Değerli Türkiyeli kardeşlerim!
Farz edin ki, işiniz, gücünüz, sorumluluğunuz falan yok!
Paranız da olmaz haliyle!
Bindiniz Türkiye’den gemiye, geldiniz Girne’ye!
Veya Mağusa’ya!
-*-*-
Cennet!
Hava güzel!
Serincik!
Oh pır pır esmeye başladı!
-*-*-
Önce sağa sola baktınız; kaçak olarak iş bulabilir misiniz?
Rahat bulursunuz da, alacağınız para, para olmaz!
-*-*-
Diyelim ki kaçak olarak bir iş buldunuz!
Yedi gün, günde en az 14 – 15 saat ezileceksiniz!
Köle gibi çalışacaksınız!
Tamam, size başınızı sokacak pis bir apartman dairesinde oda veya eski karavanda “yatabilirsin” izni verildi!
Bir ayda eline geçecek para miktarı en fazla 12 bin TL’dir!
Günde bir paket sigara ve bir bira içsen, yetmez!
-*-*-
Neyse!
Bu gibi olan kişilere tavsiyemdir!
KKTC’ye geldiniz!
Küçük hırsızlıklar yapmaya başlayın!
Lütfen zenginleri soyun!
Veya Cumhurbaşkanı ile Başbakanın evini soyabilirsiniz!
-*-*-
Yakalanırsanız ne mi olur?
Sizi hapse atarlar!
Koşullar evet sıkıntılı!
650 kişilik hapishanede şu anda sizinle birlikte en az 900 kişi falan olacaksınız ama günde 14 saat çalışmak gibi bir derdiniz olmayacak!
Üstelik, kesinlikle dışarıdan daha kaliteli veya daha pahalı yemek yeme şansınız var!
Elektrik, su, barınak eklendi mi, sizin için harcanan aylık para kelle başı en az 30 bin TL’dir!
-*-*-
Kısacası, KKTC’de, asgari ücretle veya kaçak işçi ücretiyle falan yaşamak, hapiste olmaktan daha iyi bir şey değildir…
Ama dört duvar, olur mu?
Tamam hapishane dört duvar da KKTC, beş duvar mı?
Pek fark yok be canım!
Vallahi içerisi avantajlıdır!
İyi düşünün değerli “turist” kardeşlerim!
-*-*-
KKTC’nin tanınmasına, tanıtılmasına da hiç gerek yok!
Zaten bunun için uğraşan, çabalayan da yok!
“Tanındık, tanınacağız, aha birkaç gün sonra atağa kalkıyoruz, anavatan kararlı” gibi laflarla sürekli yalan söyleyen tabii ki çok!
Gelin, ufaktan soygun yapın, yakalanmazsanız ne ala; ama yakalanırsanız da dert etmeyin!
Dedik ya; tanınma tanınmama gibi dertlerle uğraşan devleti boş verin siz; burası bildiğiniz “cennet”!
Kapitalist vahşet sisteminde
rekabet ve proto golos!
Mobile ya da cep telefonu ile konuşma, görüşme, iş yapma gibi şanslar sağlayan ve karşılığında tabii ki parasını alan iki şirketimizden bir tanesi, 4,5 G denen hıza geçti…
-*-*-
Nedir bu?
Basit bir şekilde açıklayacak olursak, benim bisikletimle gittiğim 10 kilometrelik yolu, Mini otomobilimle gitmemdir!
Daha hızlı!
-*-*-
Umarım bisiklet – Mini “fiyat farkı” yaşanmaz ki o da ayrı bir mesele!
Bisiklet bedava!
4 x 4 Mini, içiyor benzini maşallah!
-*-*-
Neyse, rekabet iyidir…
Eşimle birlikte üç mobile telefon hattımız var!
Bizim abonesi olduğumuz şirket, henüz 4,5 G’ye geçmedi; biz bisiklete devam!
Yavaş, yavaş!
İnşallah Ekim ayında biz de “hızlı”…
Ve umarım, “ucuz!”
-*-*-
Dedim ya; rekabet iyidir!
Bizim mobile telefon hattı sağlayıcısı şirket de bu ay için yüzde 50 indirim yapacağını duyurdu!
Helal olsun!
Varsın yavaş, yavaş gidelim, varsın bir ay sonra 4,5 G hızında olalım ama ne olur, bu bir ayı, artırın; 2 ay yapın yani!
Mutlu olduk!
Demek ki, istenirse olabiliyormuş!
İndirim yapın!
İndirin; iyidir!
Hızlanmadık şimdilik ama aynı zamanda ilk kez kazıklanmadık da; bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Ve bunca girişten sonra, gelelim 4,5 G’ye geçiş merasimine…
Davetliydim, gidemedim, özür dilerim ve hayırlı olsun derim…
-*-*-
Fotoğrafları, görüntüleri falan izledim…
Bir gazetemizin dün ön sayfasından yayınladığı fotoğrafta da görebileceğiniz gibi, 4,5 G başlatma butonuna basma seremonisine tam 21 erkek ve tek bir kadın katıldı…
Çok üzülerek belirtmek isterim ki; bu görüntü hiç hoş değildi…
Haaa, sakın ilgili şirketi eleştirdiğim yargısına varmayın çünkü bu şirkette ciddi sayıda kadın yönetici ve çalışan bulunmaktadır…
Sadece “proto golos”ları; yani önde yer alan veya en önde yer almaktan başka iş yapmayan “kıçları” eleştirmektir maksadım!
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve iki toplumlu Kültürel Miras Teknik Komitesi (TCCH), Larnaka’daki Kalo Chorio/Vuda (Akova) köy Camisinin AB'nin mali desteğiyle gerçekleştirilen koruma çalışmalarının, başarıyla tamamlandığını açıkladı. Komite Eş Başkanı Ali Tuncay sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Kültürel Miras Teknik Komitesi’nin, geçmişi 1882 yılına dayanan Larnaka’nın Vuda köy Camisinin koruma çalışması tamamlandı. Minaresi 1923 yılında inşa edilen bu önemli eserimiz AB’nin mali ve UNDP’nin teknik katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Bir eserimiz daha korundu tüm uzmanlarımıza teşekkür ederiz” ifadelerine yer verdi… Kültürel mirasımız hepimizindir, insanlığındır… Teşekkürler UNDP, teşekkürler TCCH ve teşekkürler AB…