Sınırüstü köyündeki yaşlı ve engelli bakımevinde şu anda yaşananlar veya izlediklerimiz, KKTC’nin ta kendisidir!
Nasıl mı?
-*-*-
Bu evi iyi niyetle kuran kadın ve eşi; yıllarca destek görmedi.
Kazandıkları para da yetmedi.
Adam yaşamını yitirdi, kadın çalışamayacak yaşa geldi.
Kendisi neredeyse bakıma muhtaç durumdaydı...
-*-*-
En azla idare etmeye çalıştı.
Defalarca ziyaret edip haber yaptığım bir yerdi.
Orayı yöneten kadına hep güvendim.
Ama kazancı, yönetmeye yetmeyince, sağı solu suçlamak daha kolay geldi.
-*-*-
Belediye, kendine düşeni yapmadı.
Sosyal hizmetlerle ilgili bakanlık da yapmadı.
Aileler hep gözünü kapadı.
Vatandaş umursamadı, devlet ilgilenmedi...
-*-*-
Su parası ödenemedi, suyu kesildi.
Elektrikleri gitti, solar kuruldu ya da kurulmaya çalışıldı.
Olmadı.
Çalışanların sayısı haliyle hep azaltıldı.
Ve bir kaç örgüt, bir kaç da duyarlı insan defalarca bu konuyu gündeme getirdi... Prof. Hatice jenkins’in bu konudaki son uyarısı, bir kaç hafta önce, bu sayfada gündeme getirildi...
Bir kaç kişi, “Kral çıplak” deyiverince; Cumhurbaşkanı ve Başbakan, “Norveç gibi bir ülkede böyle bir şey nasıl olur!” tepkisine girdiler.
-*-*-
Sanki, KKTC yaşlı ve engelli bakımı konusunda İsveç’e model satan bir devletti de ansızın bu bakım evi aradan sıyrılıp “kaka” olmuş gibi davranmayı bırakın!
-*-*-
Gerçekten, sanki bu yaşam evi, ya da “yaşamama” evi Norveç’te Oslo yakınlarındaydı!
Oysa, işte UBP’nin ve Türkiye’nin KKTC’sinin gerçeği tam da buydu ve buuuuum diye elimizde patlayıverdi!
-*-*-
Haaa belki ders olur ve yaşlı bakımı konusunda, yeni meclis bir şeyler yapar.
Çağdaş ülkelerde bu işin nasıl yapıldığı iyice incelenir.
Cumhurbaşkanımızın da vatandaşı olduğu İngiltere –‘deki sisteme bakabilirsiniz mesela...
Hatta bu işlerde uzman çok sayıda Kıbrıslı Türk var...
Sorarsanız, size isim de verebilirim.
-*-*-
Ve umarım, bu görüntüler ve bu gerçek “saray” yapma saçmalığından da derhal vazgeçilmesini sağlar...
-*-*-
Şunu da eklemeden geçemeyeceğim...
Sınırüstü köyü şu anda bu insanlık dramı ile gündeme geldi...
Ama KKTC gerçeği açısından çok komik bir örneği daha var...
-*-*-
Yine bir UBP dönemiydi...
Eski adı Singrasi olan bu köyde, Türkiye’nin ilgili petrol arama ekipleri, kuyu kazmaya başlamıştı.
Nasıl mı?
Şaka sanıyor anlattığım insanlar ama değil.
-*-*-
Bir daha anlatayım...
Cem Yılmaz’ın asla aklına gelemeyecek bir şaka – bir salaklık var bu olayda!
-*-*-
Bölgede 1960 öncesinde İngiliz asker ve polis birlikleri vardı.
O dönemde, İngiliz askerleri bölge için bir harita hazırlamışlar ve üzerine de “Patrol Area” demişlerdi...
Patrol?
Nedir patrol?
Efendim, “devriye” demektir...
Yani İngilizler, hangi yollarda, nerelerden geçip de devriye yapacaklarını haritaya çizmişlerdi.
-*-*-
Çok iyi İngilizce bilen bir profesör ağabeyimiz, bu haritayı bir şekilde gördü.
“Patrol” kelimesini, “Petrol” olarak çevirdi veya öyle anladı ya da öyle biliyordu.
Oturdu, dönemin hükümetine rapor yazdı.
“İngilizler arama yaptıysa, buralarda kesin petrol vardır” anlamına gelen bu rapor, KKTC yetkilileri tarafından Türkiye’ye ulaştırıldı.
Aşırı Türk milliyetçisi, bayrağına, devletine, anavatanına aşırı bağlı bu hocamızın böyle bir hata yapabileceği hiç araştırılmadı.
