Okul denilen sosyal sistemin en stratejik öğesi öğretmendir. Çünkü biliyoruz ki, en iyi okulu, en iyi programı, en iyi sistemi de kursanız eğitimdeki her şey öğrenmeniniz kadar iyidir.
Ne var ki, ülkemizde “öğretmenlik” mesleği böyle görünmüyor, nitelendirilmiyor. KKTC’de öğretmenlik daha çok; “uzun tatilleri olan, yılın sadece dokuz ayı, günün de yarısını çalışan, bu nedenle de az çalışıp çok para alan bir meslek grubu” olarak algılanıyor.
Son yıllarda ya bu algıyla yaratılan zümrenin içinde olma hırsı ya da “kısa yoldan kamuya kapak atma” düşüncesiyle KKTC’de öğretmenlik mesleği herkesin yapabileceği bir meslek olamaya doğru sürükleniyor. Ne yazık ki siyasi kaygılar ve plansızlığın getirdiği açmazlarla eğitime yapılan gelişigüzel müdahaleler öğretmen niteliği taşımayan kişilerin de bu göreve atanmasını sağlamıştır. Hemen her yıl 2000 civarında kişinin öğretmen olmak için başvuruyor olması bunun en açık göstergesidir.
Oysa öğretmenlik bambaşka bir şeydir. Öğretmenlik bir meslek alanından fazlasıdır. Çünkü öğretmen güvenilir kişidir, aynı zamanda velidir, öğrencinin ilk başvuru kaynağıdır, toplumun en aktif ve aydın yurttaşıdır.
KKTC’de öğretmen olmanın özelliklerini biliyor musunuz? Ben size kısaca özetlemeye çalışayım. KKTC’de öğretmen olmak;
- Işığın, temiz havanın hatta öğrencilerin bile rahatlıkla girip çıkamadıkları sınıflarda bir şeyler öğretmek için canını dişine takmaktır.
- Olması gerekenden 2 katı bazen 3 katı kalabalık sınıflarda davranış sorunları yaşayan, küfürlü konuşan, argo ve kaba dil kullanan, öğretmenine saygılı olmanın ne demek olduğu bilmeyen öğrencilere doğru davranış kazandırmak için canla başla uğraşmaktır.
- Nitelikli laboratuvarı, atölyesi, salonu, çalışma ortama olmadan en yüksek düzeyde verim almak için didinmektir.
- Sağlıksız, güvensiz, hijyen koşulları sıkıntılı ortamlarda, bazen çadırda bazen konteynerde ders yapabilme ihtimalidir.
- Sadece derste değil evinde sayfalarca kağıt okurken de akran zorbalığına uğrayan bir öğrenciye müdahale ederken de teneffüste kantinden alış veriş yapamayan öğrenci gördüğünde de sorumluluk hissetmektir.
- Bütün bunlara karşın demokratik olmayan, hiyerarşik ve merkeziyetçi bir yönetim tarzı ile karşı karşıya kalmaktır.
- Mesleki geleceği konusunda kendini güvensiz hissetmedir. Partizanlığı ve adam kayırmacılığını sonuna kadar yaşan bir mesleğin içinde olduğunu iliklerine kadar hissetmedir.
Kısacası bugün KKTC’de öğretmen olmak ciddi duygusal yıkım ve tükenmişliğin yaşayan bir mesleğe sahip olmaktan başka bir şey değildir.
Bütün bunlardan daha kötü olanı ise eğitimi yönetenlerin durumun farkında olmamaları, farkındaysalar bile görmemezlikten geliyor olmalarıdır. Çünkü bütün bu yaşananlara rağmen hâlâ öğretmene değer vermemek, eğitim sorunlarının tüm kabahatini öğretmene çıkarmak ve öğretmen tasarrufu politikasında ısrar etmek başka türlü açıklanamaz diye düşünüyorum.
Öğretmenlik mesleğinin “meslek statüsünün” yükseltilmesinin, bir toplumun statüsünü yükseltmek demek olduğunu anlamalıyız. Eğitim yönetiminin temel uğraşı; öğretmenin mesaisi üzerinden hesap-kitap yapıp öğretmenliği zapturapt altına almak değil, tam aksine öğretmene yatırım yapmaktır.
Bilmeliyiz ki öğretmen sınıfta olmadığında yaptığı işler, sınıfta yaptıklarından çok daha önemli ve gereklidir. Bilmeliyiz ki “tam gün eğitim” denilen şey öğretmenin mesai üzerinden değil, öğrenciyi eğitimle daha çok buluşturmanın odağında tartışılması gereken bir şeydir.
Ve bilmeliyiz ki işin esası öğretmenlik mesleğine yeniden itibar kazandırmaktır. Gerisi havanda su dövmekten başka bir şey değildir.
Anlayana Gülmece
Geçerli Bir Sebep
Annesi oğlunu kaldırmak için yanına giderek seslenir :
- Hadi kalk okula geç kalıyorsun!
- Anne ben bugün okula gitmek istemiyorum.
Anne biraz öfkelenerek:
- Bana okula gitmemen için geçerli bir sebep söyle.
- Hemen söyleyeyim öğretmenler de öğrenciler de beni sevmiyor. Şimdi okula gitmem için sen bana geçerli bir sebep söyle bakalım.
Anne kararlı bir ses tonuyla yanıtlar:
- 45 yaşında koskocaman bir okul müdürüsün, hadi şimdi hemen hazırlan bakalım.
Okumuş muydunuz?
Eğer bir ülkede cücelerin gölgeleri uzamaya başlamışsa güneş batıyor demektir.
Çin Atasözü