Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, başka bir ülkenin “Cumhurbaşkanı Yardımcısı” ile “mütekabil” değildir…
Hele hele bir ülkenin Cumhurbaşkanı, başka bir ülkenin “Cumhurbaşkanlığı İletişim bilmem neyisi…” ile hiç mütekabil değildir…
-*-*-
Ülke resmen fışkılık haline dönmüş bir vaziyetteyken, eğlenceli gezmelere gitme garipliği bir yana; Kıbrıslıların çocuklarına “hopppa” diye anlattığı “gezmeye gitmeler” KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın seviyesi adına “utanç”tır…
KKTC Cumhurbaşkanlığı, Ersin Tatar’ın Türkiye’de “hoppalara götürülmesi” nedeniyle seviyesiz bir pozisyona düşürülmektedir…
-*-*-
“Eşit ve egemen devlet” iddiası ile müzakere sürecini bertaraf edip, hayatının en gergin siyasi döneminde Rum lider Nikos Anastasiadis’e derin bir oh çektiren aynı Ersin Tatar; eşit ve egemen bir devletin başı olarak, bilmem neredeki zeytinyağı festivalinin açılışını yapmakta; “cumhurbaşkanları” seviyesinde olmayan bir konferansa katılmaktadır…
-*-*-
Ve evet, yere göğe sığdıramadığınız ve tüm Dünya’ya son günlerdeki “elle oynama – açık penaltı” olayından dolayı tam anlamda rezil edilmiş KKTC devletinin “Cumhurbaşkanlığı”, Tatar’ın Türkiye’deki “gereksiz” hoppalara gidişleri nedeniyle çok ciddi anlamda seviyesizleştirilmektedir.
-*-*-
Hadi bunu da geçtim; Türkiye’den bir yığın insan, sosyal medya hesabından, Tatar ile birlikte çekilmiş “Hoş geldiniz Sayın Kıbrıs Cumhurbaşkanı” gibi mesajlar atıp, son derece masum bir şekilde ve kesinlikle bilmediği için hatalar yaparken; Hataylı kardeşlerimizin “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” sandığı Ersin Tatar; “… Benim öğrencilik yıllarımda yetişen Alparslan Türkeşler, Rauf Denktaşlar…” diye milliyetçi gaz nakli ile de kelimenin tam anlamıyla özür dilerim ama “saçmalamaktadır”…
-*-*-
Tatar, 1960 doğumludur…
Tatar doğduğunda Alparslan Türkeş 43 yaşında bir albaydır ve o günlerde Türkiye’deki bir darbenin de önemli isimleri arasındadır…
Ve aynı Tatar doğduğunda Denktaş da 36 yaşında bir genç toplum lideridir…
Tatar’ın ilkokul 5’ten sonraki eğitimi, (Kıbrıs’ta ilkokulun 6 yıl olduğu dönemde) o zamanki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İngiliz Okulu’nda ve akabinde de İngiltere’de bir orta dereceli okulda devam etmiştir.
Evet çok zeki olduğu için İngiliz Okulu’na beşinci sınıftan girmiştir ama “ilkokul mezuniyeti” bile olmadığı için, “Kıbrıs” ya da “Türkiye” tarihi açısından eğitimi çok zayıftır.
-*-*-
Ve aynı Tatar, KKTC’de Denktaş’ın anıt mezarının Ekrem İmamoğlu tarafından yaptırılmasına “Erdoğan korkusu” nedeniyle şiddetle karşı çıkarken, Ankara’da bir parkta, üzerinde “Siyasetçi – Yazar” diye yazan Denktaş heykelinin açılışını yapabilmektedir…
-*-*-
Seviye mi dediniz?
“Eniş aşaa cirileniyor!”
-*-*-
Kimse bana bunun mutlak sorumlusunun biz olduğumuzu anlatmasın…
Evet, “biz”, buna fırsat verdik ama seviyenin bu kadar aşağılanacağı kesinlikle aklımıza gelmemişti…
-*-*-
Ve bu “aşağılamada”; ne acıdır ki Türkiye’nin payı çok büyüktür…
Anavatanımız, bu şekilde mi “sonuna kadar yanımızda”dır?