Ve milyar milyar dolarlar harcanarak, bölgedeki eski İngiliz devriye noktalarında uzun süre “petrol” arandı.
-*-*-
Haliyle çamurlu suya ulaşıldı!
Tıpkı, şu anda yaşlı bakımı konusunda içine düşülen durum ile o günlerde kuyuda bulunan çamur, aynı çamurdu!
-*-*-
KKTC gerçekleridir bunlar.
1974 sonrasında kurulan düzen, sistem ve iki devlet bu kadardır!
“Çok yaşasın” diyorsanız, memnunsunuz demektir!
Ohhh mis gibi idrar, dışkı ve çirkef kokusu!
En zengin Rum’un verdiği yurt sevgisi dersi
Bu ülkeyi sevmek!
Kıbrıs’ı sevmek!
Çok sık yazdığım bir konudur...
Bu ülkeye ait olduğunu bir türlü kabullenemeyen insanların “Kıbrıs” sevgisi eğretidir...
-*-*-
Çevre duyarsızlığının sebebi mesela budur.
“Banane Gavurun malından” diyerek, evlere, köylere, yollara bakım sağlayamamak da bu temele dayanır.
-*-*-
Elektrik tasarrufu!
Şu anda yapmamız gereken bir şey...
Veya her anlamda tasarruf şart; değil mi?
-*-*-
Kıbrıs Medya Grubu’ndaydık...
Reşat Akar bey, ben ve sevgili Sezgin Madencioğlu bir gün Güney Lefkoşa’da bir adamla röportaj yapmaya gitmiştik.
-*-*-
Adamın adı Photos Photiades...
Güney Kıbrıs’ın en zengin insanlarından biri, belki de birincisiydi...
Danimarka dışında, Carlsberg birasını Dünya’da ilk üreten kişiydi...
Annan Planı’na “hayır” denmesini desteklemişti...
Angastina, yani Aslanköy’de 1920’de doğmuştu...
(2018’de yaşamını yitirdi)...
-*-*-
Bir gün hayat hikayesini de yazarım, o günlerde yayınlanan yazıları topladım bir yerlerde...
Çok önemli, çok değerli bir iş insanı...
5 çocuğu, 13 torunu ve torun çocukları şu anda 40’tan fazla şirketini yönetiyor...
-*-*-
Neyse...
Reşat bey, ben ve Sezgin; şirkete girdik...
Allah Allah, her taraf kap karanlık...
Koridorlarda, tuvaletlerde, köşede, bucakta falan hiç ışık yanmıyor...
“Karartma var” sandık...
Adamın odasında da tek bir lamba yanıyordu.
Ve Reşat bey sormuştu, “neden karanlık?” diye!
Photiades de demişti ki; “... Biliyorsunuz Limasol yakınlarında ülkemizin elektrik santralinde patlama oldu. Şu anda hepimiz gereksiz elektrik kullanmamaya özen göstermeliyiz...”
-*-*-
Bu adam KKTC’li olsaydı, çok affedersiniz ama anüsünü dahi aydınlatabilirdi!
Aydınlatırdı hatta!
-*-*-
Aslında ayranınız yoksa, atla gitmeyeceksiniz...
Tasarruf, ülke sevgisi, her şeyden önemliyse, beytambal galsın diyerek içine etmeye ve çalmaya çalışmayacaksınız...
Ve hepsinden önemlisi, “Biz neden Rumlara karşı hep kaybediyoruz?” sorusunun en basit yanıtı; bu örnektir...
-*-*-
Haydi Kayseri’ye gidelim, bir yığın lüzumsuz görüşmeler yapalım, geri gelelim da gene!
Bilmem anlatabildim mi?
“... Benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından... Hangi yarısını sevmeliymiş insan...” Neşe Yaşın’ın sözlerini müziğiyle ölümsüzleştiren Kıbrıslı sanatçı Marios Tokas’ın (Fotoğraf) heykeli, Lefkoşa’da, bugünkü yazılarımdan birinde bahsettiğim Photos Photiades’in şirketinin girişinde olduğunu hatırlatmak istedim... KKTC’de, hangi şirketimizin giriş kapısında, hangi devlet mekanının içinde ya da dışında, kaç tane sanatçımızın heykeli var? Bu ülkeyi sevmekle doğrudan alakalıdır bu yazdığım... KKTC’de sanatçıların neredeyse tamamı “vatan haini”dir... Kayseri! Kayseri! Kayseri! Olmuyor kardeşim olmuyor... Ve olmayacak da...