KKTC bir yalandır, blöftür, balık yemidir! (Bana pasaportcuğunu göster b’annem!)

Serhat İncirli

KKTC uluslararası hukuk veya genel hukuk anlamında bir devlet midir?

Hırsızlık toprak üzerinde devlet olur mu?

-*-*-

Bu türden soruları sormaktan vazgeçelim, gelin KKTC’yi bir devlet olarak kabul edelim ve gerçek bir devletin yapması gereken görevleri yapıp yapmadığına, vermesi gereken dersleri ya da alması gereken dersleri verip vermediğine, alıp almadığına göz atalım…

-*-*-

Devleti oluşturmak için önce bir “halkın varlığı” gerekir!

“Kıbrıs Türk halkı” diyelim mi?

Dedik!

“Montevideo Sözleşmesi” denen bir uluslararası sözleşme var…

“Devletim” diyebilmek için, bu sözleşmeye uymak, “uluslararası hukukun gereğidir”…

Bu sözleşmeye göre, “müstakbel bir devlet” dört kriteri karşılamalıdır.

-*-*-

Nedir bu dört kirter?

1 - Kalıcı nüfusa sahip olmak…

2 – Toprak…

3 – Hükümet…

4 – Egemenlik…

-*-*-

Hükümetin “seçilmiş” olması, ayrıca değerli olmakla birlikte; KKTC’nin “nüfusu”nda çok ciddi sıkıntı vardır…

Nüfus taşımak, Cenevre Konvansiyonu diye adlandırılan ve Türkiye’nin de taraf olduğu bir uluslararası sözleşmedir ki bu ülke, bu Ada’ya, savaşla birlikte, bilinmeyen ya da sürekli artan miktarda nüfus taşımıştır, büyük olasılıkla da “suçludur”…

Kısacası, “nüfus meselesi sabıkalıdır”…

-*-*-

Toprak tamamen sorunludur çünkü hırsızlıktır…

-*-*-

Hükümetin de halk adına egemenliği, uluslararası ilişkileri yürütme kapasitesiyle kullanması gerekmektedir ki burada da egemenlik KKTC’yi yöneten “yürütme” erkinde değil, başka bir devletin yöneticilerinin yetkisindedir…

-*-*-

Ama, bunları da geçtik!

Kurduk!

Tamamdır!

Tayyip Erdoğan da madem öyle diyor, “KKTC vardır anasını satayım”, haydi buyurun bu yüce devletimizin ders durumuna geçelim…

Yapması gereken dersleri, ödevleri, görevleri ele alalım!

-*-*-

Mesela devletin fonksiyonları nelerdir?…

En başta “savunma” gelir…

KKTC Devleti’nin savunması, başka bir devletin kontrolündedir…

“Halkı dış saldırılardan ve iç kargaşadan koruyacak” olan sistem, KKTC’yi yöneten hükümetin veya yürütmenin yetkisinde olmadığı gibi; halkın buna seçimle müdahalesi de söz konusu değildir!

-*-*-

Devleti yöneten hükümetin en önemli görevlerinden biri, özel teşebbüsün düzenlenmesi ve kontrolüdür…

Modern devlet, işletmelerin mülkiyeti ve başarılı bir şekilde işletilmesi için çaba gösterir ve en önemli konuların başında “vergilendirme” gelir ki bu konu KKTC’de kesinlikle başarısızlık örneğidir!

-*-*-

Sosyal refah…

Nedir sosyal refah?

Ülke halkının refahı için eğitim, sosyal güvenlik, sosyal sigorta, sağlık ve hıfzıssıhha hükümlerini yapmaktır…

Bu saydıklarımın tamamı çöküktür!

-*-*-

Para, maliye politikaları…

Veya ekonomide “Makro-ekonomik politikalar” denen mesele…

Nedir bunlar?

Bunlar, makro ekonomik hedeflere ulaşmak için maliye politikasını ve para politikasını yönetmektir!

Peki KKTC’nin maliye ve para politikası Türkiye’den yönetilmemekte midir?

-*-*-

Sosyal Adalet?

Nedir bu?

Daha adil paylaşımdır…

Halkın bir kesiminin aşırı zenginleşmesi, büyük çoğunluğun sürekli yoksullaşması değildir ve KKTC’de “yürütme” ya da “yönetim”, bu konuda baştan aşağıya ısgartadır!

-*-*-

KKTC’de yaşlıların, engellilerin, çocukların “aldığı hizmetler”, çağdaş bir devletin sağlaması gereken hizmetler seviyesinin siddin sene gerisindedir!

-*-*-

Hükümetin, “devlete ait geliri” dağıtmak için mali tedbirlerle müdahale etmesi gerekir ki bu da tamamen çöküktür!

Hatta bu konuda da yetki, Türkiye’dedir!

-*-*-

Altyapı!

Bu ülke, yani KKTC denen devletin üzerinde kurulduğu sanılan coğrafya, altyapı açısından, 10 üzerinden sıfır bile alamaz!

-*-*-

Ve “Yargı!”

KKTC’de yargı, devletin görevleri içerisinde belki de en bağımsız olanıdır ama çok açıktır ki kesinlikle Türkiye bundan rahatsızdır…

“İşgalci” demeyelim, kızmasınlar ama “kontrolör” durumdaki Türkiye, yargının bağımsızlığından rahatsız olduğunu çok defalar, Tayyip Erdoğan’ın ağzından ifade etmiştir…

Ayrıca, bu yargı da “nüfus”un kontrolsüzlüğü nedeniyle hantal olmanın dahi ötesindedir…

Geç gelen adalet söz konusudur ve bu da “adalet” sayılmamaktadır haliyle!

-*-*-

Adaletin sağlanması ve uyuşmazlıkların çözümü de evet hükümetin işidir.

Hükümet, “tüm yurttaş sınıflarına adalet sağlamak için yeterli adli yapı sağlamalıdır”…

-*-*-

Haydi buyurun, tanıyın, tanıtın!

KKTC “yok” hükmündedir!

Bunu söylemek için “mahkeme” olmaya, “yargıç olmaya”, hukuktan anlamaya gerek yoktur!

Gerçekler ortadadır ve acıdır!

-*-*-

Peki nedir KKTC?

Sadece bir “yalan”dır!

Belki “büyük balık tutmak için kullanılan bir yemdir”…

Ya da poker masasında “blöf”tür!

Ama en basit ifadeyle, Türkiye ve Türk Lirası ile geldiğimiz geleceğimiz, şu anda yaşadıklarımızdır!

Elektriksiz, geleceksiz…

Ve pasaportu – kimliği de “düşman”dan!

KKTC’de çevre pistir… Denizlere kanalizasyon akmaktadır… Ülkedeki yolların büyük bölümü ölümlü kazalara sebep olabilecek kadar kötüdür… Tarım, hayvancılık, sanayi, üniversiteler, insan kaçakçılığı, narenciye, Türkiye’ye ihracat, Türkiye’den ithalat, toplu taşımacılık, hastanelerimiz, okullarımız, limanlarımız, ihalelerimiz gibi başlıklarda mutlak başarısızlık söz konusudur… Bu başlıklar çoğaltılabilir… En acı konu ise “ülkeyi Türkiye’den yönetenlerle buradan iş çevirenlerin” gelecekle alakalı endişeleri yoktur… Fotoğraftaki gibi, doğayı en çok kirleten plastik ve naylondur bu ülkenin egemenleri…