete yönelen bir tehdittir’...