Ve üzgünüm ama “Anavatanınız” Türkiye, milli mücadelenin partisi UBP’nin içine düşürüldüğü bu inanılmaz kokuşmuş durumdan da hiç mi sorumlu değildir?
-*-*-
Haaa bir de, “Kıbrıs’ta Kıbrıslı yoktur, ya Türk ya da Rum vardır” demesi var ki; çok üzgünüm ama en az Türkçe ve tarih bilgisi kadar kötü olmadığına inandığım “kendi dili” ile cevap vermek isterim: “I’m Cypriot… My mother and father are… My grand fathers and grand mothers were… Gadalavez?”
Bilmem anlatabildim mi?
Bir adet UBP yorumu
Bir an önce erken seçim yapılmalı ve ne olacaksa, ortaya çıkarılmalıdır…
Evet, UBP kurultayı mı beklenecek?
Umarım ilk turdan sonuçlanır…
Bu arada çok garip komplo teorileri de yapılmıyor değil hani…
-*-*-
Nasıl mı?
Mesela bazılarımız Ersan Saner’i “temizlemek” için bu oyunun oynandığını söylüyor…
Ama öyle kişiler var ki, aslında “bir taşla iki kuş vurmak” meselesinden bahsediyor…
Ve Türkiye’nin bazı “isimlerinin”, meselenin içinde olduğu iddia ediliyor…
-*-*-
Açık söylemek mi lazım?
Tabii ki “spekülasyon”dur bu iddia ve tam bir “komplo teorisidir” ama sağa sola çok iyi bir şekilde bakınca; “… Ersan’a oyun oynanacak, Faiz suçlanacak, aradan Hasan fırlayacak” diyenler de yok değildir…
-*-*-
Hiç birine inanmıyorum…
Evet, hepsi dedikodudur…
Polis, tüm Dünya’ya bizi tanıtan meşhur videoyu yayanları eminim saptayacaktır…
-*-*-
Bu kişi ya da kişiler her kimse, bunca yıldır yapılamayan lobiciliği başarıp, KKTC’yi tanıtmışlardır ki “halkla ilişkiler ve propaganda” adına, literatüre “31 lobiciliği” olarak geçebilecek bir başarıdan söz ediyorum…
-*-*-
Sonuç mu?
UBP, çok kirliydi…
“Şu anda piyasada UBP’yi aklayıp paklayacak dezenfektan bulunmuyor” diye düşünüyorum…
-*-*-
Seçimler mi?
Ciddi kan kaybı beklentim yüksektir…
UBP belki de tarihinde ilk defa büyük oy kaybı yaşayabilecek durumdadır…
Aklı başında hiçbir seçmen, bu partiye artık oy vermez…
Verenler “aklı başında değil” demek istemedim…
Onlar, zaten çeşitli ve de çok bilinen sebeplerden “vermek zorunda olanlardır” ki onların bile sayılarında düşüş yaşanması kuvvetle muhtemeldir.
Tatar’ın Türkiye’deki “patronlarına” destek toplamak amacıyla son zamanlarda orada yaptığı mahalle, muhtarlık, panayır ve festival gezilerinde sarf ettiği düşmanlık, çözümsüzlük ve hatta ırkçılık kokan açıklamaları yerine; Rum tarafı ile dostluğun artırılması adına yapması gereken açıklamalara ihtiyacımız vardır. Peki neden? Çünkü şu anda bu ülkenin en ciddi “turist geliri”, sadece ve sadece Güney Kıbrıs’tan gelip, Kuzey Kıbrıs’ta gezen ya da alış veriş yapanların harcadığı “Euro”dan başka bir şey değildir… Geçişler hızlandırılmalı, gelenlerin gönlünü alacak faaliyetler düşünülmeli ve Rum vatandaşın en küçük bir “kazıklamaya” maruz kalmaması için etkin denetim yapılmalıdır… Yoksa, “canım Anavatan yanımızda, maaşlar ödenecek, 13’üncüler bile, korkmayalım” mı?