Kuzey Kıbrıs’ın sağ siyaseti KKTC’ye tapar ve tapınır çünkü biliyorlar ki insan taptığını sorgulamaz, tapındığında kusur aramaz; sürü psikolojisi ile peşinden sürüklenir gider de ne hesap sorar ne de yargılar…
Sağ siyaset sol siyaseti de KKTC’yi benimsememekle suçlar ki kulları yolundan ayrılmasın. Ve böyelece sağ siyaset, tabu olarak kabul ettirdiği devleti kaygusuzca soyup soğana çevirebileceği, tarümar edebileceği bir olanağı kendine yaratmış oluyor. Sonuçta da devletin kurumları, organları ve makamları sağ siyaset hükümetleri marifetiyle maddi ve manevi olarak yıpratılmış, çökertilmiş, itibarsızlaştırılmış oluyor; itiraz hakkını kullanan da «Devlet düşmanı, vatan haini» oluyor.
Tuhaf olan ise, sol partiler hükümette yer alınca da sağ partilerin devlette yaptığı ve yarattığı hasarı toparlamak, düzeltmek ve canlandırmak için didinir; devletin kurumlarının, organlarının ve makamlarının maddi ve manevi değerlerini yükseltmeye çalışır. Zaten onların seçim kazanıp hükümette olması, sağ partilerin kamuda yarattığı yıkımdan bezen seçmenin sol partilerden medet umması ile yakından ilgilidir. Ve devleti toparlayan acı reçetelerin bedelini de sol siyaset ilk seçimde öder. Yani, sağ siyaset taptığı devletin makamlarını ve kurumlarını batırır, sol siyaset de tapmamakla suçlandığı devletin makamlarını ve kurumlarını kurtarmaya çalışır… İki siyasi duruş için de yaman çelişki…
Örneğin, KKTC Cumhurbaşkanı (CB) makamı… Makamda sağ siyaset unsuru oturuyorsa, istenilen muamele sanki de peygamber yedeği; sol siyaset unsuru olunca da şeytan yedeği… Sağcı CB’ye herkes ve tabii ki solcular mutlaka saygı göstermeli, kendisi tapınılası devletin yüce makamı… CB solcu mu?! Vurun abalıya… Dışlayın, kaale almayın, itibar etmeyin, terbiyenize orantılı eleştiriler yapmak serbest… Ve itibarsızlaştırılmaya çalışılan solcu CB bir an önce de gitmeli…
Son günlerde sol eğilimli CB ile sağ eğilimi hükümet arasında yaşanan tartışmalı ilişkinin kökeni buralarda aranmalı… CB seçimleri yaklaşıyor, sağ siyaset makamı kazanmak istiyor. Önce sol eğilimli CB, sağ eğilimli hükümet tarafından ötekileştirilecek çünkü o onlar gibi tapınmıyor KKTC’ye. Üstüne üstlük Kıbrıs sorununun bir an önce çözümünü de istiyor, yani KKTC’yi ortadan da kaldıracak… Sağ siyasetin işine gelmez mevcut statükonun yıkılması, dolayısıyla herkes KKTC’ye tapınmalı ki sağ siyasetin vurgun ve talanı devam edebilsin…
Görevdeki CB’ye hodri meydan çekilmeli… Maraş bu amaç için uygun bir araç; iç tribünlere oynamak için müsait, hele ki KKTC tapınanlarına… Dış güçler izin vermeyecek; o da görevdeki sol eğilimli CB’nin sorunu çünkü dış güçler ondan başkasını muhatap kabul etmiyor… Ancak, sağ eğilimli bir CB seçilirse ne yapar ?! Daha öncekinin yaptığını yapar, seçimden sonra BM Genel Sekreteri’ne bir mektup yazar ve eskisi nerde bırakmışsa devam edeceğini bildirir ama ondan sonra da bildiği duayı okur… Maksat tapınılası KKTC devletinin tüm olanaklarını talan etmek, iç etmek ve Türkiye’den aldıkları destek ile Türkiye’den gelen mali olanakları da halletmek… Sonra da halka ve Türkiye’ye dönüp «KKTC yaşayacak, yaşatacağız» demek… Ve yaşatacakları da aslında mevcut statüko; KKTC onların bu amacı için bir paravan…
Maraş’ta envanter sayımı yapılacakmış… Kaçıncı defa ?!... Yaptıktan sonra ne yapacaklarmış ?! Karar vereceklermiş… Başbakan ile yardımcısının henüz bu konuda bir ortaklaşması yok… Biri belli değil diyor, diğeri Las Vegas olacak diyor… Ve destekçilerinin ülkesinden de turizmciler hemen mala talip oluyor… Hepsinin ortak noktası, KKTC tabusu ama hepsinin ortak arzusu Maraş tapusu…
Ne olacak?! Maraş’a birşey olacağı yok; çözümü bekleyecek… CB seçimi için işler daha da kızışacak; sağ siyaset görevdeki sol eğilimli CB’yi hırpalamaya ve yermeye devam edecek, göreve talip olacak olan başka sol eğilimli aday çıkınca ona da aynı nitelikte saldıracak… Sağ siyasetin adayları aynı tavırlarla sol adayları itibarsızlaştırmaya çalışacak, «Türkiye beni istiyor» havası ile de birbirleri ile didişecek… Ve yarattıkları sonuç da aslında itibarı olmayan bir KKTCB makamı ve talip oldukları da bu makam… Ve sol siyaset de bu makamın itibarını korumak için özen gösterecek… Yaman çelişki devam…
Anlaşılan o ki, tükenmişlik sendromu muzdaribi olanlar, kendilerini cilalamak için KKTCB makamında oturanı tüketmeye çalışmakla meşgul; güvendiği de, eğer seçilirse sol siyasetin o makama saygıda kusur etmeyeceği…
Ama belli olmaz, « Etme – bulma dünyası » derdi eskiler… Tükenmişe cila, cilalanmışa itibar yaş tahta gibi… Cilalayan çeksin gaileyi…