Bundan 20-30 yıl öncesini düşünün. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en hızlı gelişen ve devlet bütçesine "önemli" kaynak sağlayan sektörü hangisiydi? "Gece Kulüpleri". Bugün Hâlâ yaşamını sürdüren bu sektör, Devlet eliyle "yasal" fuhuş yapılmasına, hastahanelerde kontrol zorunluluğu getirerek göz yumulmaktadır. Ve elbette sorsanız, memlekette "iş imkânı" sağladıklarını da söyleyebilirler...
Son 10 yıl içerisinde gelişen en önemli sektör ise MEYANECİLİK'tir. Meyhane; yani mey (İçki) satılan yer. 1974 öncesi Limasolu'nda çocuk olmama rağmen bazı meyhaneleri, meyhanecileri bilirdim. Hatta "meze" olarak masaya konulanların ne kadar "çeşitsiz" ve küçük kahve tabacıklarında olduğunu da aklımdadır. Genelde Kıbrıs konyağı, Gapsula (en ucuzu), Zivaniya gibi içkiler dururdu masalarda. Elbette restoranlarımız da vardı. Bugünün değimiyle "kebap evleri". Deniz kenarı şehri olmasına rağmen etcil bir toplumduk Limasol'da da. Bundandır ki "full kebab" hayatımızın içinde oluverdi.
1974 sonrası genelde köy yerlerinde salaş mekanlarda küçük küçük meyhanelerin var olduğunu, merkezlerde ise tek tük olsa da, restoran, fast foot ve pidecilerin hakimiyeti vardı. Ama bugünün Lefkoşa'sına baktığımızda, öyle bir artış olmuş ki Meyhanecilikte, bir sokakta yan yana meyhaneleri görmek mümkün. Ve elbette o geçmiş meyhane kültürü de git gide değişmiş, restoran-meyhane karışımı birşey çıkmış karşımıza.
Bu bir gerçek ki, bugünün meyhanesine giden herkes, midesinin tıka basa dolmasını, birçok çeşidin olmasını "iyi meyhane" olarak tanımlamasına neden olmaktadır. Ve elbette fiyatlar da bu konuda önemli. Ama diğer taraftan gerçek "Meyhane" kültürümüzü düşündüğümüzde, bu kültürün ne kadar yozlaşmakta ve değişmekte olduğunu da görmekteyiz.
Geçtiğimiz hafta Pazar günleri Yenidüzen gazetemizle dağıtılan Adres dergimizde, Kıbrıs Mutfağı üzerine nice araştırmalar yapmış, kitaplar yayınlamış dostum Zekai Altan'ın değişen, yozlaşan ve onun deyimiyle "asimile" olan meze kültürümüz üzerine yazdığı yazı, bana da bu konuyu sorgulatır oldu. Yiyip içerken hiç bu yönü aklıma gelmemişti doğrusu.
Elbette zaman ve beklentiler değişmekte.
Olayın bir meze kısmı var bir de sosyolojik açısı. Meze kısmına bakarsak, bu kültürün içerisinde yer alan bazı özgün mezelerin gitgide (Zekai dostumun deyimiyle) asimile olduğunu görmekteyiz. Zeytin ve Hellim kebabı kültürümüzün devamlılığıdır ama Çarliston biber kebabı bize ait değildir mesela. Ya da mezelerde hatta şeftali kebabında acı kullanımı da bizim kültürümüzde yoktur. Hani biraz Adana kebap misali acı, her mezeye ve yemeğe sinmiş durumda. Rus salatasıymış, ezmeymiş, közlenmiş patlıcan, kısır gibi mezeler bizim meyhane kültürünün içerisinde olmayanlardı. Elbette beğenerek yiyenlerimiz çok ama konu "meyhane kültürü" başlığıysa, bence meze merkezine "bizden" şeylerin çok daha fazla yerleştirilmesi gerekir. Ve elbette bu arz-talep meselesi.
İşte bundan dolayı yazımın başlığında "sektör" kelimesini kullandım. Yani bugünün meyhaneleri aslında meze-restoranları. İçkisi de yanında cabası. Ama dediğim gibi bu sektör çok hızlı br şekilde gelişmekte, ne kadar çok meze o kadar farklılık anlayışıyla, yarın fındık lahmacun ve çiğ köfte de dağıtılması mübah olacaktır. Belki de verilen yerler var. Bu durum kimin umurunda bilmiyorum ama benim umurumda oldu.
Bunlar, "meze-meyhane" açısından diyeceklerim.
Bir diğer önemli konu ise bence sosyologların, toplum bilimcilerinin araştırması gereken bir değişimdir. Toplumsal karamsarlık, çöküş, umutsuzluk ve beklentisizliğin "meyhane" kültürünü tetiklediğini düşünüyorum. Günlük bunalımların, mutsuzlukların rahatlama yollarından biri olarak keşfedilen Mey-Haneler, bunalmışlığın ve sıkıntıların atıldığı ve toplum tarafından talep edilen bir sektör oluverdi. Yenilsin içilsin, gülme eğlenme hatta sırasında Kıbrıs sorununun kısa bir sürede halledilmesine kadar birçok sorun bu masalarda giderilebilmektedir. En basitiyle, bu memleketin hallerinden, düzensizliğinden, adaletsizliğinden, hedefsizliğinden, dert üstüne derdinden, kişiliksiz idarecilerinden ve monotonlaşmış ve zerre kadar yaşama zevki vermeyen çalışma ortamlarından bıkanların sığınabilecekleri yerlerden biri oluverdi meyhanelerimiz. Çünkü mey döndükçe kan'da, sanki tüm sorunlar ortadan kalkmış gibi o anı yaşar olur insan. Evet belki bir aldatmacadır hissedilen ama insanımız, gerçek aldatmacalrdan o kadar bıktı ki, böylesi aldatmacadan artık çok zevk almakta, çıkışsız düzende birkaç saatliğine de olsa bunu bir çıkış yolu olarak görmektedir.
Evet "Meyhaneler", KKTC'nin yeni sektörüdür ve belki de insanların en mutlu oldukları bir sektör durumuna gelmiştir bugünlerde.